Esas No: 2014/10257
Karar No: 2014/10257
Karar Tarihi: 30/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
BEJDAR RO AMED BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2014/10257) |
|
Karar Tarihi: 30/11/2017 |
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
Başkanvekili |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Başkanvekili |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yunus HEPER |
Başvurucu |
: |
Bejdar Ro
AMED |
Vekili |
: |
Av. Mesut
BEŞTAŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza
infaz kurumunda olan hükümlüye gönderilen fotokopi dokümanların ceza infaz
kurumu idaresince sakıncalı bulunarak hükümlüye verilmemesinin ifade
özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur. Başvurucu, Bakanlık
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. İkinci Bölüm tarafından 21/11/2017 tarihinde yapılan
toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması
gerekli görülen başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün
28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu başvuru tarihinde, Türkçe adı Kürdistan İşçi
Partisi olan silahlı terör örgütü PKK"ya üye olmak suçundan Bafra T Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
11. Ceza İnfaz Kurumu idaresi 26/2/2014 tarihinde başvurucuya
gelen ve fotokopi kâğıtların birbirine tel zımbayla tutturulması ile kitap
hâline getirilmiş oldukça iptidai yedi adet dokümanı başvurucuya vermeyerek
incelenmek üzere Samsun İl Emniyet Müdürlüğüne göndermiştir.Dokümanlar şunlardır:
i. Kapak kısmında Özgürlük Sosyolojisi, Sosyal
Bilimler Akademisi Yayınları ibaresi bulunan, 168 sayfalık, fotokopiden
çoğaltılarak ve karton defter kabıyla elde ciltlenmiş kitap,
ii. Toplum Mühendisliği ve Teknokrasi başlıklı
198 sayfa, fotokopiden çoğaltılmış ve şeffaf defter kabıyla elde ciltlenmiş
doküman,
iii. Kitap fıhristinin
başında Ortadoğu"da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü yazılı, 3.
sayfadan başlayıp, 198. sayfada son bulan, fotokopiden çoğaltılarak ve karton
takvim yaprağıyla elde ciltlenmişdoküman,
iv. Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus çözümü
(Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak) başlıklı, 255 sayfa,
fotokopiden çoğaltılarak ve şeffaf kitap kabıyla elde ciltlenmiş döküman,
v. Fotokopiden çoğaltılmış ve naylon iplikle
dikmek suretiyle, sayfa sırası sağdan sola doğru ciltlenmiş, 120 sayfa, giriş
kısmında "kapitalist sisteme karşı savunmamı geliştirirken yapmam gereken
.... " yazı ibaresi bulunan isimsiz doküman,
vi. Yöntem ve Hakikat Rejimi Üzerine başlıklı,
112 sayfa, fotokopiden çoğaltılarak ve karton defter kabıyla elde ciltlenmiş
doküman,
vii. Demokrasi başlıklı, 189 sayfa,
fotokopiden çoğaltılarak ve sarı renk ince karton ile ciltlenerek kitaba
dönüştürülmüş doküman.
12. Emniyet Müdürlüğünün 7/4/2014 tarihli tutanağında fotokopi
dokümanların bir kısmının yasaklanan yayınlara ait olduğu; bir kısmında ise
terör örgütü PKK"nın amaçları, ideolojisi ve yöntemlerine ilişkin bilgilerin
yer aldığı ifade edilmiştir.
13. Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu)
11/4/2014 tarihli kararı ile bahsi geçen dokümanların başvurucuya verilmemesine
karar vermiştir. Eğitim Kurulu, Emniyet Müdürlüğünün 7/4/2014 tarihli
tutanağına referans vermekle yetinmiş; başkaca bir gerekçeye yer vermemiştir.
14. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucunun Bafra İnfaz
Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin 16/4/2014
tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararda Eğitim Kurulunun kararının usul ve
yasaya uygun olduğunun belirtilmesi ile yetinilmiş, başkaca bir gerekçeye yer
verilmemiştir.
15. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin ret kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bafra Ağır Ceza Mahkemesi 15/5/2014
tarihli kararında İnfaz Hâkimliğinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu
gerekçesiyle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Bu karar,
başvurucuya karar tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 16/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un “Süreli
veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı” kenar başlıklı 62.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış
olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma
hakkına sahiptir.
...
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren ...
hiçbir yayın hükümlüye verilmez.”
18.
12/7/2005 tarihli Adalet Bakanı oluru ile yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumları
Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi’nin “Kuruma kabul edilmeyecek yayınlar” kenar
başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"b) Mahkemelerce
yasaklanmamış olsa bile, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ... eğitim
kurulu kararıyla tespit edilen, hiçbir yayın kuruma kabul edilmez."
19. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu"nun geçici 3.
maddesi şöyledir:
"31/12/2011 tarihine kadar mahkemeler,
yetkili mülki idari amirlikleri ve diğer makamlarca basılı yayınlarla ilgili
olarak verilmiş toplatma, yasaklama, dağıtım ve satışın engellenmesi kararları,
bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde, yetkili ve görevli
mahkemeden bu yasaklılığın devamı niteliğinde bir karar alınmamış olması
durumunda kendiliğinden hükümsüz hale gelir. Bu tür kararlarla ilgili mevcut
bilgi ve deliller kolluk tarafından iki ay içinde yetkili Cumhuriyet
başsavcılığına iletilir. Mahkemelerce, bu yönde alınmış olan kararların bir
örneği İçişleri Bakanlığına gönderilir."
B. Uluslararası Hukuk
20. Eldeki başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17, 18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 30/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu;
i. Başvuruya konu dokümanların kendisine verilmemesinin keyfî
olduğunu, derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiz olduğunu ifade
etmiştir. Kitapların bir güvenlik sorunu yaratıp yaratmadıklarının Emniyet
Müdürlüğü tarafından değil derece mahkemelerince tespit edilmesi gerektiğini
ileri sürmüştür.
ii. 5187 sayılı Kanun"un geçici 3. maddesi uyarınca 31/12/2011
tarihine kadar verilen yasaklama kararlarının kaldırıldığını, dokümanların
bazılarının hakkında mahkemelerce yasaklama kararı verilmemiş yayınlardan
çoğaltıldığını, bu hususun açıklığa kavuşturulması gerektiğini ileri sürmüştür.
iii. Dokümanlarda şiddet, silahlı karşı koyma ve isyan çağrısı
bulunmadığını, devlet sistemine eleştiriler ile devletin aslında nasıl örgütlenmesi
gerektiğine ilişkin fikirlerin yer aldığını, bu sebeple de dokümanların
yasaklanmasının ve kendisine verilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli
olamayacağını savunmuştur.
iv. Anayasa"nın 26. maddesinin ihlal edildiğini belirterek
ihlalin tespit edilmesi ile tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
23. Bakanlık görüşünde ceza infaz kurumuna kapatılmış kişilerin
bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüklerinin bulunduğunun tartışmasız olduğu,
bununla birlikte ceza infaz kurumlarında suçun önlenmesi, güvenliğin ve
disiplinin sağlanması amacıyla bu kişilerin bazı kısıtlamalara tabi
tutulabilecekleri ifade edilmiştir. Dolayısıyla Bakanlık, somut başvuruya
ilişkin kısıtlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve
hedeflenen meşru amaçlarla orantılı olduğunu savunmaktadır.
B. Değerlendirme
24. Anayasa’nın 26. maddesi şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
26. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen
dokümanların ona verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğü ve dolayısıyla
ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
28. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
29. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin
kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
30. Başvuruya konu dokümanlar, Ceza İnfaz Kurumunun düzeninin ve
güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya verilmemiştir.
Anılan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri
Kavramı
31. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı; ifade
özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde
olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak
kendini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin
gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir
toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.
Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek
en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun
bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B.
No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(b)Mahpusların İfade
Özgürlüğü
32. Mevcut başvurunun özelliklerinden biri başvurucunun yüksek
güvenlikli bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunmasıdır. Hükümlü ve
tutuklular, Anayasa"da korunan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,
B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; Ahmet Temiz (6), § 33).
33. Anayasa"nın 26. maddesinin birinci fıkrasında ifade
özgürlüğüne herkesin sahip olduğu belirtilmiş, bunun sonucu olarak da Anayasa
Mahkemesi pek çok kararında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de
Anayasa"nın koruması altında olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi, hükümlü
ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin bilgi ve
kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün
koruması altında bulunduğuna karar vermiştir (Kamuran
Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015,§
43; Hüseyin Sürensoy,
§ 44; İbrahim Bilmez, B. No:
2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6),
§ 34).
(c)Terör ve İfade
Özgürlüğü
34. Demokratik bir toplumda terörle mücadele politikaları, başta
ifade özgürlüğü olmak üzere insan haklarının korunması gereğine uyumlu olarak yürütülmelidir.Özellikle terörle
bağlantılı hususlarda bilgi ve fikirlerin sağlıklı paylaşımı ancak ifade
özgürlüğünün tam olarak korunması ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına atıfla- pek çok
kararında ifade özgürlüğünün sadece devlet organları veya toplumun çoğunluğu
tarafından memnuniyetle karşılanan veya zararsız, ilgilenmeye değmez ve önemsiz
görülen “düşünceler” için değil çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin
doğasında bulunan bir gereklilik olarak devletin veya toplumun bir bölümünün
aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden, saldırgan, şok
edici, rahatsızlık veren haber ve düşünceler için de uygulanabilir olduğunu
vurgulamıştır (Abdullah Öcalan [GK],
B. No: 2013/409, 25/6/2014,§ 95;Bejdar Ro Amed, B. No:
2013/7363, 16/4/2015, §§ 62, 63; Kamuran
Reşit Bekir, §§ 45, 61).
35. İfade özgürlüğünün korunmasının önemli bireysel ve derin
toplumsal sonuçları bulunmaktadır. Bu sebeple kişinin hakkı ile toplumun çıkarı
arasında ve dolayısıyla terörle bağlantılı meselelerde kişinin temel ifade
özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı
kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacı
ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte her durumda kamu gücünü kullanan
organların bilhassa siyasi fikirlerin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda
"terör" nitelendirmesinin kötüye kullanımına karşı dikkatli olmaları
özgürlüklerin korunması açısından hayatidir.
36. Mevcut başvuruya benzer olaylarda kamu gücünü kullanan
organların ve mahkemelerin görevi, somut olayın koşullarında hükümlü ve
tutukluların ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumunun güvenliğinin,
disiplininin, düzeninin sağlanması ve mahkûmun ıslahı ihtiyacı arasında adil
bir denge sağlanıp sağlanmadığını değerlendirmektedir.
(d) Ceza İnfaz Kurumunun Güvenliği
37. Mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalelerde söz konusu olan ceza infaz kurumunun güvenliği, disiplini ve
düzeni ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin ceza infaz kurumunun
asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren,
terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının
örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan
ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar
Ro Amed, § 80; idare ve
derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal
sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir, § 73; derece
mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir
karar için bkz. Ahmet Temiz (6), §§ 39-44).
38. Ceza infaz kurumu idarelerinin ve derece mahkemelerinin
benzer davalarda, terörle mücadele ile ilgili zorlukları ve buna bağlı
koşulları gözönüne almaları gerekir. Olağan
zamanlardan farklı olarak tansiyonun yükseldiği ve ceza infaz kurumunun
güvenliğinin söz konusu olduğu kimi durumlarda, idarece durumun gerektirdiği
tedbirlerin alınması normal karşılanmalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda
güvenliği sağlamak amacıyla ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik
toplumda gerekli olduğu kabul edilebilir (Ahmet
Temiz (6), § 43).
(e) Mahkûmun Islahı
39. Bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer
bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumaktır. Böyle bir
amaç özgürlükten yoksun kaldığı dönemin -mümkün olduğu kadar- mahkûmun toplum
içine geri döndüğü zaman hukuka saygı gösterme ve yaşamını kendi kendine
sürdürebilme isteğini ve yeteneğini kazandırmak için kullanılmış olması hâlinde
gerçekleşebilir. Dolayısıyla ceza infaz kurumlarındaki kimi zorunlulukların
veya kısıtlamaların mahkûmların ıslahı ile de doğrudan bağlantısı olduğu
açıktır. Islah ile bağlantılı olarak mahkûmların kendilerini geliştirici ve
eğitici yeterli sayıda kitap, gazete, dergi veya diğer yayınları okumaları,
radyo dinlemeleri, konferansları veya ceza infaz kurum idaresinin çıkardığı
veya denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak düzenli olarak bilgi ve
haberlere erişmeleri sağlanmalıdır.
40. Buradan çıkan sonuca göre ceza infaz kurumuna kapatılmış bir
suçlunun toplum içine döndüğü zaman hukuk içinde kalarak olağan toplumsal
yaşamın bir parçası olmasına mâni olacağı, başka bir deyişle ıslahını
güçleştireceği değerlendirilen bilgi ve haber kaynaklarına erişimi koşullara
göre sınırlandırılabilir. Böyle bir değerlendirme için her mahkûmun toplumsal
geçmişi ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı,
hapis cezasının süresi ve tahliye edildikten sonrası için beklentileri dikkate
alınmalıdır.
(f) Takdir Payı
41. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili
olduğu değerlendirilenyazılı bir metnin kişilerin ve
ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde ilk
elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin
daha geniş takdir payı bulunduğunda şüphe yoktur (Benzer durumlarda ceza infaz
kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan
Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, § 51; Ahmet Temiz (6), § 41).
42. Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen doküman gibi yazılı
metinlerin bütünüyle ele alındığında özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya
halkın belirli bir kesimine karşı şiddete teşvik edip etmediğinin belirlenmesi
için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate
alınmasının uygun olacağını her zaman vurgulamıştır (Abdullah Öcalan, § 100; Fatih
Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 100).
(g) Ölçülülük
43. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın
-demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel
haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup
olmadığının da incelenmesi gerekir. Bu sebeple ifade özgürlüğü alanında
getirilen müdahalelerde; hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran
Reşit Bekir, §§ 44, 63;Bekir Coşkun, §§
53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Abdullah Öcalan, §§ 96-98; Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051,
20/2/2014, § 84; Tansel Çölaşan,
§§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§
70-72).
44. Aynı şekilde orada bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin ve
düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilmesi mümkün ise de böyle bir
durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik yapılacak herhangi bir
sınırlandırmanın ölçülü olması gerekir (Kamuran
Reşit Bekir, § 44; Hüseyin Sürensoy, § 45). Dolayısıyla ceza infaz
kurumlarındaki disiplin ve düzenin sebatla sürdürülmesi gerekmekle birlikte
hapishane güvenliğinin ve topluluk yaşamının huzuru ile mahkûmun ıslahı için
gerekli olandan daha fazla kısıtlama yapılamaz.
45. Bu bağlamda yayının tümüne mi yoksa bir kısmına mı müdahale
edildiği ve eğer yayın süreli ise başvurucunun yayının sonraki sayılarına
erişimine herhangi bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı değerlendirilmelidir.
Başka bir deyişle sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek
için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığı değerlendirilmelidir (Ahmet
Temiz (6), § 44).
(h)İfade Özgürlüğüne
Yapılan Müdahalenin Gerekçesi
46. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin, ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından
“demokratik toplum düzeninin gereklerine” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun olduğunu
inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Bekir Coşkun, § 56; Abdullah Öcalan,§ 98; Tansel Çölaşan § 56; Ahmet Temiz (6), § 36). İfade özgürlüğüne
gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa"nın 26. maddesini
ihlal edecektir.
(2) Derece Mahkemelerinin
ve Kamu Gücünü Kullanan Diğer Organların Süreli veya Süresiz Bir Yayının
Mahpusa Verilmemesi Biçimindeki Müdahalelerinde Gözetmeleri Gereken Hususlar
47. Anayasa Mahkemesinin rolü, başvuruya konu müdahalenin
olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanılarak yapıldığının ve
keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar. Dolayısıyla böyle bir denetim derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığını ilgili ve yeterli bir gerekçe
ile ortaya koyması ile bağlantılıdır (bkz. § 46).
48. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin
ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli
sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken, bir kısmı yukarıda da sayılan
(bkz. §§ 31-46) ve benzer başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurlar
şu şekilde sıralanabilir:
i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz
kurumunda bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumunun ve işlediği
suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir (bkz. § 37).
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir (bkz. §§
39, 40).
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır (bkz. § 40).
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların terör suçlarından mahpus
olan kişilerin iddia edilen zulümlerin sorumlusu olarak gördükleri kişilere
veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip vermediği
değerlendirilmelidir (bkz. § 40).
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi,
içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu
belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi
yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı
arasında denge kurulmalıdır (bkz. § 35).
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Müdahaleye konu yayının bütünüyle ele alındığında özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef
gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin (bkz. §
37),
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin
(bkz. § 37),
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin, kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının
(bkz. § 37),
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin (bkz. §
37),
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza
infaz kurumunda ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa
verilmesine etki edip etmediğinin (bkz. § 38),
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde olup olmadığının (bkz. §
31),
- Son olarak sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının (bkz. §§ 43-45) yayının içeriğiyle birlikte
değerlendirmesi gerekir.
viii. Derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer
organların söz konusu değerlendirmeleri yaparlarken olayın koşullarına göre
uzman kişilerin görüşlerinden faydalanmaları; gerekirse konusunda uzman sosyal
bilimciler, araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her
zaman mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa
verilmemesi şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında
ortaya konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.
49. Bir terör
örgütünün şiddet eylemlerini öven, destekleyen ve haklılaştıran
açıklamaların silahlı direnişe tahrik, şiddeti yüceltme veya kin ve düşmanlığın
kışkırtılması olarak kabul edilmesi mümkündür. Bununla birlikte yalnızca bir
terör örgütünün fikirlerini ve hedeflerini içerdiği, resmî politikaları ağır
bir şekilde eleştirdiği veya terör örgütünün resmî politikalarla olan
ihtilaflarını değerlendirdiği gerekçesiyle mahkûmlara verilmemesi -yukarıda bir
kısmı gösterilen sebeplerden (bkz. §§ 31-48) bir veya daha fazlası da
bulunmadığı takdirde- müdahaleyi haklı göstermez.
50. Mahpuslara
verilmesi engellenen yayınlarda yer alan bilgi ve görüşlerin sadece kırıcı,
şaşırtıcı veya rahatsız edici olmasının müdahalenin haklı gösterilmesi için
yeterli olmayacağı yinelenmelidir (bkz. § 31).
51. Bir doküman mahkemelerce yasaklanmış ise yasaklama kararları
getirtilerek denetimleri yapılmalıdır. Bir yayının hangi mahkemece hangi
sebeple yasaklandığı, yasaklamanın kapsamı ve süresi, yayının tamamının mı
yoksa bir kısmının mı yasaklandığı belirlenmeli, yasaklama kararının hâlâ
yürürlükte olup olmadığı tespit edilmelidir.
(3) İlkelerin Olaya
Uygulanması
52. Somut başvuruya ilişkin olayda fotokopi şeklindeki yedi adet
doküman herhangi bir gerekçe zikredilmeksizin Eğitim Kurulunun kararı ile Ceza
İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya verilmemiştir. Eğitim
Kurulunun kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza
Mahkemesi de gerekçesiz olarak itirazı reddetmiştir.
53. Eğitim Kurulu, Emniyet Müdürlüğünün düzenlediği tutanağa
referans vermiş olmakla birlikte dokümanların tümünün mahkemelerce yasaklanan
kitaplardan olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla doküman içeriklerinin Ceza
İnfaz Kurumu güvenliği için tehlike oluşturup oluşturmadığı incelenmemiş; hangi
dokümanın, hangi kısımlarının, hangi mahkemece ve hangi sebeplerle yasaklandığı
da belirtilmemiştir.
54. Somut olayda derece mahkemeleri, yukarıda sayılan hususları
değerlendirmemiş, gerekçesiz olarak itirazı reddetmiştir. Başka bir deyişle
başvuruya konu dokümanların başvurucuya verilmemesinin demokratik bir toplumda
gerekli olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş değildir.
55. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
57. Başvurucu, ihlalin tespiti ve manevi tazminat ödenmesi
talebinde bulunmuştur.
58. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. İşbu ihlal kararı başvuruya konu dokümanların başvurucuya
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılmamalıdır. İlgili derece mahkemeleri,
Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle
yeniden yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayınların
başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler.
59. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın
bir örneğinin -Anayasa Mahkemesinceortaya konulan
kriterler ve gösterilen yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve yargılamanın
sonucuna göre başvurucunun itirazı hakkında yeni bir karar vermek üzere Bafra
İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği tespit
edilmiş ve yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğuna karar
verilmiştir. Söz konusu kararlar gözetildiğinde başvurucunun belirli bir
dokümana ulaşılamaması nedeniyle ayrıca manevi tazminat ödenmesi talebinin
reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin dosya içinde bulunan başvuruya konu
dokümanlar ile birlikte ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bafra İnfaz Hakimliğine
(E.2014/552, K.2014/553) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin talebinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/11/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
1. Anayasa"nın 26. maddesinin, düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinin sınırlarını belirleyen ikinci fıkrasında “Bu hürriyetlerin
kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel
nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması,
suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması … amaçlarıyla sınırlanabilir”
denilmiş; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ise ifade
özgürlüğünün “… ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya
düzensizliğin önlenmesi, … amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik bir
toplumda gerekli bulunan formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara”
tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
2. Başvurucunun şikayetine konu olan ve cezaevinde kendisine
verilmeyen dokümanlar, cezaevi eğitim kurulunca sakıncalı bulunmuş, infaz
hakimliği ve son aşamada bu kararı denetleyen Ağır Ceza mahkemesince de
itirazlar reddedilmiştir.
3. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, bahse konu yayınların
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde belirtilen sınırlandırma
nedenleri kapsamındaki tehlikenin somut niteliği karşısında ölçülü olup
olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
4. PKK terör örgütü kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan’ın
2013/409 sayılı bireysel başvuruya konu olan kitaplarında (2013/409, §§ 25-36),
Türkiye Cumhuriyeti topraklarının da önemli bir bölümünü içeren bölge için
önerdiği modelin mahiyeti ve buna ulaşmak için gerekirse PKK ve KCK tarafından,
son otuz yılda görülenden de şiddetli bir mücadele yapılması tavsiye ve
çağrısında bulunulduğu bilinmektedir.
5. Suriye’deki iç savaş şartlarında emperyalist hedefleri
bulunan büyük devletlerin de yönlendirme, yardım ve manipülasyonlarıyla
oluşturulmuş ve oluşturulmasına çalışılan, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG
hakimiyetindeki bölge ve sözde yönetimler, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin
bağımsızlık referandumu teşebbüsü ve geleceğindeki belirsizlikler, PKK’nin
ülkemizdeki terör faaliyetlerini sürdürmesi, birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’ye
yönelik tehditlerin halen bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü açıktır.
6. Bu nedenle, cezaevindeki bir hükümlünün ifade özgürlüğü
kapsamında erişebileceği her türlü mektup, kitap, yayın ve dokümanın
yasaklanmasına yönelik müdahalenin ölçülülüğünün, sınırlandırılma nedenlerinin
somut şartlara göre değerlendirilmesi suretiyle belirlenmesi gerekir.
7. Anayasa Mahkemesi Genel Kurul çoğunluğunca, başvurucunun
ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de;
ihlal kararında, başvuruya konu dokümanın içerik yönünden cezaevine sokulabilir
nitelikte olduğu tesbitine değil, başvurucuya
verilmemesinin demokratik bir toplumda neden gerekli olduğuna dair ilgili ve
yeterli bir gerekçe gösterilmemiş olması değerlendirmesine dayanılmıştır.
8. Bahse konu dokümanların nerelerinin ne şekilde sakıncalar
doğurduğuna ilişkin ayrıntılı bir gerekçe belirlenmesinin, yasaklı kitaplardan
alınan bölümleri hangi mahkemenin hangi tarih ve sayılı kararı ile
yasaklandığının belirtilmesinin, kamu makamlarına ölçüsüz bir külfet, hatta imkansız bir görev yükleyeceği açıktır. Bu tür dokümanlarda
aynı hususlara farklı yerlerde yer vermek, kitap adlarını değiştirmek veya hiç
zikretmemek, sayfa numaralarını karıştırmak, farklı şekillerde fotokopi çekmek
gibi yöntemlerle birbirinden şeklen farklı ancak içerik olarak benzer
namütenahi sayıda doküman üretilebilecektir. Bunların her bir sayfası,
paragrafı ve satırı üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapılmasını beklemek, kabul
edilebilir ve makul bir beklenti değildir. Dolayısıyla, yargı denetimini yapan
İnfaz Hakimliğinin ve Ağır Ceza Mahkemesinin, cezaevi güvenliği için
oluşturulabilecek tehlikeyi en iyi değerlendirebilecek durumda olan Eğitim
Kurulu’nun kararına yapılan itirazı reddederken genel ve global bir gerekçeye
yer vermiş olmalarında, demokratik bir toplumda gereklilik noktasından bir
ihlal bulunmamaktadır. Belirtilen gerekçe, başvurucunun ve herkesin
anlayabileceği kadar açıktır.
Nitekim, Anayasa
Mahkemesi Genel Kurulunca da dokümanların içeriği konusunda bir değerlendirme
yapılmamış, İnfaz Hakimliğince yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmiş, ihlal
kararının, dokümanların başvurucuya verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamayacağının altı çizilmiştir. Başka bir deyişle, ifade özgürlüğünün
esasına ilişkin bir ihlal tesbit edilememiştir.
9. Yeniden yargılama, infaz hakimliğine ve itiraz mercii ağır
ceza mahkemesine gereksiz bir külfet yükleyecek olmasına karşın, başvurucunun
korunmaya değer bir temel hakkının varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
10. Bu nedenle, 2013/409 ve 2013/3614 sayılı başvurulara ilişkin
karşıoy gerekçelerinde de yer alan hususlar
çerçevesinde, başvurucunun ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE karar
verilmesi gerektiği düşüncesiyle Genel Kurul görüşlerine katılmamaktayım.
|
|
|
|
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |