Esas No: 2014/13241
Karar No: 2014/13241
Karar Tarihi: 8/12/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SELÇUK BAĞCI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/13241) |
|
Karar Tarihi: 8/12/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Fatma
KARAMAN ODABAŞI |
Başvurucu |
: |
Selçuk BAĞCI |
Vekili |
: |
Av. Nihat
KILIÇ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, satın alınan bağımsız bölüme (apartman dairesi) su
aboneliği verilmesi için yapılan başvuru üzerine Ankara Su ve Kanalizasyon
İdaresi Genel Müdürlüğü (ASKİ) tarafından haksız olarak fazla tahsil edilen
bedelin iadesi istemiyle açılan davada yapılan yargılama sırasında, hesaplamaya
esas ASKİ Tarifeler Yönetmeliği"nin (Yönetmelik) ilgili maddesinin vergi
mahkemesi kararıyla iptal edilmesine rağmen bu husus dikkate alınmayarak
davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ile fazla tahsil edilen bedelin iade
edilmemesi sebebiyle mülkiyet hakkının, iptal kararından sonra aynı şartları
taşıyan kişilerden aynı hizmet için daha az bedel tahsil edilmesi sebebiyle
eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 21/3/2016 tarihli yazısında görüş
sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Ankara ili Yenimahalle ilçesi Mehmet Akif Ersoy
Mahallesi 61565 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerinde B blokta yer alan 39 nolu apartman dairesinin malikidir.
8. Başvurucu maliki bulunduğu apartman dairesinin su aboneliğini
yaptırmak amacıyla ASKİ"ye başvurmuş; 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanunu"nun 87., 88. ve 89. maddelerine istinaden uygulamaya konulan
Yönetmelik"in 39. maddesi kapsamında hesaplanan kanal katılım payı ve şebeke
hisse bedeli ile diğer giderler olmak üzere toplam 3.177,45 TL"nin 28/2/2012
tarihinde ödenmesi karşılığında apartman dairesinin su aboneliği yapılmıştır.
9. Başvurucu, kendisinden kanal katılım payı, şebeke hisse
bedeli ile diğer giderler olarak tahsil edilen 3.177 TL"nin haksız ve fahiş
olduğunu, katılım payının alınması için Yönetmelik"te belirtilen koşulların
gerçekleşmediğini, yapılan tahsilatın hak ve nesafet
kurallarına aykırı olduğunu belirterek fazla tahsil edildiği belirtilen
bedelden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.200 TL"nin faiziyle
birlikte iadesi istemiyle ASKİ aleyhine 16/4/2012 tarihinde Ankara 2. Tüketici
Mahkemesinde dava açmış, yargılama sırasında davasını ıslah ederek 2.923,40
TL"nin ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
10. Bu arada, başvurucu dışındaki üçüncü bir kişi tarafından
genel düzenleyici işlem niteliğinde bulunan Yönetmelik"in 39. maddesinin 2464
sayılı Kanun hükümlerine aykırı olduğu, ASKİ"nin 2464 sayılı Kanun kapsamında
dava konusu Yönetmelik"i çıkarma yetkisinin bulunmadığı iddia edilerek
8/11/2010 tarihinde Yönetmelik"in 39. maddesinin iptali istemiyle Ankara 2.
Vergi Mahkemesinde açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda, Mahkemece
2/5/2012 tarihli ve E.2011/543, K.2012/963 sayılı karar ile davanın kabulüne,
Yönetmelik"in 39. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Temyiz üzerine,
Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 26/11/2015 tarihli ve E.2012/6360, K.2015/14481
sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verildiği, karar düzeltme talebinde
bulunulması üzerine dosyanın Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 2016/15553 sayılı
esasına kaydedildiği anlaşılmıştır.
11. Başvurucu tarafından açılan davanın yapılan yargılaması
sonucunda ise Mahkemenin 5/12/2013 tarihli ve E.2012/512, K.2013/3664 sayılı
kararı ile davanın kısmen kabulüne, başvurucudan fazla alınan 134,48 TL"nin
dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı ASKİ"den tahsiline
karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Taraflar arasındaki uyuşmazlık,
davacının satın aldığı konuta su abonesi olmak için kanal katılım payı ödemekle
yükümlü olup olmadığı konusundadır.
2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun ...
87. maddesi: ... düzenlemesini getirmiştir. Aynı Yasanın 88. maddesi de su
tesisleri için 87. maddeye paralel bir düzenleme öngörmüştür.
Dava tarihinden önce
yürürlükte bulunan ASKİ Tarifeler
Yönetmeliği’nin 39. maddesi: "2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun
87. ve 88. maddeleri gereği bir programa göre yapılacak yani; içme, kullanma,
endüstri suyu ve kanalizasyon yatırımları ile mevcutların genişletilmesi
(tevzi), iyileştirilmesi (ıslahı) amacıyla yapılan harcamalar ve istek üzerine
ASKİ Genel Müdürlüğü’nce yapılacak işlerin toplam yatırım giderleri tesislerin
hizmet edeceği saha dahilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden su ve kanalizasyon
tesisleri harcamalarına katılma payı alınır.
Su ve Kanalizasyon şebekelerine katılma
paylarının binasız arsanın vergi değeri payına isabet eden kısmı, inşaat
ruhsatının alınması aşamasında avans olarak tahsil edilir.
Bina tamamlandıktan sonra bağımsız bölümlere
veya binanın tamamına tek su aboneliği verilmesi sırasında arsa değeri
üzerinden alınan avans düşülerek, yapı değerinin emlak vergi beyanı üzerinden
ayrıca %2 oranından fazla olmamak üzere katılım payı tahsil edilir"
düzenlemesini getirmiştir.
Yukarıda belirtilen Yasa ve Tarifeler
Yönetmeliği hükümleri birlikte değerlendirildiğinde;
Kanal katılım bedelinin istenebilmesi için,
davalı idarece alt yapı çalışmalarının yapılması ve bu hizmetlerin o saha
dahilindeki gayrimenkulü kullananlarına götürülmesi gerekmektedir. Bu bağlamda,
hizmet götürüldüğünün davalı tarafından kanıtlanması halinde, davacının da
katılım payının yüklenici veya kendisi tarafından ödendiğini ispatlaması
gerekmektedir.
Davalı idareden, davacının konutunun bulunduğu
sahada, yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri çerçevesinde varsa alt yapı
çalışmalarına ilişkin tüm belge ve bilgiler ile yapı ruhsatı alınma aşamasında
yükleniciden alınan kanal katılım bedeline dair makbuz; ASKİ ile yüklenici
arasında bu ödemelerin ne şekilde olacağına dair bir protokol yapılıp
yapılmadığı sorulup, tarafların bildirdiği diğer tüm kanıtlarla birlikte
dosyaya celbedilmiştir.
Dosya kapsamına göre, dava konusu konutun
bulunduğu sahada kanalizasyon şebeke hattının tesis edildiği ve davacının
kullandığı konuta bu hizmetin sunulduğu çekişmesizdir. Davacı tarafın da bu
hususta bir iddia ve itirazı söz konusu değildir.
Toplanan tüm deliller itibariyle dosya
üzerinde uzman bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmış, kabul edilen maddi
olgulara ve kanıtlara dayanan, bilimsel ve objektif olan, denetime elverişli
bulunan bilirkişi raporu mahkememizce de kabul edilerek hükme esas alınmıştır.
Buna göre;
ASKİ tarafından, davacının kullandığı konuta
ve o sahaya su ve kanalizasyon hizmetlerinin götürülerek yararlandırıldığı,
davalı idarenin 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 87. ve 88. maddeleri
ile ASKİ Tarifeler Yönetmeliği’nin 39. maddesi kapsamında davacının, konunun
uzmanı olan bilirkişi raporunun A bendinde; davacının ödemesi gereken bedelin
2.993,68-TL olduğu, fazladan alınan 134,48-TL"nin davacıya ödenmesi gerektiği
sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir."
12. Temyiz üzerine Karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 24/6/2014
tarihli ve E.2014/3066, K.2014/10284 sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
13. Karar, başvurucu vekiline 18/7/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Başvurucu vekili 14/8/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 2464 sayılı Kanun"un 87. maddesi şöyledir:
"Belediyelerce ve belediyelere bağlı
müesseselerce, aşağıdaki şekilde kanalizasyon tesisi yapılması halinde,
bunlardan faydalanan gayrimenkullerin sahiplerinden, Kanalizasyon Harcamalarına
Katılma Payı alınır:
a) Yeni kanalizasyon tesisi yapılması,
b) Mevcut tesislerin sıhhi ve fenni şartlara
göre ıslah edilmesi.
İki ve daha fazla yol kenarında bulunan
gayrimenkuller, hangi yoldaki kanalizasyona bağlanmış ise, payın hesabında o
yola ait kanalizasyon giderleri nazara alınır."
16. 2464 sayılı Kanun"un 88. maddesi şöyledir:
"Belediyelerce veya belediyelere bağlı
müesseselerce beldede aşağıdaki şekillerde su tesisleri yapılması halinde,
dağıtımın yapıldığı saha dahilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden, Su
Tesisleri Harcamalarına Katılma Payı alınır:
a) Yeni içmesuyu
şebeke tesisleri yapılması,
b) Mevcut şebeke tesislerinin tevsii ve
ıslahı.
Birden fazla yol kenarında bulunan
gayrimenkullere ait payın hesabında, bunların yalnız suya bağlandıkları yol
üzerindeki uzunlukları esas alınır."
17. 2464 sayılı Kanun"un 89. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"a) Harcamalara katılma payları, bir
program dahilinde veya istek üzerine doğrudan doğruya yapılan işlerde, bu
hizmetler dolayısıyla yapılan giderlerin tamamıdır. Şu kadar ki yapılacak giderler
peşin ödendiği takdirde bu paylar ilgililerden yüzde yirmibeş
noksanı ile alınır. Ancak, bu tür hizmet giderleri Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı ile İller Bankası tarafından tespit edilen ve yayınlanan rayiç ve
birim fiyatlara göre hesaplanan tutarları aşamaz.
Özel Devlet yardımları, karşılıksız fon
tahsisleri, bu işler için yapılacak bağış ve yardımlar ve istimlak bedelleri
giderler tutarından indirilir.
Harcamalara katılma payları bina ve arsalarda
vergi değerinin yüzde 2"sini geçemez."
18. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi nin 2/12/1991 tarihli ve
474 sayılı kararıyla kabul edilen ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının
3/12/1991 tarihli ve 5658 sayılı onayıyla 4/1/1992 tarihinde yürürlüğe giren
Yönetmelik"in 39. maddesi şöyledir:
"(Büyükşehir Belediye Meclisi ’nin
14.03.2008 tarih ve 778 nolu kararıyla kabul edilen
yönetmelik gereği)
2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 87.
ve 88. Maddeleri gereği bir programa göre yapılacak yeni; içme, kullanma,
endüstri suyu ve kanalizasyon yatırımları ile mevcutların genişletilmesi
(tevsi), iyileştirilmesi (ıslahı) amacıyla yapılan harcamalar ve istek üzerine
ASKİ Genel Müdürlüğü’nce yapılacak işlerin toplam yatırım giderleri tesislerin
hizmet edeceği saha dahilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden su ve
kanalizasyon tesisleri harcamalarına katılma payı alınır.
Su ve kanalizasyon tesisleri harcamalarına
katılma payı = KP
Tesislerden yararlanacak gayrimenkulün yola
nazaran arsa cephesi = L
Gayrimenkulün yararlanacağı su veya kanal
hattına metre / tûl maliyeti = T
Gayrimenkulün toplam inşaat alanı = S
Adil bir katılımın sağlanmasına yönelik
katsayı :
N = S Olmak üzere;
1000
Su ve kanalizasyon harcamalarına katılma
payları :
KP = L X T X N
2
Formülüne göre hesaplanan değerdir. Bu değer
gayrimenkulün vergi değerinin %2’sini geçemez.
Su ve kanalizasyon şebekelerine katılım
paylarının binasız arsanın vergi değeri payına isabet eden kısmı, inşaat
ruhsatının alınması aşamasında avans olarak tahsil edilir.
(Büyükşehir Belediye Meclisi ’nin 15.10.2010
tarih ve 3007 nolu kararıyla kabul edilen yönetmelik
gereği)
Bina tamamlandıktan sonra bağımsız bölümlere
veya binanın tamamına tek su aboneliği verilmesi sırasında arsa değeri
üzerinden alınan avans düşülerek, yapı değerinin emlak vergi beyanı üzerinden
ayrıca %2 oranından fazla olmamak üzere kanal vizesi verilmesi aşamasından önce
binada o bağımsız bölümde lehine kat irtifakı tesis edilen veyakat
irtifakı tesis edilmemiş ise arsa payı karşılığı malik olarak görünen kişiden
katılım payı tahsil edilir. Bu payların Tahsili yapılmadan binaya kanal vizesi
verilemez.
Su ve kanalizasyon tesisleri harcamalarına
katılma payları yararlanılacak su ve kanal hattının cephe uzunluğu ve çapına
göre, uygulanacağı yılın, ASKİ Genel Müdürlüğü ve İller Bankası rayiç fiyatları
esas alınarak her iki hizmet için ayrı ayrı hesap edilir. İbadet yerlerine,
resmi park ve bahçelere, genel çeşmelere ve genel tuvaletlere katılma payları
tahakkuku yapılmaz.
5393 sayılı Belediye Kanunu ’nun 16 ncı maddesinde belirtilen yerler ve İbadet yerleri ile özel
kanunlarına göre su ve kanalizasyon katılma payından muaf tutulan yerler
hakkında harcamalara katılma payı tahakkuku yapılmaz."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 8/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, ASKİ tarafından Yönetmelik"in 39. maddesine
istinaden hukuka aykırı tarife düzenlenerek kendisinden haksız tahsilat
yapıldığını, Yönetmelik"in 39. maddesinin vergi mahkemesi kararıyla iptal
edilmesine rağmen haksız tahsilatın iade edilmediğini ve bu kapsamda açılan
davanın reddedildiğini, düzenleyici işlem niteliğindeki Yönetmelik"in ilgili madddesinin iptalinin geçmişe etkili olması ve işlemin ilk
yapıldığı andan itibaren hükümsüz olması dolayısıyla Yönetmelik"in 39.
maddesinin kendisi yönünden uygulanma olanağının bulunmadığını, iptal
kararından sonra kendisi ile aynı şartları taşıyan kişilerden aynı hizmet için
daha düşük bedeller tahsil edildiğini belirterek mülkiyet hakkının ve eşitlik
ilkesinin ihlal edildiği ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminat ödenmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
22. Başvurucu mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak eşitlik
ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de, bu iddiasına dayanak somut
bir bilgi veya belge sunulmadığı görülmektedir. Başvurucunun şikâyetlerinin özü
itibarıyla mülkiyet hakkına yönelik bulunduğu anlaşıldığından eşitlik ilkesi
yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
23. Başvurucunun ihlal iddiasına konu olan mülkiyet hakkı,
Anayasa"nın 35. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ne (Sözleşme) ek (1) No.lu
Protokol"ün 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa"nın 35. maddesinde herkesin,
mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına
aykırı olamayacağı belirtilmiş; Sözleşme"ye ek (1)
No.lu Protokol"ün 1. maddesinde ise her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkının olduğu, bir kimsenin
ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası
hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği,
bu hükümlerin devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını
düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının
ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip
oldukları hakka halel getirmeyeceği ifade edilmiştir.
24. Öte yandan, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin
(2) numaralı fıkrasında, Mahkemenin açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebileceği düzenlenmiştir.
25. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının
ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e
ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660,
20/3/2014, § 26).
26. Öte yandan, "sahip
olunan şey" kavramı, Sözleşme ve Anayasa"daki düzenlenmeler
açısından özerk bir kavram olarak ele alınıp değerlendirilmektedir (Selçuk Emiroğlu,§ 27). Belli durumlarda
bir ekonomik değer veya icrası
mümkün bir alacağı elde etmeye
yönelik meşru bir beklenti,
Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkının
güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve
Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).
27. Başvurunun konusu, hesaplamaya esas Yönetmelik hükmünün
mahkeme kararıyla ortadan kaldırılmış olmasına rağmen başvurucudan kanal
katılım payı, şebeke hisse bedeli ve diğer giderler toplamı adı altında haksız
ve fazla tahsil edildiği iddia edilen bedelin iade edilmemesi sebebiyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası hakkındadır. Anayasa"nın 35.
maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı, kapsam itibarıyla 22/11/2001 tarihli
ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nda yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı
değildir (İhsan Vurucuoğlu,
B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 30). Başvurucunun ödeme yükümlülüğü tartışmalı
olan bir katılım payını, şebeke hisse bedelini veya benzeri bir gideri ödemesi
veya bu hususta fazla ödemede bulunması hâlindeödediği
kısmın veya fazla ödenen tutarın iadesi hususunda bir alacağı en azından meşru
bir beklentisinin varlığı değerlendirilebilecektir. Bu durumun, başvurucunun
mal varlığı değerine ve bu değerdeki ekonomik azalmaya yönelik bulunduğu
tartışmasızdır (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları
için bkz. SA Dangeville/Fransa,
B. No: 36677/97, 16/4/2002, § 48; Pine Valley Developments Ltd ve Diğerleri/İrlanda, B. No: 12742/87,
29/11/1991, § 51).
28. Mülkiyet
hakkına yönelik müdahale, mülk sahibine kişisel ve aşırı bir yük yüklememeli,
kamusal yarar ile bireysel yarar arasındaki adil denge korunmalıdır (Sporrong ve Lönnroth/İsveç,
B. No: 7151/75, 7152/75, 23/9/1982, § 73).Söz konusu adil dengenin sağlanması
bir çok etkene bağlıdır (AGOSI/Birleşik
Krallık, B. No: 9118/80, 24/10/1986, § 54). Her ne kadar Sözleşme’ye ek (1) No’lu
Protokol’ün 1. maddesi, kural olarak usule ilişkin güvenceleri içermese de
yargılamanın bütünü dikkate alınarak söz konusu adil dengenin korunmasını
sağlamak maksadıyla başvurucuya, mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye karşı
yetkili makamlar önünde etkin bir biçimde itiraz edebilme olanağı tanınmalıdır
(Müge Polatkan ve Polkim
Kimya San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/6564, 4/2/2016, § 44).
29. Somut olayda, başvurucunun maliki olduğu apartman dairesinin
su aboneliğinin yapılması karşılığında ASKİ tarafından tahsil edilen tutarın
haksız ve fahiş olduğunu belirtmek suretiyle fazla tahsil edilen kısmın
iadesine ilişkin olarak açılan davada, 2464 sayılı Kanun hükümleri ile dava
tarihinden önce ve dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan, ayrıca karar ve
kesinleşme tarihleri itibarıyla da iptaline ilişkin karar henüz kesinleşmemiş olanYönetmelik"in 39. maddesi hükümleri değerlendirilmek,
yapılan alt yapı çalışmalarına ve konuya ilişkin bilgi ve belgeler, taraf
delilleri toplanmak ve irdelenmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir (bkz. § 11). Temyiz üzerine karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin
24/6/2014 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Bu kapsamda, başvurucuya
mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye karşı yetkili makamlar önünde itiraz etme olanağının
tanındığı değerlendirilmiştir.
30. Öte yandan, başvurucu kendisinden haksız olarak fazla
tahsilat yapıldığını belirterek tahsilata dayanak teşkil eden düzenleyici işlem
niteliğindeki Yönetmelik hükmünün iptal edilmesine ve iptal işleminin geriye
etkili sonuçlar doğurmasına rağmen bu hususun dikkate alınmadığından şikâyet
etmektedir.
31. Sınırlandırıcı nitelikteki düzenleyici işlemin iptalinden
sonra bu iptal kararına dayalı olarak ortaya çıkan yeni hukuki durumdan
yararlanmak için idareye başvuran kişilerin başvurularının reddedilmesi üzerine
idare mahkemelerinde açılan pek çok davanın temyiz incelemesinde, Anayasa"nın
2. ve 138. maddeleri ile 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun 28. maddesinde yer verilen hükümler doğrultusunda iptal edilen bir
düzenleyici işlemin yürürlükte olduğu dönemde, bu düzenleyici işlemin
kısıtlayıcı hükümleri nedeniyle hakkı muhtel olan
kişilerin, düzenleyici işlemin iptaline ilişkin yargı kararının doğurduğu
hukuki sonuçlardan yararlanmalarının, yani düzenleyici işlem nedeniyle yoksun
kalınan hakların ilgililere iadesinin, idarenin yargı kararının gereklerine
göre işlem tesis etmesi mecburiyetinin dolayısıyla da hukuk devleti ilkesinin
gereği olduğu, bu düzenleyici işlem nedeniyle menfaati ihlal edilen veya hakkı muhtel olan kişiler için düzenleyici işlemin bu kişilere
geleceğe dönük uygulanma imkânı kalmadığı durumlarda, işlemin yürürlükte olduğu
süre içinde yoksun kalınan hakların iadesi biçiminde hukuki sonuç
doğurmayacağını kabul etmenin yargı kararının hiçbir şekilde uygulanmaması
sonucunu doğuracağı ve bu durumun hukuk devleti ilkesini işlevsiz bırakacağının
açık olduğu belirtilmiş; yine Danıştay ilgili Dairesinin yerleşik içtihatlarına
göre bir düzenleyici işlem yürürlükteyken, bu düzenleyici işleme dayanılarak
tesis edilen birel işlemlerin iptali ve bu işlem
nedeniyle yoksun kalınan parasal hakların tazmini istemiyle açılan davalarda,
idareye başvuru tarihinden itibaren yoksun kalınan parasal hakların tazminine
hükmedilmekle birlikte, birel işlemin dayanağı olan
düzenleyici işlemin iptali durumunda "yeni bir hukuki" durum ortaya
çıkacağından, daha önce dava açıp idareye başvuru tarihinden itibaren yoksun
kaldıkları parasal hakları tazmin edilen kişilerin de bu yeni hukuki durumdan
yararlanarak düzenleyici işlem nedeniyle yoksun kaldıkları tüm parasal hakların
tazmini istemiyle idareye başvurabilecekleri ve başvurunun reddi üzerine dava
açabileceklerinin kabul edildiği ifade edilmiştir (bkz. Danıştay Onbirinci Dairesinin 20/1/2010 tarihli ve E.2008/14669,
K.2010/261; 19/2/2010 tarihli ve E.2008/16313, K.2010/1221; 19/10/2010 tarihli
ve E.2009/74, K.2010/8215 sayılı kararları; ayrıca bkz. 20/9/2013 tarihli ve
E.2012/8069, K.2013/8033 sayılı karar).
32. İlk derece mahkemelerince verilen direnme kararları üzerine
konunun incelendiği Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun pek çok kararında
ise idare hukuku ilkelerine göre iptal kararlarının iptali istenilen işlemi
tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak o işlemin tesisinden önceki
hukuki durumun geri gelmesini sağladığı, bir genel düzenleyici işlemin iptal
edilmesi durumunda verilen yargı kararının sadece o davayı açanı değil bu genel
düzenleyici işlem ile ilgili diğer kişileri de etkileyeceği, bu nedenle iptal
edilen bir düzenleyici işlemden dolayı menfaati veya hakkı ihlal edilen kişinin
iptal kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak amacıyla idareye
başvurabileceğinin tabii olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 2. ve 138. maddeleri
ile 2577 sayılı Kanun"un 28. maddesi doğrultusunda, iptal edilen bir
düzenleyici işlemin yürürlükte olduğu dönemde bu düzenleyici işlemin
kısıtlayıcı hükümleri nedeniyle hakkı muhtel olan
kişilerin, düzenleyici işlemin iptaline ilişkin yargı kararının doğurduğu
hukuki sonuçlardan yararlanmalarının, yani düzenleyici işlem nedeniyle yoksun
kalınan hakların ilgililere iadesinin, idarenin yargı kararının gereklerine
göre işlem tesis etmesi mecburiyeti ve dolayısıyla hukuk devleti ilkesinin
gereği olduğu vurgulanmış; iptal edilen düzenleyici işlem nedeniyle bu işlemin
yürürlükte olduğu süre içinde yoksun kalınan hakların iadesi sonucunun
doğmayacağını kabul etmenin yargı kararının uygulanmaması sonucunu doğuracağı
ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı ifade edilmiştir.Bu
durumda belli bir uygulama tarihinin esas alınması bakımından, hak sahibi
üçüncü kişilerin başvurusunun dayanağının düzenleyici işlemin iptaline ilişkin
yargı kararı olması sebebiyle, geçmişe yönelik hak kayıplarının karşılanmasında
ilamların infazına ilişkin on yıllık genel zamanaşımı süresinin esas alınması
gerektiği de ayrıca ifade edilmiştir (bkz. Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun 2/6/2011 tarihli ve E.2010/2230, K.2011/624; 2/6/2011 tarihli ve
E.2010/2650, K.2011/640; 27/3/2014 tarihli ve E.2011/334, K.2014/1279;
27/3/2014 tarihli ve E.2011/1646, K.2014/1280 sayılı kararları; ayrıca bkz.
28/3/2016 tarihli ve E.2014/971, K.2016/1086; 30/10/2014 tarihli ve
E.2014/4017, K.2014/3333 sayılı kararlar) .
33. Somut olayda, başvurucunun kendisinden fazla tahsil
edildiğini iddia ettiği giderlerin hesaplanmasına dayanak teşkil eden
Yönetmelik"in 39. maddesinin iptali istemiyle başvurucu dışındaki üçüncü kişi
tarafından ASKİ aleyhine Ankara 2. Vergi Mahkemesinde açılan dava sonunda
verilen 2/5/2012 tarihli karar ile davanın kabulüne, Yönetmelik"in 39.
maddesinin iptaline karar verilmiştir. Temyiz üzerine kararın 26/11/2015
tarihinde onandığı anlaşılmakla birlikte, karar düzeltme isteminde bulunulmuş
olması sebebiyle dosyanın Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 2016/15553 esasına
kaydedildiği ve karar düzeltme incelemesinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu
bakımdan, Yönetmelik"in 39. maddesinin Ankara 2. Vergi Mahkemesi kararıyla
iptaline karar verilmiş ise de başvurucudan yapılan tahsilata dayanak teşkil
eden genel düzenleyici işlemin iptaline yönelik bu kararın,başvurucu
tarafından Ankara 2. Tüketici Mahkemesinde açılan dava tarihinde, yargılama
sürecinde, karar tarihinde ve kararın kesinleşme tarihi itibarıyla henüz
kesinleşmemiş olduğu, iptal kararına karşı kanun yollarına başvurulduğu
görülmüştür.
34. Bu durumda, her ne kadar iptal edilen bir genel düzenleyici
işlemin yürürlükte olduğu dönemde bu düzenleyici işlemin kısıtlayıcı hükümleri
nedeniyle yoksun kalınan hakların ilgililere iadesinin, iptal kararıyla ortaya
çıkan yeni hukuki durumdan yalnızca dava açanın değil bu genel düzenleyici
işlemle ilgili menfaati ve hakkı ihlal edilen herkesin yararlandırılmasının, bu
kapsamda başvuru yapabilmesinin ve dava açabilmesinin Anayasa"da güvence altına
alınan yargı kararlarının gereğinin yerine getirilmesi ve hukuk devleti
ilkesinin bir gereği olduğu ve idare hukukunun da genel prensipleri arasında
bulunduğu idari yargı makamlarınca da kabul edilmekte ise de somut olayda bu
genel etkiyi doğurabilecek iptal kararının başvuruya konu yargılama sürecinin
tamamlanması aşamasına kadar ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak yasa
yollarından geçerek kesinleşmediği dikkate alındığında derece mahkemelerince
verilen kararların özellikle kanunilik unsuru yönünden sorunlu görülmediği
değerlendirilmiştir.
35. Somut olayda başvurucu tarafından yapılan fazla tahsilatın
iadesine yönelik olarak açılan davada, dava tarihinden kararın kesinleşme
tarihine kadar yargılamanın tamamını kapsayan süreçte Ankara 2. Vergi
Mahkemesince genel düzenleyici işlem niteliğinde bulunan Yönetmelik"in 39.
maddesine yönelik olarak verilmiş bulunan iptal kararının henüz kesinleşmemiş
olması ve mevcut şartlar itibarıyla başvurucuya, yapılan müdahaleye karşı
yetkili makamlar önünde itiraz etme olanağının da tanınmış bulunması dikkate
alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna
varılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.