Esas No: 2014/15881
Karar No: 2014/15881
Karar Tarihi: 7/12/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET ÜNAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/15881) |
|
Karar Tarihi: 7/12/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Tuğba YILDIZ |
Başvurucular |
: |
1. Ahmet
ÜNAL |
|
|
2. Ahmet
ÜNAL |
|
|
3. Ali TUTAL |
|
|
4. Hamide
KURT |
|
|
5. Ömer ÜNAL |
|
|
6. Yusuf
TUTAL |
|
|
7. Lezgin ATLAN |
|
|
8. Mehmet
UĞUR |
Vekilleri |
: |
Av. Sevil
ARACI BEK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurular, terör olayı nedeniyle köyü terk etmeye mecbur
kalınması sonucu, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuruların,
açılan davaların reddedilmesi ve makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle
adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular, muhtelif tarihlerde Adana İdare Mahkemeleri
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek
bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm ve İkinci Bölüm Komisyonlarınca başvuruların
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölümler tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanları tarafından başvuruların kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
6. Komisyonlar Başraportörlüğü
tarafından 29/6/2015 tarihinde, 2014/17279, 2015/1551, 2015/4528, 2015/4532,
2015/4533 başvuru numaralı dosyaların konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle
2014/15881 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/15881
başvuru numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru
dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
7. Anılan dosyalarla konu yönünden hukuki irtibatlı olan
2015/4530, 2015/4531 başvuru numaralı dosyalarında 2014/15881 başvuru numaralı
dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/15881 başvuru numaralı dosya
üzerinden yürütülmesine, belirtilen iki dosyanın da kapatılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular, Siirt ili Pervari ilçesi Okçular köyünde ikamet
etmekte iken 1990"lı yıllarda meydana gelen terör olayları neticesinde yerleşim
yerlerinden göç etmek zorunda kaldıklarını iddia etmişlerdir.
10. Başvurucular, ekli tablonun C satırında belirtilen
tarihlerde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması
talebiyle Siirt Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.
11. Ekli tablonun D satırında tarih ve sayıları belirtilen
Komisyon kararlarında, dosyada yer alan bilgi ve belgeler uyarınca köyün
boşaltılmadığı, köyde nüfus istikrarının sürekli korunduğu ve her beş yılda bir
muhtarlık seçiminin yapıldığı, köyde korucuların bulunduğu ve korucuların
dışında da vatandaşların ikamet ettiği, köy okulunun 1989 yılından günümüze
kadar eğitime açık olduğu, köyde ibadethanenin bulunduğu ve karar tarihinde
kadrosu münhal olmakla birlikte 1985 ile 1986 ve 1998 ile 1999 yıllarında
kadrolu din görevlisinin mevcut olduğu, 2007 yılı Milletvekili Genel Seçimleri
ile Anayasa Halk Oylaması ve 2009 yılı Mahalli İdareler Seçimi"nde
köyde seçim sandığı kurulduğu, yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması ile
şahısların mal varlığından istifade etmek amacıyla başka bir yerleşim yerinden
aralıksız olarak köye ulaşabilmelerinin, o bölgede güvenli bir şekilde yaşayabilme
olanağı sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş
olduğunun nesnel bir göstergesi hâlini ihtiva ettiği belirtilerek taleplerin
reddine karar verilmiştir.
12. Başvurucular tarafından Komisyon kararına karşı Batman İdare
Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.
13. Belirtilen Komisyon kararları aleyhine başvurucular
tarafından açılan iptal davalarında, ekli tablonun E satırında tarihleri
gösterilen Batman İdare Mahkemesi kararları ile davanın reddine karar
verilmiştir. Kararların gerekçelerinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Olayda, Batman İdare Mahkemesi"nin
E:2012/1429,1266,1277 sayılı dava dosyasında ve Mahkememizin bu köye ait
muhtelif dava dosyalarında yer alan bilgi ve belgelerden; Pervari İlçe Jandarma
Komutanlığı"nın 28.01.2010 tarih ve 417 sayılı yazısı ekinde bulunan Pervari
İlçe Jandarma Komutanlığı"na Bağlı Köy ve Mezralara Ait Çizelgede Siirt İli
Pervari İlçesi Okçular Köyü"nün tamamen boşalan/boşaltılan köyler arasında yer
almadığı, köyün durumunun dolu olarak ifade edildiği, genel nüfus sayımları ve
tespitlerine göre Okçular Köyü’nde 1990 yılında 753, 1997 yılında 899, 2000
yılında ise 1002 kişinin yaşadığı, köyde 1989, 1994, 1999, 2004 ve 2009
yıllarında muhtarlık seçiminin düzenli olarak yapıldığı, köyde geçici köy koruculuğu
sisteminin getirildiği görülmektedir.
Ayrıca, Mahkememizin E.2012/1429 esasına
kayıtlı dosyasında 13.01.2011 tarihli ara kararı ile davalı idareden köy
korucusu (ve ailesi) ve asker (ve ailesi) olanlar dışında köyde yaşayanların
bulunup bulunmadığı, varsa sayısına ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği,
ara kararına cevaben gönderilen 02.02.2011 tarihli Jandarma Tutanağında 1990
yılına ait istenilen belgelere ulaşılamadığı, 1997 yılında köyde 90 korucunun
bulunduğu, bunlar dışında 20 hanenin korucu olmadığı ve korucu olmayanların ise
yaklaşık 250 kişi olduğu, 2000 yılında ise köyde 85 adet korucunun bulunduğu,
korucu hariç köyde 13 hanenin, yaklaşık 100 kişinin yaşadığının belirtildiği
anlaşılmaktadır.
Bu durumda, asgari güvenlik düzeyinin var
olduğu sonucuna ulaşılan Siirt İli, Pervari İlçesi Okçular Köyü"nde köy
halkının bir kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla
ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç etmelerinden dolayı uğradıkları
zararın, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak
bulunmadığından, davacının isteminin reddi yönünde tesis edilen dava konusu
işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir. "
14. Başvurucuların temyizi üzerine ekli tablonun F satırında
gösterilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesi
ilamları ile kararların usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçelerde ileri sürülen
temyiz nedenlerinin kararların bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği
belirtilerek hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
15. Başvurucular tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş,
ekli tablonun G satırında belirtilen tarihlerde karar düzeltme talepleri
Danıştay Onbeşinci Dairesinin ilamları ile
reddedilmiştir.
16. Karar düzeltme isteminin reddi kararları başvuruculara
tebliğ edilmiş ve başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
17. 5233 sayılı Kanun’un 2., 6., geçici 1., geçici 3., geçici 4.
maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki
kararın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve
E.2008/6679, K. 2009/1227 sayılı kararı (Celal
Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).
18. 5233 sayılı Kanun"un 1. maddesi şöyledir:
"Bu
Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle
mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara
uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemektir."
19. Aynı Kanun"un 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Zarar tespit komisyonları illerde; bu Kanun
kapsamında yapılacak başvurular üzerine on gün içinde kurulur.
Komisyon, bir başkan ve altı üyeden oluşur.
Valinin görevlendireceği vali yardımcısı komisyonun başkanı; maliye,
bayındırlık ve iskân, tarım ve köyişleri, sağlık,
sanayi ve ticaret konularında uzman ve o ilde görev yapan kamu görevlilerinden
vali tarafından belirlenecek birer kişi ile baro yönetim kurulunca baroya
kayıtlı olanlar arasından görevlendirilecek bir avukat komisyonun üyesidir.
Komisyonun başkan ve üyeleri her yıl ocak ayının ilk haftasında yeniden
belirlenir. Eski üyeler yeniden görevlendirilebilirler. İş yoğunluğuna göre
aynı ilde birden fazla komisyon kurulabilir.”
20. Aynı Kanun"un 7. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla
karşılanabilecek zararlar şunlardır:
a)
Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her
türlü zararlar.
b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.
c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından
kaynaklanan maddî zararlar."
21. Aynı Kanun"un 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"7
nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı,
adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak
olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa
kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve
günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya
veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 7/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurular incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
23. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları
başvuruların ve akabinde açtıkları davaların reddedildiğini, göçe zorlanmaları
ve memleketlerinden sürgün edilmeleri nedeni ile işlerini kaybettiklerini ve
mal varlıklarına ulaşamadıklarını, bu zararlara devlet yetkililerinin köy
boşaltma eylemi ile sebep olunmasına rağmen zararlarının tazmin edilmediğini,
zarar tespitinde sadece idare tarafından düzenlenmiş olan belgelerin esas
alınmasının haksızlık oluşturduğunu, bölge genelinde ve başvurucuların zararına
neden olan olay özelinde hiçbir adli tahkikatın yapılmadığını ya da yapılmış
olsa dahi sonucunun kendilerine bildirilmediğini, ikamet ettikleri yerin terör
ve terör olayları ile mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeni ile
boşaltılmış olmadığı kabulünün dayanağını teşkil eden nüfus sayımı verilerinin,
eğitim öğretime devam ediliyor olmasının, köyde düzenli olarak seçim yapılıyor
olmasının, tazminat komisyonu tarafından ve yargılama mercilerince taleplerinin
reddedilmesine gerekçe teşkil edemeyeceğini zira bu hizmetlerin köyde yaşamına
devam eden köy korucuları ve onların ailelerine yönelik olduğunu, köyde
koruculuk yapmayı kabul etmeyenlerin köyden ayrılmak zorunda kaldıklarını,
anılan köy içerisinde ve yakınlarında birçok çatışma yaşanması nedeni ile köyde
sivil şahısların can güvenliğinin mevcudiyetinden bahsedilemeyeceğini,
yaptıkları başvurular hakkında yürütülen işlemlerin makul sürede
sonuçlandırılmadığını, temyiz ve karar düzeltme taleplerinin özenli bir şekilde
incelenmediğini ve kararların yeterli gerekçe ihtiva etmediğini, bu nedenle
başvurabilecekleri etkili bir hukuk yolu bulunmadığını belirterek Anayasa’nın
35., 36. ve 40.maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia
etmişler; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
24. Başvuru formları ve ekleri incelendiğinde başvurucular, 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtıkları davaların
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucuların
ihlal iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği
İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucular zarar tespitinde sadece adli, idari ve askerî
makamlar tarafından düzenlenen belgelerin kullanıldığını ve bu belgelerin İlk
Derece Mahkemesi tarafından hükme esas alındığını, bölge genelinde ve
başvurucuların zararına neden olan olay özelinde hiçbir adli tahkikatın
yapılmadığını yahut yapılmış olsa dahi sonucundan haberdar edilmediklerini
belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
Başvurucuların anılan şikâyetlerinin çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği
ilkeleri kapsamında değerlendirmeye tabi tutulması uygun görülmüştür.
26. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, çelişmeli
yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddiası daha önce
bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği
kararlarda, başvurulara konu tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında
karşılanıp karşılanmayacağı noktasında Danıştay tarafından ihdas edilen içtihadi kriter olan “yerleşim yerinin tamamen
boşalmış/boşaltılmış olması” ölçütünden yararlanıldığı, bu hususun tespiti için
de bir kısım idari birimden gelen tahkikat sonuçlarına dayanıldığı, bu
belgelerin ve içeriklerinin Komisyon ya da İlk Derece Mahkemesi kararlarına
aktarıldığı, bu suretle ilgili belgeler ve içeriklerine en geç İlk Derece
Mahkemesi kararıyla başvurucuların vâkıf olduğu tespit edilmiştir.
Başvurucuların temyiz ve karar düzeltme talep dilekçelerinde bu belgeler
ışığında yapılan tespitlere karşı itiraz ve savunmalarını ileri sürme
imkânlarının bulunduğu, başvurucular tarafından ibraz edilen delil ve beyan
dilekçeleri kapsamında Mahkemelerce, idare ve başvurucular tarafından sunulan
belgeler değerlendirilerek başvuruculara dava malzemesine ilişkin olarak tetkik
ve beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvuru dosyaları
kapsamından, başvurucuların yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir
imkândan mahrum bırakılmadığı anlaşılmakla başvuruların bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Mesude
Yaşar, B. 2013/2738, 16/7/2014, §§ 74-76; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014 §§ 70-72).
27. Somut başvurularda, yukarıda değinilen ilkeler ışığında
yapılan incelemelerde başvurucuların usule ilişkin bir imkândan mahrum
bırakılmadığı ve başvurucular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir
yön de bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurucuların çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddialarının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
29. Başvurucular Komisyona yaptıkları başvuruların ve akabinde
açtıkları davaların reddedildiğini, göç etmeye mecbur kalmaları nedeni ile
işlerini kaybettiklerini ve mal varlıklarına ulaşamadıklarını, anılan zararlara
köy boşaltma eylemleri ile sebebiyet verilmiş olmasına rağmen zararlarının
tazmin edilmediğini belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden şikâyetçi
olmuş; yargılama sürecinde yapılan incelemeler ve lehlerine olmayan yargı
kararı temeline dayandırıldığı tespit edilen bu iddiaların Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
30. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 24).
31. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
32. Başvurucular, maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri
neticesinde taleplerinin ve davalarının reddine hükmedildiğini, bu kapsamda
Derece Mahkemelerince delillerin takdirinin hatalı ve hükmün sonuç itibarıyla
hukuka aykırı olduğunu belirtmekte olup başvurucuların belirtilen iddialarının
özünün Derece Mahkemelerince delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk
kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın
sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
33. Başvuru konusu İdare Mahkemesi kararlarında, Batman İdare
Mahkemesinin E.2012/1429, 1266, 1277 sayılı dava dosyalarında ve Mahkemenin bu
köye ait muhtelif dava dosyalarında yer alan bilgi ve belgelerden; Pervari İlçe
Jandarma Komutanlığının 28/1/2010 tarihli yazısı ekinde bulunan Pervari İlçe
Jandarma Komutanlığına bağlı köy ve mezralara ait çizelgede, Siirt ili Pervari
ilçesi Okçular köyünün tamamen boşalan/boşaltılan köyler arasında yer almadığı,
köyün durumunun dolu olarak ifade edildiği, genel nüfus sayımları ve
tespitlerine göre Okçular köyünde 1990 yılında 753, 1997 yılında 899, 2000
yılında ise 1.002 kişinin yaşadığı, köyde 1989, 1994, 1999, 2004 ve 2009
yıllarında muhtarlık seçiminin düzenli olarak yapıldığı, köyde geçici köy
koruculuğu sisteminin getirildiği, başvurucu vekili tarafından Okçular köyünde
askerî bir üssün bulunduğu ve nüfus sayımı sonuçlarının bu nedenle fazla
çıktığı iddia edilmekte ise de bu hususun açıklığa kavuşturulması için Mahkemenin
E.2012/1429 sayılı dava dosyası veDiyarbakır 2. İdare
Mahkemesinin 2010/1924 esasına kayıtlı davada ara kararı ile Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığından köy halkından olup köyde yaşayan şahısların sağlıklı
olarak tespit edilebilmesi amacıyla Pervari ilçesi Okçular köyünde bulunan
jandarma karakolunda sayım yapılan 1990, 1997 ve 2000 yılında görevli personel
ve asker sayılarına ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği, Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığının ara kararına cevap yazısında ara kararıyla talep edilen
düzeyde bilgi derlenmediği, bu nedenle istenen bilgilerin gönderilemeyeceğinin
bildirildiği, bunun yanı sıra Mahkemenin E.2012/1429 esasına kayıtlı dosyasında
13/1/2011 tarihli ara kararı ile davalı idareden köy korucusu (ve ailesi) ve
asker (ve ailesi) olanlar dışında köyde yaşayanların bulunup bulunmadığı, varsa
sayısına ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği, ara kararına cevaben
gönderilen 2/2/2011 tarihli jandarma tutanağında 1990 yılına ait istenilen
belgelere ulaşılamadığı, 1997 yılında köyde 90 korucunun bulunduğu, bunlar
dışında 20 hanenin korucu olmadığı ve korucu olmayanların ise yaklaşık 250 kişi
olduğu, 2000 yılında ise köyde 85 korucunun bulunduğu, korucu hariç köyde 13
hanenin, yaklaşık 100 kişinin yaşadığının belirtildiği tespit edilmiştir.
34. Yukarıda yer verilen
açıklamalara göre Siirt ili Pervari ilçesi Okçular köyünün boşalan ve/veya
boşaltılan yerleşim yerlerinden olmadığı, nüfus sayımlarında köyde bulunan
askerî birlik personelinin sayısı konusunda açık ve net bir bilgi bulunmamakla
birlikte köyde askerî personel ve geçici köy korucuları dışında yaşayan/ikamet
eden sivil vatandaşların bulunduğu, köyün tamamen boşalmadığı/boşaltılmadığı
hususlarında herhangi bir kuşku bulunmadığı anlaşılmaktadır.
35. Bu durumda asgari
güvenlik düzeyinin var olduğu sonucuna ulaşılan Pervari/Okçular köyünde köy halkının bir
kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik
ve sosyal sebeplerle göç etmesinden dolayı uğradıkları zararın5233 sayılı Kanun
hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından
başvurucuların isteminin reddi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka
aykırılık görülmediği belirtilerek davanın reddine karar
verilmiştir. Başvurucuların iddiaları, temyiz merciince de incelenip
reddedilmek suretiyle yerel Mahkeme kararı onanmıştır. Başvurucunun anılan
iddialarına yönelik olarak bu çerçevede Derece Mahkemelerinin kararında açık
bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucular, temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ileri
sürdükleri taleplerin üstünkörü bir incelemeye tabi tutularak yeterli gerekçeye
yer verilmeden reddedildiğini iddia etmiş, bu nedenle anılan başvuru yollarının
etkili olmadığından şikâyetçi olmuşlardır. Anılan şikâyetlerin gerekçeli karar
hakkına ilişkin olduğu tespit edildiğinden bu iddiaların Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
38. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş
ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, başvurucuların
hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında olan özel durumlarının
değerlendirilmesi hariç olmak üzere başvurucular tarafından ileri sürülen ve
hüküm sonucunu etkilediği iddia edilen taleplerinin derece mahkemeleri
kararlarında denetlenerek reddedildiği gerekçesiyle başvuruların bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Mesude
Yaşar, §§ 79-82; Cahit Tekin,
§§ 75-77).
39. Somut başvuruların incelenmesi neticesinde başvurucuların
taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında kabul edilip edilmeyeceği noktasında
yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olup olmadığının çeşitli idari
kurumlar tarafından tanzim edilen tutanak ve belgeler kapsamında Derece
Mahkemesince değerlendirildiği, başvurucular tarafından ileri sürülen ve hüküm
sonucunu etkilediği iddia edilen istemlerin tartışılarak reddedildiği (bkz. § 13),
İlk Derece Mahkemelerince oluşturulan kararların gerekçeleriyle birlikte hukuka
uygun bulunmak suretiyle kanun yolu denetiminden geçerek (bkz. §§ 14, 15)
kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan başvurucuların, gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaları hakkında farklı karar verilmesini
gerektiren bir yön bulunmamaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurucular gerekçeli karar haklarının
ihlal edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvuru formları ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurucuların makul
sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
42. Başvurucular 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen
giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama
prosedürünün makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
43. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014,
§§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B.
No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet
Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin
olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun
başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§
46-70).
44. Somut davalara bir bütün olarak bakıldığında Komisyona
başvuru tarihi (bkz. ekli tablonun C satırı)ile nihai karar tarihi (bkz. ekli
tablonun G satırı) arasında geçen ve ekli tablonun H satırında toplam süresi
belirtilen ve toplamda sekiz yılı geçen sürede başvurucular açısından farklı
karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve söz konusu yargılama
süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un
50. Maddesi Yönünden
46. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
47. Başvurucular,
makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğinin tespitini ve bu nedenle
tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
48. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara ekli tablonun (I) satırında gösterilen manevi tazminatların net
olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
49. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir
belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar
verilmesi gerekir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine ve 1.800 TL vekâlet
ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın
sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara, ekli tablonun (I) satırında gösterilen
miktarlarda net manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harcın BAŞVURUCULARA
AYRI AYRI, 1.800 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemelerde
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
|
Sıra |
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
A |
Başvuru Numarası |
2014/15881 |
2014/17279 |
2015/1551 |
2015/4528 |
2015/4530 |
2015/4531 |
2015/4532 |
B |
Başvurucu ve T.C. Kimlik No |
Ahmet Ünal |
Ahmet Ünal |
Ali Tutal |
Hamide Kurt |
Ömer Ünal |
Yusuf Tutal |
Lezgin Atlan |
C |
Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt
Numarası |
22/2/2006 7. 800 |
22/2/2006 7. 779 |
27/7/2005 11. 515 |
6/7/2005 7. 822 |
22/2/2006 7. 894 |
6/7/2005 7. 859 |
6/7/2005 7. 830 |
D |
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası |
19/2/2010 2010/1-4355 |
19/2/2010 2010/1-4354 |
19/3/2010 2010/1-4427 |
26/3/2010 2010/1-4448 |
28/5/2010 2010/1-4623 |
5/5/2010 2010/1-4539 |
9/4/2010 2010/1-4501 |
E |
Yerel Mahkeme Karar Tarihi |
23/8/2012 |
8/5/2012 |
23/8/2012 |
23/8/2012 |
23/8/2012 |
23/8/2012 |
23/8/2012 |
F |
Temyiz Yolu Karar Tarihi |
20/6/2013 |
28/11/2013 |
20/6/2013 |
20/6/2013 |
20/6/2013 |
20/6/2013 |
20/6/2013 |
G |
Karar Düzeltme Yolu Karar Tarihi |
21/5/2014 |
26/6/2014 |
17/9/2014 |
17/9/2014 |
17/9/2014 |
17/9/2014 |
17/9/2014 |
H |
İdari ve Yargısal Süreçte
Geçen Toplam Süre |
8 yıl 2 ay |
8 yıl 4 ay |
9 yıl 1 ay |
9 yıl 2 ay |
8 yıl 6 ay |
9 yıl 2 ay |
9 yıl 2 ay |
I |
Hükmedilen NET Manevi Tazminat (TL) |
4. 000 |
4. 000 |
6. 000 |
6. 000 |
6. 000 |
6. 000 |
6. 000 |
|
Sıra |
8 |
|
|
|
|
|
|
A |
Başvuru Numarası |
2015/4533 |
||||||
B |
Başvurucu ve T.C. Kimlik No |
Mehmet Uğur |
||||||
C |
Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt
Numarası |
6/7/2005 7. 878 |
||||||
D |
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası |
7/5/2010 2010/1-4559 |
||||||
E |
Yerel Mahkeme Karar Tarihi |
23/8/2012 |
||||||
F |
Temyiz Yolu Karar Tarihi |
20/6/2013 |
||||||
G |
Karar Düzeltme Yolu Karar Tarihi |
17/9/2014 |
||||||
H |
İdari ve Yargısal Süreçte
Geçen Toplam Süre |
9 yıl 2 ay |
||||||
I |
Hükmedilen NET Manevi Tazminat (TL) |
6. 000 |