Esas No: 2014/3973
Karar No: 2014/3973
Karar Tarihi: 8/12/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABUBEKİR YEŞİLKAYA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/3973) |
|
Karar Tarihi: 8/12/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh
KALELİ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Halil
İbrahim DURSUN |
Başvurucular |
: |
1. Abubekir
YEŞİLKAYA |
|
|
2. Fatma
YEŞİLKAYA |
|
|
3. Serkan
YEŞİLKAYA |
|
|
4. Nargül
YILMAZ |
|
|
5. Erkan
YEŞİLKAYA |
|
|
6. Sevgül
YEŞİLKAYA |
Vekili |
: |
Av. Adem ÇALİŞCİ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması
sonucu ölüm olayının meydana gelmesi ve bu ölüm olayına ilişkin etkili bir
soruşturma yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2014 tarihinde İstanbul 17. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru, idari yönden yapılan ön inceleme
neticesinde Komisyona sunulmuştur.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 14/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 13/1/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 27/1/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
4/2/2016 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 10/2/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
7. Bölümler Başraportörlüğü, bireysel başvuru formunun Av. Adem
Çalişci tarafından imzalanmış olmasına rağmen başvuruculardan Sevgül Yeşilkaya,
Serkan Yeşilkaya, Nargül Yılmaz ve Erkan Yeşilkaya"ya ait vekâletnamelerin
bireysel başvuru dosyasına eklenmediğini tespit etmiştir.
8.Anılan kişilere ait vekâletnamelerin on beş gün içinde Anayasa
Mahkemesine gönderilmesi, tespit edilen eksikliklerin geçerli bir mazeret
olmaksızın tamamlanmaması hâlinde adı geçen kişilere ait başvurunun
reddedileceği kaydını içeren 10/5/2016 tarihli müzekkere 13/5/2016 tarihinde
Av. Adem Çalişci"ye tebliğ edilmiştir.
9. Av. Adem Çalişci eksiklik bildirimine ilişkin cevap dilekçesini
24/6/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
10. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu soruşturma
dosyasından tespit edilen olaylar özetle şöyledir:
11. İlk iki başvurucunun oğlu ve diğer başvurucuların kardeşi
1986 doğumlu Ercan Yeşilkaya, Akdağmadeni İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde
asker iken 14/7/2010 tarihinde ateşli silah yaralanması sonucu vefat etmiştir.
1. Ercan Yeşilkaya"nın Askere Alınması ve Ölümü
12.Başvurucuların yakını Ercan Yeşilkaya 17/8/2009 tarihinde
askere sevk edilmiş ve 20/8/2009 tarihinde 121"inci Jandarma Er Eğitim Alay
Komutanlığına (Hatay) teslim olmuştur. Başvuru formu ve eklerinde Ercan
Yeşilkaya"nın askere alınmadan önce yahut askerliğe sevk işlemleri sırasında
herhangi bir psikolojik rahatsızlıktan muzdarip olduğuna dair bir kayıt mevcut
değildir.
13. Ercan Yeşilkaya, Hatay"daki askerlik eğitimini tamamlamasını
müteakip 9/11/2009 tarihinde Yozgat/Akdağmadeni İlçe Jandarma Komutanlığına
teslim olmuştur. Ercan Yeşilkaya, 1/12/2009 tarihinde yapılan psikososyal risk faktörü tarama anketinde herhangi
bir psikolojik rahatsızlığının bulunmadığını belirtmiştir.
14. Ercan Yeşilkaya, dış koruması Akdağmadeni İlçe Jandarma
Komutanlığınca yapılan Akdağmadeni K-1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
14/7/2010 tarihinde 22.00 ile 00.00 saatleri arasında nöbetçi olduğu için nöbet
arkadaşları J.Er M.U. ve J.Er S.K. ile birlikte anılan ceza infaz kurumuna
gitmiş ve ceza infaz kurumunun arka tarafında bulunan (2) no.lu nöbet
kulübesinde yerini almıştır.Nöbet yeri kontrol defterine göre ceza infaz
kurumunun ön tarafında bulunan (1) no.lu nöbet kulübesinde J.Er M.U.; ceza
infaz kurumunun arka tarafında bulunan (2) no.lu nöbet kulübesinde ise J.Er
S.K. ve Ercan Yeşilkaya nöbetçidir.
15. Nöbet yeri kontrol defterine göre nöbet yeri saat 23.00"te
Uzman Jandarma Kad.Çvş.F.K. tarafından kontrol edilmiş ve bu denetim esnasında
durumun normal olduğu
değerlendirilmiştir.
16.Saat 23.35 sularında Ercan Yeşilkaya"nın nöbetçi olduğu
yerden bir el silah sesi duyulmuş, silah sesinin geldiği yöne gidilmesi üzerine
Ercan Yeşilkaya"nın nöbet kulübesine yakın bir yerde çenesinin alt kısmından
giren ve başının arka kısmından çıkan bir mermiyle vurulmuş bir vaziyette
olduğu görülmüştür. Ölüm olayı sonrasında düzenlenen 15/7/2010 tarihli
tutanakta J.Er Ercan Yeşilkaya"nın saat 23.35 sularında intihar ettiği
belirtilmiştir.
2. Ceza Soruşturması Süreci
a. Soruşturma Kapsamında Yapılan İlk İşlemler
ve Alınan Raporlar
17. Olay hakkında kendisine bilgi verilen Akdağmadeni Nöbetçi
Cumhuriyet Savcısı, olay yeri inceleme ekibinin ceza infaz kurumuna
yönlendirilmesini istemiş; ardından kendisi de zabıt katibi, nöbetçi adli hekim
ve diğer bir görevli ile birlikte saat 00.30 sularında olay yerine intikal
etmiştir. Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatları doğrultusunda olay yeri
incelemesi ile ölü muayene işlemleri gerçekleştirilmiş, bu kapsamda maktulün
ellerinden svaplar alınmış, olay yerinin krokisi çizilmiş ve fotoğrafları
çekilmiştir. Olay yerinde bulunan 747100 seri numaralı G-3 piyade tüfeği ile
diğer deliller muhafaza altına alınmıştır.
18.Yapılan ölü muayene işlemi sırasında Ercan Yeşilkaya"nın
kamuflajının cebinde bir not bulunmuştur. Not bulunan kağıtta "Kendimi öldürmemde hiçbir şey ve de hiçkimse
sebep olmamıştır (Bıktım). Kendi irademle olmuştur. Ercan Yeşilkaya"
yazılı olduğu tespit edilmiştir.
19.Ölü muayene işlemine katılan adli hekim, muhtemel ölüm
zamanının yaklaşık 2 saat öncesi olduğunu, sistematik otopsi yapılıp
yapılmamasının Cumhuriyet Savcısının takdirinde olduğunu belirtmiştir. Bunun
üzerine Cumhuriyet Savcısı kesin ölüm sebebinin tespiti için klasik otopsi
yapılmasına karar vermiştir. Klasik otopsi işlemi sonucunda hazırlanan
16/9/2010 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:
"Dış muayene
177 cm boyunda, 25-30 yaşlarında, tahminen
75-80 kg ağırlığında, siyah saçlı, buğday tenli, sünnetli erkek cesedinde ölü
katılığının oluşup devam ettiği, ölü lekelerinin sırtta ve belde vücudun bası
görmeyen yerlerinde mutad renkte meydana geldiği görüldü.
1-Boyun öndementumun 3 cm altındaetrafında
vurma halkası bulunan 6,5x4,5 cmebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş
yarası,
2-Saçlı deri oksipital bölge solunda kenarları
düzensiz 6,5x5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası görüldü.
(...)
Sonuç
(...)
1- Kişinin ölümünün ateşli silah mermi
çekirdeği yaralanmasına bağlı kafa kubbe-kaide kemikleri ve boyun omur
kırıklarıyla karakterli beyin doku harabiyeti ve beyin zarları kanaması sonucu
meydana gelmiş olduğu,
2- Kişinin vücudunda bir adet ateşli silah
mermi çekirdeği giriş yarası mevcut olduğu,harici muayenede (1) no.da tarif
edilen yarayı açan ateşli silah mermi çekirdeğinin beyin doku harabiyeti ve
beyin zarları kanamasına neden olduğu, müstakilen öldürücü mahiyette olduğu,
3-Haricen (1) no.da tarif edilen ateşli silah
mermi çekirdeği giriş yarası cilt ciltaltı bulgularına göre
değerlendirildiğinde; yapılan atışın bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu,
4-Ateşli silah mermi çekirdeğinin kafatası
içindeki seyir ve istikametinin önden arkaya, aşağıdan yukarıya ve sağdan sola
olduğu,
5-Otopsi sırasında cesetten ateşli silah mermi
çekirdeği elde edilemediği,
6-Kişiye ait kan ve idrarda uyarıcı-uyuşturucu
maddelerin bulunmadığı, iç organ parçaları ve mide muhteviyatında aranan
gruplara ait toksik (zehirli) maddelerin bulunmadığı, kanda alkol bulunmadığı
kanaatini bildirir otopsi raporudur.
20. Akdağmadeni Cumhuriyet Başsavcılığı, olayın asker kişi
hakkında ve askerî mahalde gerçekleşmiş olması nedeniyle 29/7/2010 tarihinde
görevsizlik kararı vermiş ve dosyayı görevli Askerî Savcılığa göndermiştir. Bu
karar üzerine soruşturmaya Jandarma Genel Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî
Savcılık) devam etmiştir.
21. Ercan Yeşilkaya"nın sağ ve sol el avuç içi ve el üstlerinden
alınan svaplar ile hücum yeleği üzerinde Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal
Daire Başkanlığı Kimyasal İnceleme Laboratuvarı tarafından atış artığı analizi
yapılmıştır.Hazırlanan 19/1/2011 tarihli uzmanlık raporuna göre Ercan
Yeşilkaya"ya ait svapların tümü üzerinde atış artıkları tespit edilmiştir.
Ercan Yeşilkaya"ya ait hücum yeleğinin ön bölümünde de atış artıkları
bulunmuştur.
22.Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan Ercan
Yeşilkaya"ya ait 747100 seri numaralı G-3 marka silah ile on dokuz adet fişek
ile bir adet 7.62x51 mm çapında kovan gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla
JandarmaGenel KomutanlığıKriminal Daire Başkanlığı Balistik İnceleme
Laboratuvarına gönderilmiştir. Balistik İnceleme Laboratuvarının 20/1/2011
tarihli uzmanlık raporunda, 747100 seri numaralı silahın ateş etmesine mani
mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, gönderilen on dokuz fişekten bir
kısmının deneme amaçlı kullanılması sonucunda patladığının görüldüğü,
incelenmek için gönderilen 7.62x51 mm çap ve tipindeki bir adet kovanın 747100
seri numaralı tüfek ile atılmış olduğu tespitleri yapılmıştır.
23. Askerî Savcılık, Ercan Yeşilkaya"nın kamuflajından çıkan
intihar notunun müteveffanın elinden çıkıp çıkmadığının tespit edilmesi
amacıyla da araştırmalar yapmıştır. Askerî Savcılık, intihar notu ile Ercan
Yeşilkaya"nın el yazı örneklerini içeren diğer bazı belgeleri Jandarma Genel
Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı El Yazısı ve Doküman İnceleme
laboratuvarına göndermiş ve intihar notunun Ercan Yeşilkaya"ya ait diğer
yazılarla mukayese edilmesini ve nihayetinde bir rapor tanzim edilerek Askerî
Savcılığa gönderilmesini talep etmiştir. El Yazısı ve Doküman İnceleme
Uzmanları K.Ç. ile N.A. tarafından hazırlanan 6/12/2010 tarihli uzmanlık
raporunda, gönderilen yazı örnekleri üzerinde Doküman İnceleme (VSC-5000) ve
Makroskop (LEICA M 420) cihazı ile fiziki, optik, karakteristik inceleme ve
karşılaştırmalar yapıldığı belirtilmiş, yapılan bu incelemeler neticesinde
intihar notunun Ercan Yeşilkaya"nın elinden çıktığı kanaatine varıldığı
bildirilmiştir.
b. Başvurucular ile Tanık Olarak Dinlenen
Kişilerin Beyanları
24. Başvuruculardan Abubekir Yeşilkaya, Akdağmadeni Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderdiği 16/7/2010 tarihli dilekçesinde oğlunun yaşamayı
seven, psikolojik sorunları bulunmayan biri olduğunu, oğlu ile en son 12/7/2010
tarihinde görüştüğünü, oğlunun bu görüşmede herhangi bir probleminden
bahsetmediğini, şüpheli olan ölüm sebebinin tespiti için Adli Tıp Kurumundan
rapor alınması gerektiğini belirtmiş ve oğlunun ölümüne sebebiyet veren
şüphelilerin cezalandırılması talebinde bulunmuştur. Başvuruculardan anne Fatma
Yeşilkaya ile baba Abubekir Yeşilkaya soruşturma aşamasında alınan ifadelerinde
de benzer şekilde beyanda bulunmuş ve sorumluların cezalandırılması istemini
yinelemiştir.
25. Cumhuriyet Savcısı, olay günü müteveffa ile birlikte nöbet
tutan J.Er S.K. ve J.Er M.U.nun ifadesini 26/7/2010 tarihinde almıştır. J.Er
S.K. ifadesinde özetle Ercan Yeşilkaya ile olay tarihinden önce bir defa nöbet
tuttuğunu, Ercan"ın 1989/3 tertip, kendisinin ise 1990/1 tertip olduğunu,
Ercan"ın içine kapanık biri olması nedeniyle kendileriyle çok fazla diyalog
kurmadığını, Ercan"ın devamlı kola ve sigara içtiğini, olay günü 22.00-00.00
saatleri arasında J.Er M.U. ve Ercan Yeşilkaya ile birlikte nöbetçi
olduklarını, kendisinin devriye görevini ifa ettiğini, Ercan"ın(2) no.lu
kulübede, J.Er M.U.nun ise(1) no.lu kulübede nöbetçi olduğunu,Ercan"ın olay
günü ceza infaz kurumunun arka tarafında bulunan ağacın yanında oturup sigara
içtiğini, kolasının da yanında bulunduğunu, birkaç defa Ercan"ın yanına
gittiğini fakat Ercan"ın konuşmadığını, devamlı yere bakarak sigara içtiğini,
herhangi bir yazı yazdığını görmediğini, kendisinin saat 23.45 sularında J.Er
M.U.nun yanında olduğunu ve ona devriye atıp geleceğini söylediğini, ceza infaz
kurumunun güney tarafına kadar yürüdüğünde bir silah sesi işittiğini, sesin
geldiği tarafa koştuğunda Ercan"ı yatar vaziyette gördüğünü, "Ercan ne yaptın, Ercan kendini vurdu"
diye bağırdığını, o esnada İnfaz Koruma Memuru M.G.nin de olay yerine geldiğini,
Ercan"ın kalbini kontrol ettiğinde kalbinin atmadığını fark ettiğini, akabinde
hemen J.Er M.U.nun yanına koştuğunu, komutanlara haber verdiklerini, beş dakika
sonra birçok komutan ile askerin geldiğini, kapıyı onlara açtığını, daha sonra
kendisinin de fenalık geçirmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldığını
belirtmiştir. J.Er M.U. ifadesinde özetle Ercan Yeşilkaya"nın 1989/3 tertip,
kendisinin ise 1990/1 tertip olduğunu, Ercan"ın kendileriyle pek diyaloğa
girmediğini, sessiz ve sakin bir insan olduğunu, kimseye sıkıntısını
açmadığını, olay tarihinden önce Ercan ile iki defa nöbet tuttuğunu, olay günü
ise 22.00-00.00 nöbetini Ercan ile birlikte tuttuklarını, kendisinin ceza infaz
kurumunun giriş tarafındaki (1) no.lu kulübede Ercan"ın ise (2) no.lu kulübede
nöbetçi olduğunu, diğer arkadaşları J.Er S.K.nın ise ceza infaz kurumu
etrafında devriye görevlisi olduğunu, olay günü herhangi bir anormallik
gözlemlemediğini, nöbet tutmaya başlamalarından olay anına kadar hiçbir
olumsuzluk yaşanmadığını, J.Er S.K.nin yerine birkaç defa kendisinin devriye
attığını, ilk yarım saat Ercan"ın da dolaştığını, Ercan"ın daha sonra kulübenin
yanında oturmaya başladığını, Ercan"a canının sıkılması hâlinde ön tarafta
nöbet tutabileceğini söylediğini, Ercan"ın ise arka tarafta nöbet tutmanın daha
iyi olduğunu söylediğini, nöbetin bitmesine 15 dakika kala yani 23.45 sularında
yanında bulunan J.Er S.K.ya devriye atmasını söylediğini, J.Er S.K.nın devriye
atmak için yanından ayrıldığını ancak daha ceza infaz kurumunun etrafını
dolanıp yanına gelmeden bir el silah sesi duyduğunu, sesin geldiği arka tarafa
doğru gidecekken ceza infaz kurumunun kuzey köşesinde J.Er S.K. ile
karşılaştığını, J.Er S.K.nın "Ercan
kafasına sıktı, kendini vurdu" dediğini, J.Er S.K. ile
karşılaştığı esnada ceza infaz kurumunun batı tarafında ot tırpanlayan infaz
koruma memuru M.G.nin ceza infaz kurumunun arkasına yani cesedin yanına
geçtiğini, derhal komutanlarına haber verdiğini, komutanlar gelince J.Er
S.K.nin baygınlık geçirdiğini ve hastaneye kaldırıldığını belirtmiştir.
26. Akdağmadeni Cumhuriyet Başsavcılığının görevsizlik kararı
vermesinden sonra Askerî Savcı, J.Er S.K. ile J.Er M.U.nun ifadesini tekrardan
almıştır. Erler, önceki ifadeleri ile benzer şekildebeyanda bulunmuştur.
27. Cumhuriyet Savcısı, J.Er S.K. ile J.Er M.U.nun ifadelerinde
adı geçen infaz koruma memuru M.G.nin de ifadesini almıştır. İnfaz koruma
memuru M.G. ifadesinde özetle olay günü ceza infaz kurumunda nöbetçi olduğunu,
ceza infaz kurumunun kuzeyinde ot tırpanladığı esnada Ercan"ın yanına kadar
geldiğini ve "kolay gelsin"
dediğini, kendisinin de "sağ ol"
dediğini, fazla muhabbet etmediklerini, akabinde saat 23.45 sularında bir silah
sesi duyduğunu, bir askerin kaza ile ateş ettiğini veya bir mahkûmun kaçmaya
teşebbüs ettiğini düşündüğünü, nöbetçi askerin
"gardiyan abi, gardiyan abi, yetiş" diye bağırması üzerine
kendisinin de silah sesinin geldiği yöne doğru koştuğunu, nöbetçi J.Er S.K. ile
ceza infaz kurumunun kuzeybatısında karşılaştığını, nöbetçi askerin "kendini vurdu, kendini vurdu"
diye bağırdığını, olay yerine gittiğinde çenesinin altından vurulmuş bir
vaziyette Ercan Yeşilkaya"yı gördüğünü belirtmiştir.
28. Ercan Yeşilkaya"nın ölümü üzerine olayın yaşandığı gün idari
tahkikat başlatılmış ve bu kapsamda görevlendirilen İl Jandarma Komutanı birçok
kişiyi tanık olarak dinlemiştir. Bu kapsamda dinlenen ve ifadesi ceza
soruşturması dosyasına da giren Uzman Jandarma Kad.Çvş.F.K., olay günü nöbetçi
astsubaylık görevini yürüttüğünü, akşam yoklamasından önce bütün erbaş ve erler
ile saldırı tatbikatı yaptığı sırada nöbet mevziilerini kontrol ettiğini ve
anormal bir durum gözlemlemediğini, Ercan"ın sorun yaratmayan, görevini
layıkıyla yapan ve arkadaşlarıyla iyi geçinen bir asker olduğunu beyan
etmiştir. İfadesi alınan İlçe Jandarma Komutanı Ö.O. ise olaydan 23.40
sularında haberdar edilmesi üzerine olay yerine gittiğini ve Ercan Yeşilkaya"yı
ölü vaziyette gördüğünü, 6 Temmuz 2010 tarihine kadar birliğin aşçılığını yapan
Ercan"ın bu tarihten sonra aşçılık yapmak istemediğini ve bunaldığını beyan etmesi
üzerine Ercan"ı J.Krk.K.lığı emrine verdiğini, Ercan"ın herhangi bir sağlık
sorunu olmayan, arkadaşlarıyla iyi geçinen ancak içine kapanık ve sessiz bir
asker olduğunu, bu durumundan dolayı Ercan ile yakından ilgilendiğini, Ercan"ın
nisan ayı içerisinde Kayseri J.Blg.K.lığından görevli olarak gelen Psikolojik
Danışman ile de görüştürüldüğünü, herhangi bir sorununun bulunmadığını ve
Rehberlik Danışma Merkezi kapsamında da olmadığını belirtmiştir. Dinlenen diğer
tanıklar da genel olarak Ercan Yeşilkaya"nın içine kapanık ve sessiz bir kişi
olduğunu ifade etmiştir.
29. Askerî Savcı, müteveffanın psikolojik durumu ile ilgili
olarak Psikiyatri Uzmanı Hv.Tbp.Bnb.U.Ç.den bilirkişi mütalaası almıştır.
Hv.Tbp.Bnb.U.Ç.nin mütalaası şöyledir:
"Dosya içerisindeki otopsi tutanaklarını
ve tanık ifadelerini değerlendirdiğimde ölüm olayını silahlı intihar olarak
değerlendirdim. Bu tarz intiharlar üzerine yapılan araştırmalarda intihardan
ölenlerin % 80-90"ında psikiyatrik bir rahatsızlık bulunduğu tespit edilmiştir.
Ancak % 10-20"sinde hiçbir psikiyatrik rahatsızlık tespit edilmemiştir.
Psikiyatrik geçmişi bulunan intihardan ölenlerin yaklaşık % 80"inde de tek
başına ya da diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla birlikte depresyon tabloları
görüldüğü bildirilmektedir. Psikiyatrik tedavilerdeki gelişmelere rağmen
intihar girişimleri ya da intihardan ölümlerde azalma olmamakta, aksine
artmaktadır. Bu nedenle intiharın sadece psikiyatrik bir olay değil, hem
psikiyatrik hem biyolojik, hem de sosyokültürel çevresi ile birlikte değerlendirmek
daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Türkiye"de intiharlar en çok 15-35 yaşlar
arasında olmaktadır. Gençlerdeki intihar oranları gittikçe artmaktadır.
Bayanlarda intihar girişimleri erkeklerden 3-4 kat daha fazla olmasına rağmen
erkeklerde intihar nedenli ölüm sayısı bayanlardan daha fazladır. Amerika"da
yılda yaklaşık 30 bin kişi intihardan ölmekte olup, ölüm nedenleri arasında 11.
en sık nedendir. Bütün bu veriler birlikte değerlendirildiğinde intihar
psikiyatrik bir hastalıktan ziyade "hep kaybeden olma, çarenin olmadığı ve
çözüm bulamayacağı" düşünceleriyle daha ilişkili olarak
değerlendirilmiştir. Ercan YEŞİLKAYA"nın ölüm olayı da psikiyatrik hastalıktan
daha ziyade tanık ifadelerinden askerlik süreci değerlendirildiğinde "hep
kaybeden olma, çarenin olmadığı ve çözüm bulamayacağı" düşünceleriyle daha
ilişkili olarak değerlendirilmiştir. İntihardan ölümleri engellemek için
alınacak önlemler intihardan ürünleri tamamen yok edemez. Kendi el yazısıyla
bıraktığı not ve tanık ifadelerinden kendisini intihara yönlendirebilecek bir
dış faktör bulunamamıştır."
c. Soruşturma Sonucunda Verilen Karar ve
Soruşturmanın Genişletilmesi
30. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm
verileri değerlendirerek Ercan Yeşilkaya"nın ölümünde ceza hukuku kapsamında
herhangi bir kişiye isnatta bulunulmasının hukuken mümkün olmadığı sonucuna
varmış, 1/4/2011 tarihli ve E.2011/82, K.2011/28 sayılı karar ile
kovuşturmayayer olmadığına karar vermiştir.
31. Başvuruculardan anne Fatma Yeşilkaya ile Abubekir Yeşilkaya
30/11/2012 tarihli dilekçe ile özetle soruşturmanın etkili bir şekilde
yürütülmediğini, gerek kasti gerekse ihmali her türlü davranışın
değerlendirilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edildiğini, oğullarının olay
tarihinden önce izne çıkmak istemesine rağmen bölük komutanının izin
vermediğini, bu hususta bölük komutanının bilgisine başvurulmadığını, olay günü
ceza infaz kurumunda bulunan tüm memur ve askerî personelin bilgisine
başvurulmadığını, diğer araştırılmasını istedikleri bazı olayların yeterince araştırılmadığını
belirterek kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir.
32. İtirazı inceleyen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askerî
Mahkemesi (Askerî Mahkeme) 25/12/2012 tarihli ve 2012/578 Müt. sayılı karar ile
soruşturmanın genişletilmesine karar vermiştir. Askerî Mahkeme, GSM şirketleri
ile gerekli yazışmaların yapılarak müteveffanın bilinmeyen bir hattının bulunup
bulunmadığının, eğer bulunuyor ise iletişimin tespiti kayıtlarında şüpheli bir
durum olup olmadığının araştırılması gerektiği, müteveffayı olay yerinde ilk
gören J.Er S.K. ile müteveffa arasında herhangi bir husumet bulunup
bulunmadığının ve J.Er S.K.nin kişilik yapısının nasıl olduğunun araştırılarak
şüphelerin giderilmesinin yerinde olacağı, J.Er M.U.nun ifadesinin yeniden
alınarak olay yeri krokisinde silah sesini duyduğu anda nerede olduğunu ve J.Er
S.K. ile nerede karşılaştığını göstermesinin gerekli olduğu, olay günü yapılan
tatbikatın planlı olup olmadığının irdelenmesi gerektiği, ayrıca izin konusu
ile ilgili olarak bölük komutanın bilgisine başvurulması gerektiği sonucuna
varmış, tespit edilen eksikliklerin tamamlanması için dosyanın Askerî Savcılığa
gönderilmesine ve gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra dosyanın mahkemeye
iadesine karar vermiştir.
33.Askerî Savcılık, anılan karar üzerine Türkiye"de faaliyet
gösteren GSM şirketleri ile yazışmalar yapmış ancak şüpheye neden olabilecek
bir delil ve emareye ulaşamamıştır.
34. Askerî Savcılık, müteveffanın nöbet arkadaşı J.Er M.U.nun
ifadesini tekrardan almıştır. İfadesi alınan J.Er M.U. özetle silah sesi
geldiği anda ceza infaz kurumunun ön tarafında bulunduğunu, silah sesini
duyduktan 6-7 saniye sonra sesin geldiği tarafa doğru koştuğunu, J.Er S.K.nin
de binanın yan tarafından ağlayarak kendisine doğru geldiğini, J.Er S.K. ile
üçüncü kulenin bulunduğu kısımda binanın yan tarafında karşılaştığını,J.Er
S.K.nin sosyal ilişkilerinin normal olduğunu ve herhangi bir anormal hareketine
şahit olmadığını, bildiği kadarıyla J.Er S.K. ile müteveffa arasında bir
husumetin bulunmadığını, müteveffa kendilerinin üst devresi olduğundan onunla
doğru düzgün dahi tanışamadıklarını, zaten müteveffanın da içine kapanık ve az
konuşan biri olduğunu, bu nedenle J.Er S.K. ile müteveffa arasında husumet veya
dostluk olacak şekilde bir ilişkinin olmadığını, ayrıca olay günü karakol
komutanının emriyle tüm bölüğün katılımıyla yangın tatbikatının yapıldığını
belirtmiştir.
35.Askerî Savcılık J.Er S.K.nin kişilik yapısının nasıl olduğunu
tespit edebilmek amacıyla adı geçen askerin özlük dosyasını ilgili askerlik
şubesinden temin etmiştir. Temin edilen özlük dosyasında bulunan belgelerde
J.Er S.K.nin psikolojik rahatsızlığının bulunduğuna dair bir kayıt mevcut
değildir. Terhis belgesinden de J.Er S.K.nin askerliğe geç iltihak yahut
askerlikten firar gibi bir eyleminin olmadığı, ayrıca askerlik döneminde aldığı
bir hapis cezasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
36. Müteveffanın izin talebiyle ilgili olarak Akdağmadeni İlçe
Jandarma Komutanının bilgisine başvurulmuştur.İlçe Jandarma Komutanı Ü.Ö.
özetle olay tarihinden önce müteveffa Ercan Yeşilkaya"nın herhangi bir izin
talebinde bulunmadığını, bölükte görevli erbaş ve erlerden izin talebinde
bulunanlara yasal izinlerinin verildiğini, bu konuda personele kesinlikle bir
mağduriyet yaşatılmadığını ifade etmiştir.
37. Askerî Savcılık olay günü yapılan tatbikat hakkında da
çeşitli araştırmalar yapmış ve tatbikatın karakol komutanının emri ile
yaptırıldığı, tatbikata tüm personelin katıldığı ve tatbikat esnasında tatsız
bir olayın yaşanmadığı tespitlerinde bulunmuştur.
38.Askerî Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesi üzerine yapılan
araştırmaları da dikkate alarak 4/2/2014 tarihli ve 2013/607 müteferrik sayılı
karar ile itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
39.Başvurucular anılan olay sebebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi"nde
(AYİM) tam yargı davası açtıklarına dair herhangi bir bilgi vermemiştir.
Anayasa Mahkemesi, bu hususta bilgi edinmek maksadıyla AYİM Genel
Sekreterliğine 2/5/2016 tarihinde müzekkere yazmış ve söz konusu olay sebebiyle
başvurucular tarafından açılmış bir tam yargı davasının bulunup bulunmadığını
sormuştur.AYİM Başkanlığı 5/4/2016 tarihli yazı ilekayıtlarında başvurucular
adına bir davaya rastlanmadığını bildirmiştir.
B. İlgili Hukuk
40. Anayasa"nın 145. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Askerî yargı
organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî
savcılık görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla
ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir."
41. 26/10/1963 tarihli ve 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanunu’nun “Bağımsızlık, teminat ve ödevler” başlıklı
37. maddesi şöyledir:
“Askerî hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı esaslarına göre görev yaparlar. Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Askerî hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Askerî hâkimler, Anayasada belirlenen hâkimlik
ve savcılık teminatı esasları çerçevesinde adalet, tarafsızlık, doğruluk ve
dürüstlük, tutarlılık, eşitlik, ehliyet ve liyakat ilkelerine göre görev
yaparlar.
Askerî hâkimler azlolunamazlar. Bir mahkemenin
veya kadronun kaldırılması nedeniyle de olsa aylık ve ödeneklerinden ve diğer
özlük haklarından yoksun kılınamazlar ve bu Kanunda belirtilen istisnalar
dışında, kendileri istemedikçe altmış yaşını bitirinceye kadar emekliye sevk
olunamazlar.
Ağır ceza mahkemelerinin görevine giren
suçüstü halleri dışında, suç işlediği ileri sürülen askerî hâkimler,
yakalanamaz, üzerleri, konutları ve araçları aranamaz, sorguya çekilemezler.
Ancak durum, derhal Millî Savunma Bakanlığına bildirilir. Bu fıkra hükmüne
aykırı hareket edenler hakkında genel hükümlere göre doğrudan doğruya
soruşturma ve kovuşturma yapılır.
Askerî hâkimlere Millî Savunma Bakanlığı
tarafından mesleki unvanlarını gösterir kimlik belgesi verilir.”
42. 25/10/1963 tarihli ve 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu
ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Mahkeme
kuruluşu” başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"Askerî mahkemeler, bu Kanunda aksi
yazılı olmadıkça üç askerî hâkimden kurulur.
Askerî mahkeme kurulunda bulunanların en
kıdemlisi, mahkeme başkanlığı görevini yapar."
43.353 sayılı Kanun"un 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Teşkilâtında askeri
mahkeme kurulan her kıta komutanı veya askeri kurum amirinin refakatinde bir
askeri savcı ile yeteri kadar askeri savcı, yardımcı olarak bulunur."
44. 353 sayılı Kanun"un 35. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Askeri mahkemelerin
idari işleri ile askeri savcılıkların bütün işlemleri Milli Savunma Bakanının
gözetimine tabidir. "
45. 353 sayılı Kanun"un 95. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Teşkilâtında askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, suç evrakını
inceledikten sonra askerî savcıya gönderir ve şüphelinin tutuklanmasını isterse
bu husustaki istemini de bildirir. "
46. 353 sayılı Kanun"un 102. maddesi şöyledir:
"Teşkilâtında askeri
mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amiri soruşturma safhası
hakkında, askeri savcıdan bilgi istiyebilir. "
47. 353 sayılı Kanun’un “Kovuşturmaya
yer olmadığına dair karara itiraz” kenar başlıklı 107. maddesi
şöyledir:
"Askerî savcı tarafından verilen
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, teşkilâtında askerî mahkeme kurulan
kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ile şüpheli ve suçtan zarar görene
bildirilir.
Bu karara karşı teşkilâtında askerî mahkeme
kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri ya da suçtan zarar gören,
kararın kendilerine tebliğinden itibaren onbeş gün içinde kararı veren askerî
savcının teşkilâtında olduğu askerî mahkemeye yer itibarıyla en yakın askerî mahkemede
itiraz edebilirler. En yakın askerî mahkemenin tayininde kararsızlık olursa, bu
husus Millî Savunma Bakanlığınca giderilir. İtiraz isteminde kamu davasının
açılmasını haklı gösterecek olaylar ve deliller gösterilir."
48. 24/11/1986 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 86/11092
sayılı mülga Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği"nin
(Yönetmelik) Ercan Yeşilkaya"nın askerliğe alındığı tarihte yürürlükte bulunan
4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Yönetmeliğe bağlı ekler aşağıda
gösterilmiştir:
1) Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görevli general, amiral, üstsubay, subay, yedek subay,
astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, Askerî öğrenci, yedek subay adayları,
yükümlüler ve erlerin sağlık yeteneklerine göre gruplandırmalarını gösteren
Hastalık ve Arızalar listesi."
49. Anılan Yönetmelik"in Ercan Yeşilkaya"nın askere alındığı
tarihte yürürlükte bulunan 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yükümlülerin ilk sağlık muayeneleri
Askerlik Kanunu gereğince son yoklama sırasında askerlik şubelerinde toplanan
askerlik meclisindeki iki tabip (birisi sivil olabilir) tarafından aşağıdaki
şekilde yapılır.
1) Ruh
ve beden durumları ile iç organları dikkatle gözden geçirilir, nabız sayılır,
kan basıncı ölçülür, çıplak olarak belirlenen boy ve kilolar tespit edilir.
Soluk alma ve vermedeki göğüs genişlikleri ve muayene sonunda bulunan hastalık
ve arızalar kaydedilir. Yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık veya arızası
olup olmadığına ilişkin ve muayene sırasında herhangi bir sağlık yakınması
bulunup bulunmadığına ilişkin ekte yer alan Yükümlülere Yoklamalarda
Uygulanacak Sağlık Durumu Hakkında Bilgi Formuna uygun yazılı beyanı alınır.
Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızasına ilişkin elinde mevcut bulunan
tıbbi belgelerin birer örnekleri de alınarak yükümlünün beyanı ile birlikte
askerlik şubesinde muhafaza edilir.
2)
Yükümlünün beyan ettiği hastalık veya arızası ya da fizik muayene ile saptanan
bozuklukları nedeniyle muayene sonucunda karar verilemeyenlerle gözlem altında
bulunmaları, uzman tabip tarafından değerlendirilmeleri veya laboratuar ya da
görüntüleme tetkikleri gibi ileri tetkiklerle değerlendirilmeleri gerekenler en
yakın asker hastanesine gönderilir."
50. Anılan Yönetmelik"in Ercan
Yeşilkaya"nın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 6. maddesi şöyledir:
"Askerlik çağına giren
yükümlüler, son yoklamaları sırasında askerlik meclislerinde veya asker
hastanelerinin sağlık kurullarında, askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe
elverişli olmayanlar olmak üzere gruplandırılır.
1)
Askerliğe elverişli olanlar: Sağlık yetenekleri bakımından hiçbir hastalık ve
arızası bulunmayanlar ile hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar
Listesinin A dilimlerine girenlerdir.
2)
Askerliğe elverişli olmayanlar: Hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar Listesinin
B ve D dilimlerine girenlerdir."
51. Anılan Yönetmelik"in Ercan
Yeşilkaya"nın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 10. maddesi şöyledir:
"Son yoklamaları yapılan yükümlüler,
askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe elverişli olmayanlar olmak üzere
gruplandırılır.
Son
yoklamaları sırasında askerlik meclislerince; askerliğe elverişli olmadığı
tespit edilen yükümlüler, askere alınmazlar. Bunlardan arızaları gözle
görülebilecek kadar belirgin olanların raporlarına, arızayı gösteren ön ve her
iki yan cepheden çekilmiş üçer adet boy fotoğrafı eklenerek üç nüsha, yabancı
askerlik şubesince işlem yapılıyor ise dört nüsha rapor düzenlenerek onay
makamlarına gönderilir ve onaylanan raporlar kesinleşir. Kesinleşen raporlardan
biri ilgiliye verilir, biri onay makamınca, diğeri ise yerli ve yabancı
askerlik şubesi başkanlığınca muhafaza edilir.
Sağlık
durumları geçici olarak bozuk olan son yoklamaya tabi yükümlülere ertesi yıla
bırakma, sevke tabi olanlara sevk tehiri kararı verilir ve üç nüsha rapor düzenlenerek
onay makamlarına gönderilir. Raporları onaylanan bu yükümlülere ertesi yıla
bırakma veya sevk tehiri işlemi yapılır. Onay makamlarınca tekrar muayenesine
lüzum görülen yükümlüler, yeniden muayeneye gönderilir ve bunlara muayene
sonucu alacakları rapor kararlarına göre işlem yapılır. Ertesi yıla
bırakılanlar veya herhangi bir sebeple bir defadan fazla sağlık muayenesine
tabi tutulanlar hakkında, her bir işlem öncesinde Yükümlülere Yoklamalarda
Uygulanacak Sağlık Durumu Hakkında Bilgi Formu doldurtulur.
Tabipler tarafından kesin karar
verilemeyenler, en yakın asker hastanelerine gönderilir. Bunların kesin
kararları, bu hastanelerin sağlık kurullarınca verilir."
52. Anılan Yönetmelik"in Ercan Yeşilkaya"nın askerlik yaptığı
dönemde yürürlükte bulunan 15. maddesi şöyledir:
"Askere alındıktan sonra asker
hastanelerinin sağlık kurullarından "Askerliğe Elverişli Değildir"
kararı alan erler, raporlarının onaylanmasını beklemek üzere bu hastaneler
tarafından yerli kayıtlı bulunduğu askerlik şubesi emrine gönderilir. Ayrıca
durum silah altında bulunanların birliklerine duyurulur. Terhis işlemleri,
raporları ilgili makamlarca onaylanıp askerlik şubesine geldikten sonra ilgili
yönergeye göre yapılır. "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alanlar
gerektiğinde ilgili makamlarca yeniden asker hastanelerinin sağlık kurullarına
muayeneye gönderilerek alacakları son rapor kararına göre, ilgili yönerge
gereğince işlem görür. "Askerliğe Elverişli Değildir" kararı alanlar
emsalinin kanunda yazılı yaş sınırı dışına çıkma tarihine kadar Milli Savunma
Bakanlığınca gerektiğinde tekrar muayene ettirilerek alacakları son rapor
kararına göre işlem görür."
53. Anılan Yönetmelik"in 16. maddesi şöyledir:
"Geçici hastalık veya arızaları olan
yükümlülerle er ve erbaşlara aşağıdaki işlemlerden biri yapılır.
1)
Ertesi yıla bırakma,
2)
Sevki geciktirme,
3) Hava
değişimi.
Bu
işlemleri gerektiren hastalık ve arızalar bu yönetmeliğin arızalar listesinin C
dilimlerinde gösterilmiştir."
54. Anılan Yönetmelik"in Ercan
Yeşilkaya"nın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 17. maddesi şöyledir:
"Son yoklamada veya son yoklamadan sonra
gönderildikleri sağlık kurullarında yapılan muayeneleri sonucu geçici bir
hastalık veya arızaları tesbit edilenlere ertesi yıla bırakma işlemi
yapılır."
55. Anılan Yönetmelik"in Ercan
Yeşilkaya"nın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 18. maddesi şöyledir:
"Askerliklerine karar verilen
yükümlülere, sevkleri tarihine kadar geçecek süre içerisinde, hastalanır veya
arızalanırlarsa, askerlik şubelerince gönderilecekleri sağlık kurullarında
muayene sonucu alacakları raporlara göre sevki geciktirme işlemi yapılır."
56. Anılan Yönetmelik"in olayın gerçekleştiği dönemde yürürlükte
bulunan 19. maddesi şöyledir:
"Askerlik şubelerince birliklerine
sevklerinden sonra geçici bir hastalığı tesbit edilen er ve erbaşlara hava
değişimi işlemi yapılır."
57. Anılan Yönetmelik"e ekli Hastalık ve Arızalar Listesi"nin "Ruh Sağlığı ve Hastalıkları"
üst başlıklı 15 ila 18. maddelerinde ruh sağlığı bozukluklarının farklı
çeşitleri A, B, C ve D şeklinde kısımlara ayrılarak ayrıntılı şekilde
belirtilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
58. Mahkemenin 8/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
59. Başvurucular;
i. Yakınları Ercan Yeşilkaya"nın askerlik hizmetini ifa
etmekte iken ateşli silah yaralanması sonucu vefat ettiğini, olay hakkında
yürütülen soruşturma sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, ölüm olayının "intihar" olarak
değerlendirilmesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu
yükümlülükleri ortadan kaldırmadığını, devletin yaşam hakkını koruma
yükümlülüğünün bulunduğunu,bu kapsamda yükümlülerin askere alınmadan önce
yeterli bir tıbbi muayeneden geçirilmesi gerektiğini, askerlik hizmeti boyunca
da periyodik bir muayene sisteminin kurulmasının gerekli olduğunu, askere
alınmadan önceki son muayene işlemlerinin yüzeysel olduğunu, yakınlarının içine
kapanık biri olduğu yönündeki tanık beyanlarına rağmen yakınlarının askerliğe
kabulünden ölümüne kadar ruhsal durumuna ilişkin herhangi bir tetkikten
geçirilmemiş ve bir psikologla görüştürülmemiş olmasının ölüm olayına zemin
hazırladığını, dolu şarjör ile silahın ayrı ayrı askerlerde bulunması
gerektiğini, yakınlarının izin istemesine rağmen bu iznin verilmediğini
belirterek yaşam hakkının maddi boyutunun,
ii. Ölümün meydana geldiği koşulların tam olarak açıklığa
kavuşturulmadığını, yetkililer tarafından kabul edilen intihar iddiasının makul
olmadığını, tanıkların ifadelerinin bağımsız ve sivil görevliler tarafından
alınmadığını, soruşturmayı yürüten savcı ile kovuşturmaya yer olmadığı kararına
yapılan itirazı inceleyen Askerî Mahkemenin başkan ve üyelerinin bir nevi asker
olduğunu, bu kişiler tarafından yapılan soruşturmanın bağımsız ve tarafsız
olamayacağını, yakınlarının sadece elbiselerinden svap örneğinin alındığını
ancak el svapları örneğinin alınmadığını, yakınlarını vurulmuş vaziyette ilk gören
ve muhtemel şüpheli konumunda olan tanıkların el ve üstlerinden svap
örneklerinin alınmamasının bir eksiklik olduğunu, askerî hiyerarşi altında
bulunan tanıkların bağımsız beyanda bulunamadığını, intihar notundaki el
yazısının kime ait olduğuna ilişkin raporun tarafsız ve sivil bir bilirkişi
tarafından hazırlanmamasının soruşturmanın eksik yürütüldüğünü gösterdiğini,
ölüm saatinin net olarak tespit edilemediğini, olayla ilgili ceza infaz kurumu
çalışanları ile askeri personelin ifadelerine başvurulmadığını belirterek yaşam
hakkının usul boyutunun,
ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespit edilmesi,
soruşturmanın yenilenmesi ve taraflarına maddi ve manevi tazminat ödenmesi
taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
60.Mevcut başvuru, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile uyumlu olarak yaşam hakkının maddi ve usul boyutu yönünden
ayrı ayrı incelenecektir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
61. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 59)
yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
62. Bakanlığın görüş yazısında kabul edilebilirlik incelemesi
ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında ulusal
yetkililerce ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve
yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (AİHS) anlamında bundan böyle mağdur olduğunu ileri süremeyeceğinin
kabul edildiği, yaşam hakkı kapsamında etkili
bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün her olayda
mutlaka ceza hukuku yollarının bulunmasını zorunlu kılmadığı, yaşam hakkına
yönelik ihlal iddialarının kasıtlı bir eylem ile gerçekleştirilmediği
durumlarda mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının
açık olmasının yeterli olabileceği, ölüm olayı hakkında yürütülen soruşturma
sonucunda müteveffanın ölüm nedeninin ve ölümünü çevreleyen koşulların ortaya
konduğu, ancak AYİM nezdinde tam yargı davası açıldığına ilişkin bir bilginin
başvuru dosyasında bulunmadığı, bu kapsamda başvurucuların mağdur sıfatının
değerlendirilmesi bakımından AYİM"den bilgi istenilerek başvurucuların AYİM
nezdinde tam yargı davası açıp açmadığının ve Milli Savunma Bakanlığı
tarafından başvuruculara herhangi bir tazminat ödemesi yapılıp yapılmadığının
araştırılmasının uygun olacağı, öte yandan Abubekir Yeşilkaya ile Fatma
Yeşilkaya dışındaki başvurucuların reşit olmalarına rağmen ceza soruşturmasına
katılmadıkları, söz konusu başvurucular yönünden başvuru yollarının tüketilip
tüketilmediği hususunun da incelenmesi gerektiği, anılan hususların kabul
edilebilirlik incelemesi bakımından göz önünde tutulması gerektiği
belirtilmiştir.
a. Abubekir Yeşilkaya ve Fatma Yeşilkaya
Dışındaki Başvurucular Yönünden
63.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47.
maddesinin (1), (4) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)
Bireysel başvurular, bu Kanunda ve İçtüzükte belirtilen şartlara uygun olarak
doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla
yapılabilir. Başvurunun diğer yollarla kabulüne ilişkin usul ve esaslar
İçtüzükle düzenlenir.
(...)
(4) Başvurucu bir avukat tarafından temsil
ediliyorsa, vekâletnamenin sunulması gerekir.
(...)
(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik
bulunması hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için
başvurucu veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir ve
geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda
başvurunun reddine karar verileceği bildirilir."
64. İçtüzük"ün "Başvurucunun
temsili" kenarbaşlıklı 61. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"
(1) Bireysel başvuru, bizzat başvurucu, kanuni temsilcisi ya da avukatı
tarafından yapılabilir. Avukat veya kanuni temsilci aracılığıyla yapılan
başvurularda temsile dair yetki belgesinin sunulması zorunludur."
65. İçtüzük"ün "Yazışmalar"
kenarbaşlıklı 69. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Bireysel başvuru dosyalarının
tekemmül ettirilmesine ilişkin olarak duruma göre Genel Sekreterlik, Komisyon
ya da Bölümler tarafından verilen ve asgari onbeş gün olan süreler kesin olup
bu süreler içinde usulüne uygun olarak gönderilmeyen bilgi ve belgeler, başvurunun
değerlendirilmesinde dikkate alınmaz ve dosyaya dâhil edilmez."
66. Başvurucular, 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (1)
numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvurularını Kanun"da ve İçtüzük"te
belirtilen düzenlemelere uygun olarak yapmak zorundadırlar (Mehmet Encu ve diğerleri, B. No:
2014/11864, 24/2/2016, § 29). 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (4) numaralı
fıkrasına göre başvurucu bir avukat tarafından temsil ediliyorsa,
vekâletnamenin Anayasa Mahkemesine sunulması gerekir.
67. 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (6) numaralı fıkrasında,
başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde bu eksikliğin
giderilmesi için başvurucu veya varsa vekiline on beş günü geçmemek üzere bir
süre verileceği ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin
tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği öngörülmüştür (Mehmet Encu ve diğerleri, § 30). Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 69. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuru
dosyalarının tekemmül ettirilmesine ilişkin olarak duruma göre Genel
Sekreterlik, Komisyon ya da Bölümler tarafından verilen ve asgari on beş gün
olan sürelerin kesin olacağı, süresiiçerisinde gönderilmeyen bilgi ve
belgelerin başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınmayacağı ve dosyaya
dâhil edilmeyeceği hükmü bulunmaktadır.
68. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde, bireysel
başvuru formunun Av. Adem Çalişci tarafından imzalanmış olmasına rağmen
başvuruculardan Sevgül Yeşilkaya, Serkan Yeşilkaya, Nargül Yılmaz ve Erkan
Yeşilkaya"ya ait vekâletnamelerin bireysel başvuru dosyasına eklenmediği tespit
edilmiştir. Adı geçen başvurucuların nüfus kayıtları incelendiğinde başvuru
tarihi itibarıyla tamamının reşit olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine 10/5/2016
tarihli müzekkere hazırlanmış ve anılan başvuruculara ait vekâletnamelerin
geçerli bir mazeret olmaksızın on beş günlük kesin süre içinde tamamlanmaması
durumunda başvurunun reddedileceği hususu, usulüne uygun olarak 13/5/2016
tarihinde Av. Adem Çalişci"ye tebliğ edilmiştir (§§ 7, 8). Tespit edilen
eksiklikler en geç 30/5/2016 tarihinde tamamlanarak Anayasa Mahkemesine
gönderilmesi gerekirken on beş günlük kesin süreden sonra 24/6/2016 tarihinde
Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir.
69. Av. Adem Çalışci 24/6/2016 tarihli dilekçesine adı geçen
başvuruculardan Sevgül Yeşilkaya, Serkan Yeşilkaya ve Erkan Yeşilkaya"ya ait
vekâletnameleri eklemiş ve bu başvurucuların cenazelerinin bulunması nedeniyle
İstanbul dışında olduklarını, iletişim için İstanbul"a dönmelerini beklediğini,
bu sebeple on beş günlük sürenin yeterli olmadığını belirterek mazeretinin
kabul edilmesini ve vekâletnamelerin süresi içerisinde gönderilmiş sayılmasına
karar verilmesini talep etmiştir.
70. Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi
mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesi, ileri sürülen mazeretin haklı olup
olmadığını her başvuruda, olayın özelliklerini dikkate alarak
değerlendirmektedir (Yasin Yaman,
B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 21).
71. Somut olayda Av. Adem Çalişci, adı geçen başvurucuların
cenaze merasimi nedeniyle İstanbul dışında olduğunu belirtmekle birlikte bu
durumum vekâletname sunulmasına niçin engel oluşturduğuna dair herhangi bir
açıklamada bulunmamıştır. Bu durum dikkate alındığında, eksikliğin geç
tamamlanmasına sebep olarak gösterilen hususun geçerli bir mazeret kabul
edilebilmesi için yeterli somutlukta bir açıklamada ve kanıtlamada
bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki adı geçen başvurucuların sırf il
dışında bulunması, Av. Adem Çalişci"ye vekâlet verilmesine engel teşkil
etmemektedir.
72. Açıklanan nedenlerle, tespit edilen eksikliklerin on beş
günlük kesin sürede geçerli bir mazeret olmaksızın tamamlanmadığı
anlaşıldığından, Abubekir Yeşilkaya ve Fatma Yeşilkaya dışındaki başvurucular
yönünden başvurunun reddine karar verilmesi gerekir.
b. Abubekir Yeşilkaya ve Fatma Yeşilkaya
Yönünden
73. 6216 sayılı Kanun"un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel
ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru hakkına sahip
oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği yaşamını
kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm
olayı nedeniyle ölen kişilerin mağdur olan yakınları tarafından
yapılabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 65). Başvuru konusu olayda müteveffa Ercan
Yeşilkaya, başvurucular Abubekir Yeşilkaya ile Fatma Yeşilkaya"nın oğludur. Bu
nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
74. Somut olayda başvurucular, söz konusu ölüm olayı nedeniyle
AYİM nezdinde tam yargı davası açmamış olmakla birlikte ölüm olayı hakkında
yürütülen ceza soruşturmasında müşteki sıfatıyla yer almış ve Askerî Savcılığın
kovuşturmaya yer olmadığı kararına yaptıkları itirazın reddedilmesi üzerine
süresi içerisinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Ceza soruşturması sürecinde
oğullarının yetkili makamların ihmali sonucu öldüğü iddiası da dâhil yaşam
hakkı bağlamında çeşitli iddialar ileri süren başvurucular, ölüm olayı hakkında
yürütülen ceza soruşturmasına katılmakla iddiaları bakımından uygun bir hukuki
yolu kullanmıştır. Askerde şüpheli ölüm vakıaları nedeniyle yürütülen ceza
soruşturmasına katılan fakat AYİM"de tam yargı davası açma yolunu tercih
etmeyen başvurucuların ceza soruşturması sürecinin kesinleşmesinden sonra yaşam
hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi"ne yaptığı bireysel
başvurularda başvuru yollarının tüketilmesi koşulu bakımından ceza soruşturması
yolunun yeterli görülmesi ve bu bağlamda yaşam hakkının hem maddihem usule
ilişkin boyutunun incelenmesi, Anayasa"nın 17. maddesinin gerektirdiği negatif
ve pozitif yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin tespit edilmesi
bakımından yerinde olacaktır. Başvurucuların AYİM"de tam yargı davası açma
yolunu tercihetmeleri hâlinde ise somut olayın koşullarına göre yaşam hakkının
maddi boyutu yönünden aksi bir tutum benimsenebilir. Dolayısıyla ceza
soruşturmasının kesinleşmesi üzerine yapılan mevcut başvurunun başvuru
yollarının tüketilmesi koşulunu karşıladığı değerlendirilmiştir (Benzer yöndeki
AİHM kararları için bkz. Ömer Aydın/Türkiye,
B. No:34813/02, 25/11/2008, §§ 38-40;Mehmet
Köse/Türkiye, B. No: 10449/06, 1/4/2014, §§ 52-54;Abdullah Yılmaz/Türkiye, B. No: 21899/02,
17/6/2008, §§ 46-48).
75.Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
76. Yukarıda belirtildiği üzere (bkz. § 60) başvurucuların yaşam
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının yaşam hakkının maddi ve usule
ilişkin boyutu yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
a. Yaşam Hakkının Maddi
Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
77. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 59-i) yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucuların iddiaları dikkate alındığında, yaşam
hakkının maddi boyutunun Ercan Yeşilkaya"nın yaşamının kendi eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı korunamadığı iddiası kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
78. Bakanlık görüşünde başvuruya konu şikâyetlerin yaşam hakkı
kapsamında incelenmesinin doğru olacağı belirtilmiş; akabinde ise askerlik
hizmeti sırasında meydana gelen ölüm olayları ile ilgili AİHM ve Anayasa
Mahkemesi içtihatlarına yer verilmiştir.
79. Bakanlık görüşünde somut olayla ilgili olarak,
başvurucuların yakını Ercan Yeşilkaya"nın gerek askerlik hizmetine başlarken
gerekse askerlik hizmeti sırasında psikolojik bir rahatsızlığının bulunmadığı,
Ercan Yeşilkaya"nın kendisinin de bu yönde bir sıkıntısını dile getirmediği,
tanık beyanlarına göre sessiz bir kişiliğe sahip olan Ercan Yeşilkaya ile
yakından ilgilenildiği, bu kapsamda Ercan Yeşilkaya"nın psikolojik danışman ile
de görüştürüldüğü ancak Rehberlik Danışma Merkezi kapsamına alınmadığı, AİHM
içtihatları dikkate alındığında yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edilip
edilmediği konusunda takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.
80. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı sundukları beyan
dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
81. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
82. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı birbirleriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan
olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır.
Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin
yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme,bunun yanı sıra pozitif
bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını
gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
83. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip
olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre
devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm
olaylarında, Anayasa’nın 17. maddesi devlete elindeki tüm imkânları kullanarak
bu konuda ihdas edilmiş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan
kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin
durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri
alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın yaşam
hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
84. Bu kapsamda bazı özel koşullarda devletin kişinin kendi
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli
tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zorunlu askerlik hizmeti için de
geçerli olan bu yükümlülüğün ortaya çıkması için askerî mercilerin kendi
kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk
olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit
etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul
ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden
beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir. Ancak özellikle
insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek
yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif
yükümlülük, yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır.
Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede, basit bir ihmali veya
değerlendirme hatasını aşan bir kusurun askerî yetkililere atfedilebilip
atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 74).
85. Askerlik yükümlülüğü kapsamında yürütülen bazı eylem ve
etkinliklerin doğasına ve insan unsuruna bağlı olarak ortaya çıkan risk
seviyesine uygun şekilde yaşamı koruyucu yasal ve idari düzenlemelerin
bulunması gerekmektedir. Devlet askerlik görevini zorunlu kıldığı için
özellikle silahların kullanımı konusunda büyük bir titizlik göstermeli ve
psikolojik sorunları olan askerlerin tedavi edilmesini ve onlara yönelik uygun
tedbirlerin alınmasını sağlamalıdır. Oluşturulan yasal ve idari düzenlemelerde,
askerlik yaşamının doğasında var olan tehlikelerle karşı karşıya bulunan
askerlerin etkin bir şekilde korunmasını sağlayan uygulamaya ilişkin
tedbirlerin ve emir komuta zinciri içinde yer alan sorumlular tarafından
işlenebilecek kusur ve hataların tespit edilmesini sağlayacak usullerin
öngörülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede askere alım sırasında kişilerin uygun
denetimlerden geçirilmesi ve askerlik öncesinde ve sırasında kişilere gerekli
denetim ve müdahalelerin yapılması büyük önem taşımaktadır (Sadık Koçak ve diğerleri, §§ 75, 76).
86. Kişilerin yaşamının korunması için yeterli yasal ve idari
bir çerçevenin oluşturulması yükümlülüğü, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin
yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Başvurucular tarafından bu
konuda ileri sürülen bir eksiklik bulunmadığı gibi başvuru konusu olay
açısından Anayasa Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken
bir hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır.
87. Başvuru konusu olay açısından yukarıda yer verilen ilkeler
çerçevesinde devletin Ercan Yeşilkaya"nın yaşamını kendi eylemine karşı koruma
yükümlülüğünün olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Bu bağlamda öncelikli
olarak askerî yetkililerin Ercan Yeşilkaya"nın intihar etme riskini bilip
bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konulması,
böyle bir durum söz konusu ise yetkileri çerçevesinde gerekli tedbirleri alıp
almadıklarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
88. Ercan Yeşilkaya"nın askere alındığı tarihte yürürlükte
bulunan Yönetmelik"in 5. maddesinde, askerlik çağına giren yükümlülerin askere
alınmadan önce sağlık muayenesinden geçirileceği, bu muayene sırasında
yükümlünün bildiği herhangi bir hastalık veya arızasının bulunup bulunmadığına
ve muayene esnasında herhangi bir sağlık yakınmasının olup olmadığına ilişkin
yazılı beyanının alınacağı belirtilmiştir (bkz. § 49). Aynı Yönetmelik"in Ercan
Yeşilkaya"nın askere alındığı tarihte yürürlükte bulunan 10. maddesinde ise
sağlık kontrolleri neticesinde askerliğe elverişli olmadığı tespit edilen
yükümlülerin askere alınmayacağı belirtilmiş; sağlık durumları geçici olarak
bozuk olan son yoklamaya tabi yükümlüler hakkında ertesi yıla bırakma kararı,
sevke tabi olanlar hakkında ise sevk tehiri kararı verileceği ifade edilmiştir
(bkz. § 51). Başvuru formu ve eklerinde Ercan Yeşilkaya"nın askere alınmadan
önce yahut askerliğe sevk işlemleri sırasında herhangi bir psikolojik
rahatsızlıktan muzdarip olduğuna dair bir kayıt mevcut değildir. Başvurucular
da oğullarının askere alınmadan önce yahut askerliğe sevk işlemleri sırasında
psikolojik bir rahatsızlığının bulunduğu ve bu sebeple askere alınmaması
gerektiği yönünde bir iddia ileri sürmemiştir.
89.Ercan Yeşilkaya"nın askerlik yaptığı dönemde yürürlükte
bulunan Yönetmelik"in 15. maddesinde, ilgili raporların alınması hâlinde askere
alındıktan sonra da "Askerliğe
Elverişli Değildir" kararının alınabileceği belirtilmiştir
(bkz. § 52). Aynı Yönetmelik"in 19. maddesinde ise askerlik şubelerince
birliklerine sevklerinden sonra geçici bir hastalığı tespit edilen er ve
erbaşlara hava değişimi işleminin uygulanacağı ifade edilmiştir (bkz. § 56).
Başvuru formu ve ekleri ile soruşturma dosyasında başvurucuların oğlu Ercan
Yeşilkaya"nın askerlik hizmetini ifa ettiği sırada sürekli ya da geçici bir
hastalıktan, özellikle de psikolojik bir rahatsızlıktan muzdarip olduğuna ve bu
kapsamda bir tedavi gördüğüne ilişkin bilgi ve belge bulunmamaktadır.
90. Başvuru formu ve eklerinde, Ercan Yeşilkaya"nın herhangi bir
disiplin cezası aldığına yahut askerî yetkililerinin dikkatini çekebilecek
herhangi bir davranış bozukluğu sergilediğine ilişkin bir kayıt da mevcut
değildir. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan tanıkların ise genel olarak
Ercan Yeşilkaya"nın arkadaşlarıyla iyi geçinen ancak içine kapanık ve sessiz
birisi olduğu yönünde beyanda bulundukları görülmektedir.
91. Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında başvurucuların
oğlu Ercan Yeşilkaya"nın 14/7/2010 tarihinde gerçekleşen ölüm olayına kadar
yakın ve gerçek intihar riski olarak kabul edilebilecek anormal bir davranış
sergilemediği ve kendisini intihara sürükleyecek psikolojik sorunları
bulunduğunu ortaya koyacak nitelikte açık ve uyarıcı biremare göstermediği
anlaşılmaktadır. Ercan Yeşilkaya"nın içine kapanık ve sessiz bir asker olması
ise tek başına askerî yetkililerce fark edilmesi gereken yakın bir intihar
riskinin öncü emaresi olarak değerlendirilemez.
92. Başvurucular yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği
iddiası kapsamında özellikle askere alımdan önceki son muayene işlemlerinin
yüzeysel olmasından, Ercan Yeşilkaya"nın askerliğe kabulünden ölümüne kadar
ruhsal durumuna ilişkin herhangi bir tetkikten geçirilmemiş olmasından ve Ercan
Yeşilkaya"ya dolu bir silah ile nöbet tutturulmasından şikâyet ederek
askerlerin tedavisi ve denetimi konusunda devletin uygulamaya koyduğu sistemin
somut olayda etkili bir şekilde işlemediğine işaret etmiştir. Başvuru formu ve
eklerinde yer alan bilgi ve belgeler bu kapsamda incelendiğinde, içine kapanık
olması ve az konuşması dışında psikolojik rahatsızlığının bulunduğuna ilişkin
hiçbir emare göstermeyen ve askere alınmasından sonra yapılan anketlerde
herhangi bir psikolojik rahatsızlığının bulunmadığını ifade eden Ercan
Yeşilkaya"nın ölüm olayında, askerî yetkililerin Ercan Yeşilkaya"nın yaşamının
korunması için ek özel tedbirler almaması ve Ercan Yeşilkaya"yı sıradan bir
askere nazaran daha yakından takibe almaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağı
kanaatine varılmış, yaşamın korunmasına ilişkin yasal ve idari çerçevenin somut
olayda etkili bir şekilde işlemediği kanaatine varılması için yeterli verinin
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
93. Tüm bu hususlar dikkate alındığında askerî yetkililerin
askerlik öncesi dönemde kayda değer herhangi bir psikolojik sıkıntısı
bulunmayan ve olay anına kadar genel kişilik yapısı doğrultusunda normal
davranışlar sergileyen müteveffanın intihar etme riskini bildikleri ya da
bilmeleri gerektiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir. Dolayısıyla, kamu
makamlarını intihar olayını önleyememiş olmaları nedeniyle sorumlu tutmak,
yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükler bakımından idari mercilere aşırı
bir yük yüklemek anlamına gelecektir.
94. Açıklanan nedenlerle Ercan Yeşilkaya"nın yaşamının kendi
eylemlerine karşı korunamadığı yönündeki şikâyet yönünden Anayasa"nın 17.
maddesinin gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
b. Yaşam Hakkı Kapsamında
Etkili Bir Soruşturma Yürütülmediğine İlişkin İddia
i. Genel İlkeler
95. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında
devletin yerine getirmek zorunda olduğu pozitif yükümlülüklerin usule ilişkin
boyutu, yaşanan ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konmasına ve sorumlu
kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturmanın yürütülmesini
gerektirmektedir. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Bu
usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine getirilmemesi hâlinde devletin
negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığının tam olarak
tespit edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle soruşturma yükümlülüğü, devletin bu
madde kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini
oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B.
No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).
96. Yaşam hakkının korunması, silâh altındaki bir Askerin,
askerî makamların kontrolü altında iken
“şüpheli” bir biçimde ölmesi durumunda bağımsız ve tarafsız bir
şekilde etkili ve uygun resmî bir soruşturmanın yürütülmesini de gerekli
kılmaktadır. Bu şekilde yaşam hakkını korumak için ihdas edilen yasal ve idari
çerçevenin etkili bir şekilde uygulanması temin edilebilecektir. Bu amaçla
yürütülen araştırma ve soruşturmanın öncelikle olayların tam olarak nasıl
meydana geldiğinin belirlenmesini, ikinci olarak ise sorumluların tespit
edilmesini ve gerek görüldüğünde cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olması
gerekir. Bu kapsamda yürütülen işlemler, ön soruşturma aşamasının ötesine
geçmeli ve yargı aşaması da dâhil bütün süreç 17. maddenin gereklerine cevap
vermelidir. Böylelikle, derece mahkemeleri hiçbir durumda mağdurların yaşam
hakkına, maddi ve manevi varlığına karşı yapıldığı sabit görülen saldırıları
cezasız bırakmamalıdır (Sadık Koçak ve
diğerleri, § 77).
97. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülük her olayda
mutlaka ceza soruşturması yürütülmesini gerektirmemektedir. İhmal nedeniyle
meydana gelen ölüm olaylarında mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle
ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
Ancak somut olay açısından yetkili ve sorumlu kişilerin muhakeme hatasını veya
dikkatsizliği aşan bir ihmalinin yani olası sonuçların farkında olmalarına
rağmen kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek olayda ortaya çıkan
riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almama gibi bir
durumun bulunup bulunmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü bu gibi durumlarda
bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun
insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir
suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline
neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, §§ 60-62).
98. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve sorumluluklarını
tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır. Bu bir sonuç
yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Anayasa"nın 17.
maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir suç nedeniyle
yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların mahkûmiyetle ya
da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği anlamına
gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 56).
99. Soruşturmanın etkililik ve yeterlilik açısından temin adına
soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57; Sadık Koçak ve diğerleri,§ 94
).
100. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin; tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları
gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini
olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma
yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586, 4/11/2015, § 89)
101. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olmaları gerekir. Bu durum
sadece hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda
somut bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
102. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan hususlardan
biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için
soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten
her olayda ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece
gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
103. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki
inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu
koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri göz önünde bulundurularak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No:
2013/4668, 16/9/2015, § 68)
104. Yukarıda sayılanlara ek olarak yürütülecek soruşturmalarda
makul bir hızla gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen
mevcuttur. Elbette ki bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın
ilerlemesine engel olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir
soruşturmada ve devamında yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket
etmeleri yaşanan olayların daha sağlıklı bir şekilde aydınlatabilmesi,
kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı
eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin
engellenmesi açısından kritik bir öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
105. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. § 59-ii) yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
106. Bakanlık görüşünde öncelikle yaşam hakkının usul boyutu ile
ilgili AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına yer verilmiş; akabinde ise
mevcut başvuru ile ilgili olarak müteveffanın ölümü üzerine derhâl
soruşturmanın başlatıldığı, savcı eşliğinde olay yeri inceleme, ölü muayene ve
otopsi işlemlerinin gerçekleştirildiği, kriminal incelemelerin yapıldığı,
tanıkların dinlendiği, soruşturmanın makul bir süre içerisinde tamamlandığı ve
başvurucuların soruşturma sürecine yeterince dâhil edildiği, tüm bu hususlar
dikkate alındığında yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilip edilmediği
konusunda takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.
107. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı sundukları beyan
dilekçesinde oğullarının hayatını kaybettiği olaya ilişkin etkili bir
soruşturma yürütülemediğine yönelik iddialarını yinelemiştir.
108.Yaşanan bir ölüm olayının oluşumuna ilişkin delillerin
değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Ancak Anayasa
Mahkemesinin başvuru konusu olayın gelişim şeklini anlayabilmek ve
başvurucuların yakınlarının ölümünün “şüpheli”
olduğuna dair iddialarının soruşturma makamları ve derece
mahkemeleri tarafından karşılanıp karşılanmadığını nesnel bir şekilde
değerlendirmek için olayın oluşum şeklini incelemesi gerekebilmektedir.
109.Somut olayda öncelikle, askerî mahalde meydana gelen bir
olay hakkındaki soruşturmanın bağımsız ve tarafsız olmayan askerî merciler
tarafından yürütüldüğüne ilişkin iddialara değinmek gerekir. Başvurucular bu
kapsamda, tanıkların ifadelerinin bağımsız ve sivil görevliler tarafından
alınmadığını, soruşturmayı yürüten askerî savcı ile kovuşturmaya yer olmadığı
kararına yapılan itirazı inceleyen Askerî Mahkemenin başkan ve üyelerinin bir
nevi asker olduğunu, bu kişiler tarafından yapılan soruşturmanın bağımsız ve
tarafsız olamayacağını ileri sürmüştür.
110.Askerî yargı düzeni içinde hâkim-savcı ayrımı belirgin
olmayıp askerî savcılık görevi, askerî hâkimler tarafından yerine
getirilmektedir (Sinan Işık, B.
No: 2013/2482, 13/4/2016, § 67). Anayasa"nın 145. maddesi, askerî savcılık
görevlerini yapan askerî hâkimlerin görevli bulundukları komutanlıkla
ilişkilerinin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenleneceğini hüküm altına almaktadır (Sinan Işık, § 68).
111. Askerî savcılar kural olarak hâkimlik teminatına sahip
olmakla birlikte 353 sayılı Kanun"da, teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıta
komutanı veya askerî kurum amirinin refakatinde bulundukları ve bütün
işlemlerinin Millî Savunma Bakanının gözetimine tabi olduğu hüküm altına
alınmıştır (Sinan Işık, § 69).
112. Kıta komutanı veya askerî kurum amirinin ayrıca soruşturma
başlatılması ve tutuklama talebinde bulunulması aşamalarında da yetkileri
bulunduğu gibi soruşturma safhası hakkında askerî savcılıktan bilgi de
isteyebilmektedirler (Sinan Işık,
§ 70).
113. Söz konusu komutan ya da amirin rütbe itibarıyla da askerî
savcının üstü konumunda olması nedeniyle anılan düzenlemelerin soruşturmanın
bağımsızlığı üzerinde etkili olabileceği kabul edilmelidir (Sinan Işık, § 71).
114. Etkili soruşturma yükümü kapsamında incelenen bağımsızlık,
yasal ve kurumsal olarak yapılacak soyut bir değerlendirmeden ziyade
soruşturmanın bir bütün olarak bağımsız olup olmadığına ilişkin somut bir
değerlendirmeyi gerektirmektedir (Sinan Işık,
§ 72).
115. Yasal ve kurumsal bağımsızlığın şüphe götürür olduğu
durumlar, tek başına belirleyici olmamakla birlikte soruşturmanın ilkelere
uygun bir şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin daha sıkı bir
denetime tabi tutulmasını gerektirecektir (Sinan
Işık, § 73).
116. AİHM"in yaptığı birçok değerlendirmede savcıların
tutumlarını inceleyerek kendilerine yeterli bağımsızlık vermeyen yasal
düzenlemelere karşın yürüttükleri soruşturmaların bağımsız olduğu sonucuna
varmıştır (Stefan/Romanya, B. No:
5650/04, 29/11/2011, § 48; Mantog/Romanya,
B. No: 2893/02, 11/10/2007, § 70 vd.).
117. Yasal ve kurumsal olarak birtakım soru işaretlerinin mevcut
olması tek başına, askerî savcılığın bağımsız soruşturma yapmadığı şeklinde
yorumlanamaz. Bu sebeple, başvurucuların soruşturmanın bağımsız kişilerce
yürütülmemesi nedeniyle etkisiz olduğu yönündeki iddiasını destekleyecek olgu
veya deliller sunması gerekir. Başvuru konusu olayda Ercan Yeşilkaya"nın ölümü
hakkında yürütülen soruşturmada Askerî Savcılığın resen elde edilen veya idare
ile başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeleri değerlendirmek suretiyle
söz konusu olayın gerçekleşme koşullarının ve olası sorumluların tespitine
ilişkin kararlar verdiği görülmektedir. Bu kapsamda soruşturmayı yürüten Askerî
Savcılığın soruşturmanın seyrine etki edecek ön yargılı bir tutumunun olduğunu
ortaya koyan bir bulgu saptanmamıştır.
118.Başvurucular askerî mahkemelerin bağımsız ve tarafsız
olmadığını da iddia etmiştir. Askerî mahkemelerin oluşumu, statüsü ve görevleri
Anayasa"nın 145. maddesi ve 353 sayılı Kanun"da hüküm altına alınmıştır. Bu
hükümler incelendiğinde askerî mahkemelere atanan askerî hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden, askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
durumunda bulunmadıkları görülmektedir (Rıfat
Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 80).
119. Başvurucular ayrıca askerî hiyerarşi altında bulunan
tanıkların bağımsız beyanda bulunamadığını, intihar notundaki el yazısının kime
ait olduğuna ilişkin raporun tarafsız ve sivil bir bilirkişi tarafından
hazırlanması gerektiğini ileri sürmüştür. Askerî hiyerarşi altında bulunan
tanıkların bağımsız beyanda bulunamayacağı yönündeki iddianın soyut olarak dile
getirildiği, varsayımsal nitelikteki bu iddia dışında tanıkların beyanlarından
şüphelenilmesini gerektirebilecek somut bir verinin başvuru dosyasında
bulunmadığı, Ercan Yeşilkaya"yı ölü vaziyette ilk gören kişilerin gerek
Akdağmadeni Cumhuriyet Savcısı gerekse Askerî Savcı tarafından bizzat
dinlendiği ve tanıkların anlatımlarının birbiri ile uyumlu olduğu dikkate
alındığında tanıkların sırf askerî hiyerarşi altında bulunmasının ifadelerinden
şüphelenilmesi için yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır. Benzer bir durum
intihar notundaki el yazısının kime ait olduğunun tespit edilebilmesi amacıyla
alınan uzmalık raporu için söz konusu olup hangi metoda göre hangi sonuca
ulaşıldığı açıkça belirtilen bu rapordaki tespitlerden şüphelenilmesi için de
bir veri bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
120. Diğer taraftan başvurucular; ölümün meydana geldiği
koşulların tam olarak açıklığa kavuşturulmadığını, yetkililer tarafından kabul
edilen intihar iddiasının makul olmadığını, Ercan Yeşilkaya"nın sadece
elbiselerinden svap örneğinin alındığını ancak el svapları örneğinin
alınmadığını ileri sürmüştür.
121. Bu iddialar çerçevesinde ceza soruşturmasındaki işlemlere
bakıldığında, başvurucuların oğlu Ercan Yeşilkaya"nın 14/7/2010 tarihinde nöbet
yerine yakın bir yerde ateşli silah yaralanması sonucu başından vurulmuş
vaziyette bulunması olayı ile ilgili olarak Akdağmadeni Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından resen bir soruşturmanın başlatıldığı, olaydan haberdar edilen
Cumhuriyet Savcısının derhâl olay yerine intikal ettiği, sonrasında Cumhuriyet
Savcısı eşliğinde olay yeri incelemesinin yapıldığı, olay yerinin
fotoğraflarının çekildiği ve krokisinin çizildiği, bu işlemler sonucunda
ayrıntılı bir olay yeri inceleme raporunun hazırlandığı görülmektedir. Ölüm
olayın gerçekleştiği gün ölü muayenesi ve akabinde otopsi işleminin
gerçekleştirildiği, gerçekleştirilen otopsi işlemi neticesinde hazırlanan
raporda Ercan Yeşilkaya"nın kafa bölgesinde bir adet ateşli silah yarasının
tespit edildiği ve bu yaralanmanın müstakilen öldürücü nitelikte olduğu, atışın
bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu, Ercan Yeşilkaya"nın ölümünün ateşli
silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin kanaması ve beyin doku
harabiyeti sonucu meydana geldiği tespitlerinin yapıldığı görülmektedir. Soruşturma
kapsamında kimyasal ve balistik inceleme raporlarının alındığı, söz konusu
raporlarda olay yerinde bulunan bir adet mermi kovanının müteveffaya ait tüfek
ile atılmış olduğu tespitinin yapıldığı, müteveffanın kamuflajından çıkan
intihar notunun Ercan Yeşilkaya"nın elinden çıkmış olduğunun belirtildiği
görülmektedir. Başvurucular her ne kadar Ercan Yeşilkaya"nın sadece
elbiselerinden svap örneğinin alındığını ancak el svapları örneğinin
alınmadığını ileri sürmüş ise de Ercan Yeşilkaya"nın sağ ve sol el avuç içi ve
el üstlerinden svaplar alındığı, müteveffadan alınan numunelerin tümü üzerinde
atış artıklarının tespit edildiği, bunların yanı sıra askerî birlikte görevli
olan müteveffanın arkadaşları ile üstlerinin tanık olarak dinlendiği
anlaşılmaktadır. Olaya ilişkin tanık ifadeleri ile teknik ve tıbbi raporlar bir
bütün olarak değerlendirildiğinde, Askerî Savcılık tarafından Ercan
Yeşilkaya"nın üçüncü kişi ya da kişilerin eylemi neticesinde öldürülüp
öldürülmediği hususunda etkili bir soruşturma yürütüldüğü, bu sebeple Askerî
Savcılığın müteveffanın intihar etmek suretiyle hayatına son verdiği yönündeki
tespitinden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
122. Başvurucular, oğullarının ölümünün üçüncü kişi ya da
kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceği iddiasını desteklemek amacıyla ayrıca
ölüm saatinin net olarak tespit edilemediğini, oğullarını vurulmuş vaziyette
ilk gören ve muhtemel şüpheli konumunda olan tanıkların el ve üstlerinden svap
örneklerinin alınmamasının bir eksiklik olduğunu, olayla ilgili ceza infaz
kurumu çalışanları ile askerî personelin ifadelerine başvurulmadığını ileri
sürmüş ise de soruşturma kapsamında elde edilen hiçbir delilin Ercan
Yeşilkaya"nın üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülmüş olabileceği iddiasını desteklemediği,
ölümün intihar sonucu gerçekleştiğinin diğer yapılan araştırmalarla her türlü
makul şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulduğu, soruşturma makamının Ercan
Yeşilkaya"nın öldürülmüş olabileceği iddiasını aydınlatmaya yönelik
işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
123. Bununla birlikte yaşam hakkına ilişkin etkili bir
soruşturma yapıldığından bahsedebilmek için müteveffayı intihara sürükleyen
sebeplerin ve bu sebepler ile intihar vakıası arasındaki nedensellik bağının da
araştırılması gerekmektedir.
124.Somut olaya bu açıdan bakıldığında, müteveffanın psikolojik
durumu ile ilgili olarak Psikiyatri Uzmanı Hv.Tbp.Bnb.U.Ç.den bilirkişi
mütalaası alındığı, alınan mütalaada Ercan Yeşilkaya"nın ölüm olayının
psikiyatrik bir hastalıktan daha ziyade "hep
kaybeden olma, çarenin olmadığı ve çözüm bulamayacağı"
düşünceleriyle daha ilişkili olduğunun değerlendirildiği görülmektedir. Askerî
Savcılık tarafından Türkiye"de faaliyet gösteren GSM şirketleri ile yazışmalar
yapıldığı fakat bu incelemeden müteveffayı intihara sürükleyen sebepler
hakkında herhangi bir sonuç çıkarılamadığı anlaşılmaktadır. Askerî Savcılık
tarafından ayrıca müteveffanın arkadaşları ve üstlerinin ifadeleri alınarak
müteveffanın intihar etmeden önceki psikolojik durumunun ortaya konmaya
çalışıldığı görülmektedir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde,
soruşturma makamlarının müteveffayı intihara sürükleyen sebepleri aydınlatma
isteğinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir hususun bulunmadığı
değerlendirilmektedir.
125. Müteveffanın yakınlarının meşru menfaatlerini koruyabilecek
ölçüde soruşturmaya katılmaları etkili soruşturmanın en önemli
unsurlarındandır. Soruşturma bu kapsamda incelendiğinde, başvurucuların
soruşturmaya aktif bir şekilde katılabildiği, delillerini soruşturma
makamlarına sunabildiği ve iddialarını soruşturma makamları önünde ileri
sürebildiği görülmektedir
126. Bütün bu veriler kapsamında somut olay bir bütün olarak
değerlendirildiğinde başvurucuların oğlunun hayatını kaybettiği olaya ilişkin
derhâl soruşturma başlatıldığı,soruşturmanın 3 yıl 7 ay gibi makul kabul
edilebilecek bir sürede sonuçlandırıldığı, olaya ilişkin delillerin elde
edilmesine yönelik ayrıntılı bir çalışma yapıldığı, olayın öncesinde ve olay
anında yaşanan gelişmelerin detaylarıyla birlikte araştırıldığı, başvurucuların
meşru menfaati gereği soruşturma sürecine etkili bir şekilde katılmasına engel
bir bulguya rastlanmadığı ve bu suretle somut olayın aydınlatılmasına yönelik
yeterli çabanın gösterildiği anlaşılmıştır. Bu durumda yukarıda bahsedilen
yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin ilkeler karşısında başvuru konusu olayda,
soruşturma makamının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku
duyulmasını gerektirecek bir durumun veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve
ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir eksikliğin bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
127. Açıklanan nedenlerle somut olayda yürütülen ceza
soruşturmasında yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Geçerli mazeret olmaksızın eksikliğin süresinde
giderilmemesi nedeniyle Abubekir Yeşilkaya ve Fatma Yeşilkaya dışındaki
başvurucuların başvurusunun REDDİNE,
2. Abubekir Yeşilkaya ve Fatma Yeşilkaya"nın yaşam hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Ercan Yeşilkaya"nın yaşamının kendi eylemlerine karşı
korunmadığına ilişkin iddia yönünden Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usule ilişkin boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.