Esas No: 2014/7152
Karar No: 2014/7152
Karar Tarihi: 1/12/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
ARİF CANLI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/7152) |
|
Karar Tarihi: 1/12/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 30/12/2016-29934 |
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Zühtü ARSLAN |
Başkanvekili |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Başkanvekili |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Mehmet Sadık
YAMLI |
Başvurucu |
: |
Arif CANLI |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, naklen atama işleminin iptali istemiyle açılan
davada verilen yürütmenin durdurulması kararının gereği gibi uygulanmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 10/11/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 19/12/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
29/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 7/1/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
7. Birinci Bölümün 30/6/2016 tarihinde yaptığı toplantıda
niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görülen
başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 28.
maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Bilişim Sistemi
(UYAP) üzerinden başvuruya konu yargılama dosyasına ilişkin tespit edilen
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde asayişten sorumlu
emniyet müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken 23/12/2013 tarihli işlemle
trafikten sorumlu emniyet müdür yardımcısı olarak görevlendirilmiştir.
10. Başvurucunun anılan işlemin iptali ve yürütmesinin
durdurulması istemi ile 27/12/2013 tarihinde açtığı davada, Ankara 15. İdare
Mahkemesinin 19/2/2014 tarihli ve E.2013/1791 sayılı kararıyla başvurucunun
görev değişikliği işleminin uygulanması hâlinde telafisi güç zararlar doğacağı
gerekçesiyle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27.
maddesi gereğince işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.
11. Ankara Valiliğinin karara karşı yapmış olduğu itiraz, Ankara
Bölge İdare Mahkemesi Birinci Kurulunun 25/3/2014 tarihli ve Y.D. İtiraz
2014/1531 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
12. Daha sonra Ankara 15. İdare Mahkemesi 24/11/2014 tarihli ve
E.2013/1791, K.2014/1589 sayılı kararıyla davayı esastan reddetmiştir. Karar,
kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Emniyet teşkilatında
görev yapan personelin görev ve görev yerinin değiştirilmesi hususunda idarenin
takdir yetkisi bulunduğu, davacının kadro derecesi ve il emniyet müdür
yardımcılığı görev ünvanı değişmeden sorumlu olduğu
birimin değiştirildiği, idarelerin hizmetlerin yerine getirilmesi ve herhangi
bir aksaklığa meydan verilmemesi açısından değişen şartlara ve ihtiyaçlaragöre aynı birim içerisinde veya birimler
arasında sorumluluk açısından değişiklikler yapabileceği, dava konusu işlemin
de bu kapsamda tesis edildiği, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka, kamu
yararına ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."
13. Anılan dava devam ederken başvurucu, Emniyet Genel
Müdürlüğünün 14/1/2014 tarihli işlemi ile Elmadağ Polis Meslek Yüksek Okuluna
öğretim görevlisi olarak atanmıştır.
14. Başvurucunun bu işlemin iptali ve yürütmesinin durdurulması
istemi ile 20/1/2014 tarihinde açtığı davada, Ankara 2. İdare Mahkemesinin
27/3/2014 tarihli ve E.2014/98 sayılı kararıyladavacının
görevinden alınması sonucunu doğuran işlemin uygulanması hâlinde telafisi güç
zararlar doğacağı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesi gereğince
işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesi
şöyledir:
“Olayda, dava dosyasında mevcut olan bilgi ve
belgelerin incelenmesinden; herhangi bir inceleme ve soruşturma geçirmeyen
davacının, görev yerinin değiştirilmesini gerektirecek herhangi bir eylemi,
tutum ve davranışı ile hizmete etkisi olan olumsuzluğunun ortaya
konulamadığının görüldüğü, davalı idarece kamu görevlilerinin görev yerlerinin
değiştirilebilmesi için herhangi bir idari veya adli soruşturma geçirmesi gibi
bir zorunluluk bulunmadığı, idarenin takdir yetkisi kapsamında dava konusu
işlemin tesis edildiği ileri sürülmekte ise de; takdir yetkisinin kamu yararı
ve hizmetin gerekleri doğrultusunda kullanıldığına ilişkin herhangi somut bir
sebebin ortaya konulamadığı anlaşıldığından, görevi ile ilgili olarak herhangi
bir yetersizliği ortaya konulamayan, herhangi bir inceleme ve soruşturma
geçirmeyen ve disiplin cezası da almayan davacı hakkında görev yerinin
değiştirilmesini gerektirecek nitelikte bir hususun bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
Bu durumda; görev yerinin değiştirilmesi için
gerekli koşullar bulunmayan davacının, görevden alınmasını gerektirecek
herhangi bir olumsuz tutum ve davranışının ortaya konulmadığı, herhangi bir
inceleme ve/veya soruşturma geçirmediği, disiplin cezası da almadığı dikkate
alındığında, idarenin takdir yetkisinden bahisle Ankara İl EmniyetMüdürlüğü"nde
Bölge Trafikten sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısıolarak
görev yapan davacının, Elmadağ Polis Meslek Yüksek Okulu"na öğretim görevlisi olarakatanmasına ilişkin Mahkeme kararlarını
etkisizleştirme niteliği detaşıyandava konusu işlemde
kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
15. Bunun üzerine 25/4/2014 tarihli Bakan olurlu işlem ile
6/3/2014 tarihli ve 28933 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 21/2/2014 tarihli ve 6256 sayılı Kanun"un 18.
maddesi ile değiştirilen 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesi gereği başvurucu,
kadro boş olmadığı gerekçesiyle tekrar Elmadağ Polis Meslek Yüksek Okuluna
atanmış, atama işlemi 28/4/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 23/5/2014 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
17. Emniyet Genel Müdürlüğünün Ankara 2. İdare Mahkemesinin
27/3/2014 tarihli ve E.2014/98 sayılı kararına karşı yapmış olduğu itiraz,
Ankara Bölge İdare Mahkemesi Birinci Kurulunun 5/5/2014 tarihli ve Y.D. İtiraz
2014/2771 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
18. Daha sonra Ankara 2. İdare Mahkemesi 1/7/2014 tarihli ve
E.2014/98, K.2014/776 sayılı kararıyla dava
konusu atama işlemini esastan iptal etmiş ancak Danıştay Beşinci Dairesi
13/5/2016 tarihli ve E.2015/10778, K.2016/3255 sayılı ilamı ile dava konusu
atama işleminde kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediği
gerekçesiyle kararı bozmuştur. Kararın gerekçesi şöyledir:
"İç güvenliği sağlayan
emniyet hizmeti, sıkı bir hiyerarşik disiplin gerektiren ve icabında güç
kullanma yetkisi olan, kamu düzeninin tesisi bakımından hayati öneme sahip bir
kamu hizmetidir. Bu hizmetin aksaması, kamu düzeni yönünden telafisi güç ve imkansız zararların doğmasına yol açabilir. Toplumun huzur
ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan emniyet hizmetleri sınıfı mensupları,
ülke içinde emniyet hizmetlerini öngörülen seviyede ve aksama olmadan
yürütmekle görevlidirler. Emniyet hizmetlerinin bu niteliği gereği,
memurlarının da görev ve görev yerlerinin değiştirilmesi hususunda idareye
mevzuat hükümleri çerçevesinde geniş bir takdir yetkisi tanınması zorunluluğunu
beraberinde getirmiştir. Aksinin kabulü, iç güvenlik hizmetinin aksamasına
neden olabilecektir. Anayasa Mahkemesinin 29.1.2014 tarih ve E:2013/130,
K:2014/18 sayılı kararında da benzer ifadelere yer verilerek emniyet hizmeti
sınıfının önemine vurgu yapılmıştır. Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi"nin 6. maddesine yönelik adil yargılanma hakkına ilişkin
başvurularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından, devletin egemenlik
yetkilerini doğrudan veya dolaylı kullanan veya kamu otoritelerinin genel
menfaatini korumaktan sorumlu, devlete özel bir sadakat ilişkisiyle bağlı olan
asker, polis gibi görevliler yönünden özlük ve parasal haklar dışında sözleşmenintarafı olan devletin daha geniş yetkilere sahip
olduğu hususu vurgulanmıştır. (Vilho Eskelinen ve Diğerleri / Finlandiya davası, 19.04.2007, No.
63235/00)
Emniyet hizmetlerinin önemi gereği ülke içinde
bu hizmetin öngörülen seviyede ve aksama olmadan yürütülmesininmutlak
koşullarından birisi de istenilen yer ve/veya görev için planlanan seviyede
personel bulundurulmasıdır.
Bu durumda, idarenin kamu hizmetinin gerekleri
doğrultusunda personelin görev yerini değiştirme konusunda kanunen sahip olduğu
takdir yetkisini emniyet hizmetlerinin önem ve özelliğine uygun olarak kullandığı,
bu takdir yetkisini kamuyararı ve hizmet gerekleri
dışında subjektif (öznel) nedenlerle kullandığına
dair herhangi bir bilgi belge de bulunmadığıanlaşıldığından;
davacının kadro derecesi değişmeden aynı ilde eşdeğer bir göreve atandığıdikkate alındığında, dava konusu işlemde kamu
yararına ve hizmet gereklerine aykırılık görülmemiştir."
B. İlgili Hukuk
19.2577 sayılı Kanun"un "Yürütmenin
durdurulması" kenar başlıklı 27. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"1. Danıştayda
veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini
durdurmaz.
2. (Değişik: 2/7/2012 -
6352/57 md.) Danıştay veya idari mahkemeler, idari
işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve
idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi
durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten
sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.
Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma
alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın
da durdurulabilir. (Ek cümle: 21/2/2014-6526/17 md.)
Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve
unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari
işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz.Yürütmenin durdurulması
kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve
işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler
olduğunun belirtilmesi zorunludur. ...
...
7. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında
verilen kararlar;... idare ve vergi mahkemeleri ile
tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine, ...
kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus
olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine
gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine
verilen kararlar kesindir."
20. 2577 sayılı Kanun"un "Kararların
sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (1) sayılı fıkrası,
yürütmenin durdurulması kararı üzerine idarece uygulama yapıldığı tarihte
yürürlükte bulunan şekliyle şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare
ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.:
2012/107 K.: 2013/90 sayılı Kararı ile.)(…) (Ek
cümleler: 21/2/2014-6526/18 md.) Kamu görevlileri
hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya
vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili
olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının
gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması
hâlinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir
kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı yeni kadro
arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91
inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde
ödenir.”
21. Anayasa Mahkemesi, 2577 sayılı Kanun’un 28. maddesinde
yapılan değişiklik ile kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden
alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve
unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin
durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereğinin dava konusu edilen
kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması hâlinde ise aynı kurumda
kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle
yerine getirileceğine ilişkin kurala yapılan başvuru üzerine anılan
düzenlemenin Anayasa’nın 2., 13., 36.ve 138. maddelerine aykırı olduğuna ve
iptaline karar vermiştir (AYM, E.2014/86, K.2015/109, 25/11/2015). Kararın
ilgili kısmı ise şöyledir:
“102. Hukuk devleti ilkesi, vatandaşların
hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin hukuk kurallarıyla bağlı olduğu
bir sistemi ifade etmekte olup devletin hukuk kurallarına bağlılığını
sağlayacak en önemli mekanizma, idarenin yargısal denetimidir. İdare karşısında
bireylerin hak arama özgürlüğünü kullanmaları, idarenin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimine açık olmasına bağlı olmakla birlikte bu husus, tek başına
hukuk devleti ilkesi bakımından yeterli değildir. Hukuk devletinin
gerçekleşmesi için aynı zamanda idarenin yargı kararlarına uyması ve bu
kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunması zorunludur. İdarenin,
yargı kararlarını uygulamaması durumunda, hukuk devleti ilkesinin varlığından
söz edilemez.
103. Anayasa’nın 138. maddesine göre yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar
ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremez. Buna göre, idare bağlı yetkiye sahiptir. İdarenin,
yargı kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Bunun yanında idare, yargı kararını uygulamayı herhangi bir
koşula da bağlayamaz. Aksine bir yaklaşım, iptal kararı ile ortadan kaldırılan
işlemin sonuçlarını geçerli kılmak anlamına gelir. İdare iptal kararının
gereğine göre yeni bir işlem yapmak ve iptal edilen işlemden doğan sonuçları
ortadan kaldırmakla görevlidir. İdarenin başkaca bir tercih ve takdir hakkı
yoktur.
104. Kuşkusuz, ilgililerin atama ve benzeri
işlemlere karşı dava açmalarının nedeni, tesis edilen işlemin hukuka aykırı
olduğunu ileri sürmek ve yargı kararı ile dava konusu işlemin hukuka
aykırılığının tespiti halinde önceki görevlerine dönebilmektir. Oysa itiraz
konusu kurallarla yargı kararlarının uygulanması “kadronun boş olması” koşuluna
bağlanmıştır. Uygulamada ise söz konusu kadroların boş bırakılmama, bu
kadroların söz konusu işlemler sonrası diğer kamu görevlileriyle doldurulma
ihtimali çok yüksektir. Bu durumda yargı kararıyla dava konusu işlemin hukuka
aykırılığı tespit edilmiş olsa bile kadro boş olmadığından bu karar
uygulanamayacaktır. Dolayısıyla yargı kararlarının uygulanmasının bu şekilde
kadronun boş olması koşuluna bağlanmış olması hak arama özgürlüğünü etkisiz
hale getiren ölçüsüz bir sınırlamadır. Kural idarenin yargısal denetimini ve
hak arama özgürlüğünü etkisiz bırakacağından, hukuk devleti ilkesine aykırılık
oluşturduğu gibi idarenin bütün işlemlerinin yargı yoluyla denetlenmesi ve
yargı kararlarının bağlayıcılığı ilkelerini de ihlal etmektedir.”.
22. 2577 sayılı Kanun"un 52. maddesinin (4) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Kararın bozulması,
kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 1/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, görev biriminin değiştirilmesi üzerine açtığı
davalarda verilen yürütmenin durdurulması kararlarının 2577 sayılı Kanun’un 28.
maddesi gerekçe gösterilerek uygulanmadığını, böylelikle yargı kararının
etkisiz hâle getirildiğini, yürütmenin durdurulması kararı gereği gibi yerine
getirilmediğinden başvuru yolunun etkili olmadığını belirterek Anayasa"nın 17.,
36. ve 40. maddelerinde yer alan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
ihlalin tespitini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Ankara ilinde asayişten sorumlu
emniyet müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken 23/12/2013 tarihli işlemle
trafikten sorumlu emniyet müdür yardımcısı olarak görevlendirilmiş; ardından
14/1/2014 tarihli işlemle Elmadağ Polis Meslek Yüksek Okuluna öğretim görevlisi
olarak atanmıştır. Başvurucu, her iki işleme karşı açtığı davada verilen
yürütmenin durdurulması kararlarının gereği gibi uygulanmamasından şikâyet
etmekte olup başvurucunun her iki kararın uygulanmamasına ilişkin şikâyetlerininadil yargılanma hakkı kapsamında yer alan
mahkemeye erişim hakkı yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
26. Bakanlık görüşünde, yürütmenin durdurulması kararının 2577
sayılı Kanun’un 28. maddesindeki kurala uygun şekilde uygulandığı, başvurucunun
bu uygulamaya ayrı bir dava açmadığı, ayrıca başvurucunun atamasının aynı
kurumda, kazanılmış hak aylığı ve derecesine uygun şekilde yapıldığının dikkate
alınması gerektiği ifade edilmiştir.
27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta başvuru
formundaki iddialarına ilave olarak 14/7/2014 tarihinde yeniden tayininin
çıkarıldığını ve buna karşı açtığı davanın derdest olduğunu ifade etmiştir.
28. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında, herkesin,
Anayasa"da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabileceği
belirtilmiştir. Buna göre Anayasa ile Anayasa Mahkemesine, bireysel başvuruda
sadece Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanı içinde olan temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları inceleme görevi verilmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruda, anılan ortak koruma
alanı içindeki temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddialarını incelemekte,
bununla birlikte bu incelemeyi yaparken temel hakların yorumlanması ile kapsam
ve içeriğinin belirlenmesinde Anayasa"nın diğer maddelerinden destek norm
olarak yararlanmaktadır.
30. Örneğin Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkin başvurularda incelemeyi Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yapmakta ve bu maddenin yorumlanması ile kapsam ve içeriğinin
belirlenmesinde Anayasa"nın yargılamaya ilişkin hususları düzenleyen diğer
maddelerinden de faydalanmaktadır (Gerekçeli karara ilişkin Anayasa"nın 141.
maddesin üçüncü fıkrası yönündenVedat Benli,
B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30; makul süreye ilişkin Anayasa"nın 141.
maddesinin dördüncü fıkrası yönünden Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39; kanuni hâkim
güvencesine ilişkin Anayasa"nın 142. maddesi yönünden Mehmet Çelik, B. No: 2015/889, 17/11/2016,
§ 56).
31. Öte yandan Anayasa"nın 36. maddesine 2001 yılında yapılan
Anayasa değişikliğiyle eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin
gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesini Anayasa"nın yargılamaya ilişkin diğer
hükümleri ileSözleşme"nin 6. maddesi ve Sözleşme"yi yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) içtihadı ışığında yorumlamaktadır (Güher
Ergun ve diğerleri, § 38; Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22;Adnan Oktar, B. No: 2012/917, 16/4/2013, § 21).
32. Bu çerçevede bireysel başvuruya konu olan yürütmenin
durdurulması kararlarının icra edilmediğine ilişkin şikâyetin de diğer ara
kararlarında olduğu gibi ancak ortak koruma alanında olan ve Anayasa"nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında ve
Sözleşme"nin 6. maddesi ile buna ilişkin AİHM içtihadı gözönünde
bulundurularak incelenmesi gerekmekte olup Anayasa"nın 125. ve 138. maddeleri yönünden
adil yargılanma hakkından bağımsız bir inceleme yapılması mümkün değildir.
33. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
34. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü,
diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların
korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda
toplumsal barışı güçlendiren, bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme,
haksızlığı önleme uğraşının da aracıdır. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma
hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada
bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir
haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010). Bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
götürme, mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme yargılamanın sonuç
doğurmasını sağlayan hak arama hürriyetinin olmazsa olmaz koşuludur. Hak arama
özgürlüğünün bir gereği olan mahkemeye erişim hakkı, yargılama sonunda verilen
kararın etkili bir şekilde aynen ve gecikmeksizin uygulanmasını da
gerektirmektedir (AYM, E.2014/92, K.2016/6, 28/1/2016,§
109).
35. Sözleşme"nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde kararların icrasından açıkça bahsedilmemekle birlikte AİHM,
mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak yargı kararlarının icra edilmesi
hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. AİHM"e göre mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme
önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme
haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini
tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar
uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan, B. No:
18357/91, 19/3/1997, § 40).
36. Ancak AİHM içtihatlarında, icra edilmediğinden şikâyet
edilen ve bu nedenle ihlale konu olan yargı kararlarının kesinliğine ve nihailiğine vurgu yapıldığı görülmektedir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Burdov/Rusya, § 34; Büker/Türkiye,
B. No: 29921/96, 24/10/2000, §§ 28-34; Ahmet
Kılıç/Türkiye, B. No: 38473/02, 25/7/2006, § 27). AİHM, üst
mercilerin incelemesine tabi olabilecek ya da üst mahkemece bozulabilecek
kararların Sözleşme"nin 6. maddesinin birinci fıkrasının güvencesi altına
alınmadığını açıkça belirtmektedir. Temyiz merciinin, ilk derece mahkemesi
kararının uygulanmasını erteleme veya askıya alma gibi bir etkisinin olup
olmadığına bakılmaksızın 6. madde sadece nihai ve bağlayıcı mahkeme
kararlarının uygulanmasını korur. Özellikle de temyiz merciinin, başvuranların
taleplerini dayandırdığı kararı bozduğunu gözönünde
bulundurarak iç hukuk tarafından uygulanması zorunlu olsa bile idarenin bu
karara uymamasını 6. maddenin gerekliliklerine aykırı olarak görmemektedir (Ouzounis ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 49144/99,
15/4/2002,§ 21).
37. Bu çerçevede AİHM genel olarak ihtiyati tedbir alınması
amacıyla yürütülen davaları medeni hak ve yükümlülükler konusundaki bir
uyuşmazlık ile ilgili olarak kabul etmemekte ve dolayısıyla 6. maddenin
koruması kapsamına girmediğini belirtmektedir (Wiot/Fransa (k.k.), B. No: 43722/98,
15/3/2001, Libert/Belçika (k.k.),
B. No: 44734/98, 8/7/2004). Bu nedenle AİHM, yargılamanın uzunluğu ile ilgili
davalarda 6. maddeyi ihtiyati tedbirler ile ilgili kararın alınması talebinden
itibaren değil esasa ilişkin davanın açılmasından itibaren uygulamaktadır (Jaffredou/Fransa (k.k.),
B. No: 39843/98, 15/12/1998). Bununla birlikte, bazı istisnai durumlarda AİHM,
özellikle ihtiyati tedbirin başvurucunun medeni hakları için belirleyici olması
hâlinde 6. maddeyi ihtiyati tedbirlere de uygulamaktadır (Aerts/Belçika, 30/7/1998, Recueil
1998-V; Boca/Belçika, B. No:
50615/99, CEDH 2002-IX). AİHM, ihtiyati tedbirle ilgili meselenin asıl dava
için geniş bir şekilde belirleyici olduğu ve tarafların hakları üzerinde yeteri
kadar uzun bir zaman dilimi içinde etkilerini gösterdiği durumlarda ve ihtiyati
tedbir ile ilgili kararın niteliğinin de gerektirmesi hâlinde istisnai olarak
6. maddenin uygulanabileceğini söylemektedir (Markass Car Hire Ltd/Kıbrıs
(k.k.), B. No: 51591/99, 23/10//2001). Özetle AİHM,ihtiyati tedbirin konusunun,
amacının ve ilgili olduğu hak üzerindeki etkilerinin çok yakından incelenmesi
gerektiğini ve bir tedbirin medeni hak veya yükümlülük için belirleyici olduğu
kanaatine varıldığında 6. maddenin uygulanacağını kabul etmektedir (Micallef/Malta, B. No: 17056/06, 15/10/2009,
§§75-86).
38. Anayasa"nın 125. maddesinin beşinci fıkrasında idari işlemin
uygulanmasıyla telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağı durumlarda,
mahkemelere yürütmenin durdurulması kararı verme yetkisi tanınarak kişilere hak
arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilme olanağı sağlanmıştır
(AYM, E.2012/107, K.2013/90, 10/7/2013). Hak arama özgürlüğü bakımından
kişilerin idareye karşı sahip oldukları en etkili yargısal koruma mekanizması
iptal davasıdır. İptal davasında, idari işlemin hukuk kurallarına aykırılığının
belirlenmesi hâlinde iptali yoluna gidilmekte ve bunun sonucunda idarenin
hukuka bağlılığı ve hukuk düzeninin korunması sağlanmaktadır. Genel ilke, iptal
kararlarının geriye yürümesi ve iptal edilen işlemi başından itibaren ortadan
kaldırması, bu işleme ve ona dayanan sonuçların hiç mevcut olmamış gibi kabul
edilmesi olmakla birlikte bu ilke, idari işlemin iptal kararına kadar
mevcudiyetine ve etki doğurmasına engel değildir. Bu nedenle kişileri iptal
davası sonuçlanıncaya kadar hukuka aykırı idari işlemin olumsuz etkilerinden
korumak, ileride giderilmesi veya düzeltilmesi imkânsız veya zor olan durumları
önlemek, idareyi de hem olası bir tazmin yükünden kurtarmak hem de hukuk
sınırları içine çekerek hukuk devletinin kesintiye uğramadan devamını sağlamak
amacıyla yürütmenin durdurulması kurumu öngörülmüştür (AYM, E.2008/77,
K.2010/77, 3/6/2010).
39. Yürütmenin durdurulması kurumu anayasal bir değer ve öneme
sahip olmakla birlikte adil yargılanma hakkı kural olarak uyuşmazlık bakımından
nihai ve kesin nitelik taşıyan yargı kararlarının sonucuna erişmeyi güvence
altına almakta olup yürütmenin durdurulması kararlarının bu nitelikte olmadığı
açıktır. Yürütmenin durdurulması kararlarının icra edilmemesinin de diğer ara
kararlarında olduğu gibi ancak adil yargılanma hakkına hâkim olan ilkelerden
yargılamanın bütününün adil olmaktan çıkması ilkesi dikkate alınarak mahkemeye
erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir.
40. Buna göre yargılama bakımından nihai nitelik taşımayan
yürütmenin durdurulması kararlarının icra edilmemesine ilişkin şikâyetlerde
adil yargılanma hakkı yönünden bakılacak husus; yürütmenin durdurulması
kurumunun niteliği gereği bu kararın uygulanmamasının ileride başvurucu lehine
verilecek muhtemel nihai kararın icra edilmesini imkânsız hâle getirecek veya
aşırı derecede zorlaştıracak nitelikte olup olmadığıdır. Bu hususun ise her
somut olayda olayın koşulları dikkate alınarak incelenmesi gerekir.
41. Adil yargılanma hakkına ilişkin ilke bu şekilde olmakla
birlikte diğer temel haklar yönünden ara kararlarının icra edilmemesi
şikâyetinin somut olayın koşulları dikkate alınarak yargılamanın bütününden
bağımsız olarak da incelenmesi mümkündür. Nitekim Anayasa Mahkemesi Yaman Akdeniz ve diğerleri (B. No:
2014/3986, 2/4/2014) başvurusunda yürütmenin durdurulması kararının
uygulanmadığına ilişkin başvuruyu ifade özgürlüğü yönünden incelemiştir. Benzer
şekilde Kristal-İş Sendikası ([GK],
B. No: 2014/12166, 2/7/2015) başvurusunda yürütmenin durdurulması isteminin
reddi üzerine yapılan bireysel başvuruyu sendika hakkı yönünden incelemiştir.
42. Somut olayda ise, başvuruya dayanak olan ve gereği gibi icra
edilmediği ileri sürülen yürütmenin durdurulması kararları, başvurucunun aynı
il içinde aynı özlük haklarıyla başka bir birime atanması işlemine ilişkindir.
Başvurucu, münhasıran tayine ilişkin olan bireysel başvurusunda başka bir
hakkın ihlal edildiğini ileri sürmediği gibi, Mahkeme tarafından da başvurunun
diğer temel haklarla bir bağlantısı tespit edilememiştir. Ayrıca, yürütmenin
durdurulması kararının gereği gibi icra edilmemesinin, yargılama sonundakinihai kararın icra edilmesini imkânsız hâle
getirecek veya aşırı derecede zorlaştıracak bir nitelikte olmadığı da
anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ışığında
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu
sonucuna ulaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
1/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.