Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/15635
Karar No: 2014/15635
Karar Tarihi: 8/12/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NECATİ YILDIZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/15635)

 

Karar Tarihi: 8/12/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Fatma KARAMAN ODABAŞI

Başvurucular

:

1. Necati YILDIZ

 

 

2. Naif YILDIZ

 

 

3. Hasan YILDIZ

 

 

4. Fikri YILDIZ

 

 

5. Hüseyin YILDIZ

 

 

6. Murat YILDIZ

 

 

7. Kibar YILDIZ

 

 

8. Ali YILDIZ

 

 

9. Sinan YILDIZ

 

 

10. Necip YILDIZ

 

 

11. İsa YILDIZ

 

 

12. Nezahat ERİK

 

 

13. Hemi YILDIZ

 

 

14. Naciye YILDIZ

 

 

15. Davut YILDIZ

 

 

16. Sabiha BOYAR

 

 

17. Sıtkiya YILDIZ

 

 

18. Ruken YILDIZ

 

 

19. Esma YILDIZ

 

 

20. Sakine YÜZER

 

 

21. Beyaz ERİK

 

 

22. Emine YILDIZ

 

 

23. Fatma YILDIZ

 

 

24. Mehmet YILDIZ

 

 

25. Şükrü YILDIZ

 

 

26. Basri YILDIZ

 

 

27. Gönül YILDIZ

Vekili

:

Av. Rojbin TUĞAN KALKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, müşterek malik olunan taşınmazda yapılan kazı çalışmaları sırasında bulunan tarihi eserler için ikramiye ödenmemesi sebebiyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının, arkeolojik sit alanı ilan edilen taşınmazın kamulaştırılmaması ve takas talebinden sonuç alınamaması sebebiyle mülkiyet hakkının, aynı durumda olan başka kişilere ikramiye ödenmesi sebebiyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuruculardan Necati Yıldız adına yapılan başvuru 22/9/2014, diğer başvurucular adına yapılan başvuru ise 11/11/2014 tarihlerinde hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde bir kısım eksik belgelerin tamamlanmasından sonra başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 25/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 21/3/2016 tarihli yazısında görüş sunulmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuların müştereken maliki bulundukları Hakkâri ili Merkez ilçesi Dağgöl Mahallesi Kale Dibi Mevkii 131 ada 47 parsel sayılı taşınmazda müşterek maliklerden Necdet Yıldız tarafından ev yapmak amacıyla temel kazısı yapılması sırasında "Hakkâri Stelleri" olarak adlandırılan ve 13 adet stelden oluşan tarihi eser niteliğinde yapılar bulunmuş ve 11/8/1998 tarihinde durum Hakkâri Valiliğine bildirilmiştir.

8. Yapılan ilk incelemelerde arkeolog H.B. tarafından düzenlenen 18/8/1998 tarihli ve 37 sayılı raporda, bir kısmı toprak üzerinde görülen taşların in-sitü (özgün durum) olmayıp daha önceki dönemlerde bir yerden alınarak burada toplanmış olduğunun tespit edilmesi üzerine taşınır nitelikte olup az bir işçilikle çalınma ihtimalinin bulunması da dikkate alınarak bulundukları yerden toplanıp koruma altına alınmasına karar verildiği ve bu kapsamda çalışmalar yapıldığı belirtilmiştir.

9. Bu aşamadan sonra Prof. Dr. V.S. tarafından Kültür Bakanlığına hitaben düzenlenen 15/10/1998 ve 19/10/1998 tarihli yazılarda, bulunan ünik karakterde 13 adet taş stelin Van Müze Müdürlüğü ve Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi uzmanlarından oluşan heyet tarafından kent içinde güvenli bir yere taşındığı, kabaca İ.Ö. 1000 yıllarına ilişkin oldukları anlaşılan stellerin yalnızca Anadolu için değil tüm yakın doğu arkeolojisi açısından eşsiz olduğu ve başvuruculara ikramiye ödenebileceği ifade edilmiştir.

10. Bu arada Kültür Bakanlığı Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 11/11/1999 tarihli ve 2275 sayılı kararıyla, başvurucuların müştereken maliki bulundukları taşınmazı kapsayan alan 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Bu kapsamda, başvuruculara ait taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilmiş ise de kamulaştırma işlemleri tamamlanamamış, başvurucular tarafından 19/9/2002 tarihinde Kültür Bakanlığı aleyhine Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesinde 131 ada 47 parsel sayılı taşınmaz yönünden kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davası açılmıştır. Hakkâri Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/1/2003 tarihli ve E.2002/301, K.2003/13 sayılı kararı ile taşınmazın sit alanı ilan edilmesinin başlı başına taşınmaza el atıldığı anlamına gelmediği, taşınmaza fiilen ve sahiplenmek maksadıyla el atılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kültür Bakanlığının 8/7/2003 tarihli yazısı kapsamında taşınmaz sahiplerinin Kesin İnşaat Yasağı Getirilen Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Bulunduğu Sit Alanlarındaki Taşınmaz Malların Hazineye Ait Taşınmaz Malları ile Değiştirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri çerçevesinde başvurmaları halinde konunun değerlendirileceği başvuruculara 7/8/2003 tarihli ve 217 sayılı yazı ile bildirilmiştir. Başvurucular tarafından 8/3/2011 tarihinde kendilerine ait taşınmazın Hazineye ait başka taşınmazlarla takas edilmesi hususunda başvuruda bulunulmuştur. Takas başvurusunun tamamlanıp tamamlanmadığına ilişkin olarak başvuru dosyası kapsamında bilgi verilmemiştir.

11. Öte yandan Van Müze Müdürlüğü tarafından başvuruculara ödenecek ikramiye bedelinin belirlenmesi amacıyla 7/12/1998 tarihinde oluşturulan değerlendirme heyeti tarafından düzenlenen 7/12/1998 tarihli tutanakta, 13 adet stel için toplam 3.375 TL değer takdiri yapıldığı belirtilmiştir.

12. Van Valiliğince, belirlenen bedel üzerinden ikramiye ödenip ödenmeyeceği hususunda tereddüte düşülmesi üzerine Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 13/4/1999 tarihli yazısıyla, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 11/8/1984 tarihli ve 18486 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Bulanlara, Haber Verenlere ve Yakalayan Kamu Görevlilerine Verilecek İkramiye ile İlgili Yönetmelik (ikramiye ile ilgili Yönetmelik) hükümleri uyarınca işlem yapılmasının uygun olacağını belirten Hukuk Müşavirliğinin 19/2/1999 ve 19/3/1999 tarihli görüş yazıları doğrultusunda işlem tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

13. Bu kapsamda, Van Müze Müdürünün, stellerin "in-sitü" (özgün durum) durumda bulunmadığı ve daha önceki dönemlerde bir yerden alınarak buluntu yerine gayri muntazam olarak yan yana ve üst üste toplandığı, stellerin taşınır kültür varlığı grubunda olması gerektiği ve ikramiye ödenebileceği yönündeki 3/5/1999 tarihli ve 295 sayılı görüşü doğrultusunda işlem tesis edilebileceği değerlendirilmiştir.

14. Müşterek maliklerden Necdet Yıldız 10/8/1999, 19/10/2000 ve 24/11/2000 tarihli dilekçelerle, steller için takdir edilen bedelin düşük olduğunu ve itiraz ettiğini belirterek oluşturulacak üst kurul tarafından yeniden değer tespiti yapılmasını talep etmiştir.

15. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 13/12/2000 tarihli ve 13671 sayılı kararı kapsamında oluşturulan komisyon tarafından yeniden yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 5/4/2001 tarihli değerlendirme raporunda steller için 22.300 TL değer takdir edilmiştir.

16. Hakkâri Valiliğinin 9/12/2001 tarihli ve 366 sayılı yazısı ile ikramiye ödemesi için ödenek talep edilmiş; Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 11/2/2002 tarihli ve 1762 sayılı yazısı ile 2863 sayılı Kanun"un 6. maddesi ile ikramiyeyle ilgili Yönetmelik"in 5. maddesi uyarınca ikramiye ödenmesine imkân bulunmadığı belirtilmiştir. Bu durum, 20/9/2002 tarihli yazı ile müşterek maliklerden Necdet Yıldız"a bildirilmiştir.

17. Başvurucular 5/6/2002 tarihli 2002/8835-8836 sayılı dilekçeler ile Kültür Bakanlığına idari başvuruda bulunmuşlar, 2863 sayılı Kanun ve ikramiye ile ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca ikramiye ödenmesi gerektiğini ve her iki raporda tespit edilen bedeller arasında ciddi fark olduğunu belirterek yeniden inceleme yapılmasını ve ikramiyeödenmesini talep etmişlerdir. Başvuru 26/7/2002 tarihinde reddedilmiştir.

18. Başvurucular, müşterek maliki bulundukları taşınmazda Necdet Yıldız tarafından bulunan stellerin paha biçilemez değerde bulunduğunu, daha önce belirlenen bedellerin hatalı tespit edildiğini, stellerin taşınır kültür varlığı olduğu hususunun taraflar arasında tartışmasız olduğunu, uyuşmazlığın eserlerin değerine ilişkin bulunduğunu, ikramiye ödenmesine ilişkin başvurunun reddinin hukuka aykırı olduğunu belirterek Necdet Yıldız tarafından bulunan steller için 450.000 TL, daha sonra yapılan kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkan tarihi eserler için 50.000 TL olmak üzere toplam 500.000 TL ikramiyenin ödenmesine karar verilmesi istemiyle Kültür Bakanlığı aleyhine 19/9/2002 tarihinde Van İdare Mahkemesinde dava açmışlardır.

19. Mahkemenin 21/10/2003 tarihli ve E.2002/971, K.2003/747 ile 19/3/2004 tarihli ve E.2004/56, K.2004/227 sayılı kararları ile dava dilekçesi ve eklerinden taşınmazın maliki olarak davacılardan farklı kişilerin görülmesi, davacıların dava konusu taşınmaz ile hukuki bağlarını ortaya koyacak belgelerin sunulmaması, hangi davacı için ne kadar tazminat istendiğinin belirtilmemesi, daha sonraki kazılarda elde edildiği belirtilen eserlere ilişkin bilgi ve belge sunulmamış olması gibi sebeplerle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15. maddesinin 1/d bendine dayalı olarak dava dilekçelerinin reddine karar verilmiştir.

20. Eksiklikler tamamlanmak suretiyle yeniden verilen dava dilekçesi üzerine yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 29/5/2007 tarihli ve E.2004/509, K.2007/1204 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... Dava konusu olayda, davacılar tarafından bulunan eserlerin stel olduğu, ilgili mevzuatta stellerin taşınmaz kültür varlığı olarak nitelendirildiği tartışmasız olmakla birlikte, bulunan eserlerin in sitü (özgün konum) durumda bulunup bulunmadığı hususu tartışma konusu olup, bu durumun stellerin Yasa kapsamında taşınmaz kültür varlığı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışmasına yol açtığı, eserler bulunduğunda yapılan ilk incelemeler sonucunda arkeologlar tarafından -stellerin in-sitü (özgün konum) durumunda bulunmadığı ve daha önceki dönemlerde bir yerden alınarak buluntu yerine getirildiği- dolayısıyla taşınır kültür varlığı olarak nitelendirilmeleri gerektiği yönünde görüş bildirilmekle birlikte, 1999 yılında yapılan kazı çalışmalarına katılan Prof. Dr. V.S.in yazdığı “Hakkâri TAŞLARI” adlı eserinde taşların in sitü (özgün konum) durumda olduğu belirtilmekle stellerin, Yasa kapsamında değerlendirilmesi gereken taşınmaz kültür varlığı olduğu tartışmasız hale gelmektedir.

Bu durumda, yukarıda belirtilen Yasa ve yönetmelik uyarınca, yalnızca taşınır kültür varlıklarını bulan ve haber verenlere ikramiye ödenmesi mümkün olup, kazılarda ortaya çıkan taşınır kültür varlıkları için herhangi bir ikramiye ödenmesi söz konusu olmadığından, Yasada taşınmaz kültür varlığı olarak belirtilen steller ve daha sonra yapılan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan eserler için davacılara ikramiye ödenmesine yasal olanak bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır."

21. Temyiz üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin 10/2/2010 tarihli ve E.2008/1699, K.2010/1247 sayılı ilamıyla, gerekçeli kararda davacı Necdet Yıldız"ın vekilinin hatalı şekilde tüm davacıların vekili olarak gösterilmesi, başvurucular vekilinin kararda isminin belirtilmemiş bulunması ve kendisine gerekçeli kararın tebliğ edilmemiş olması sebebiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

22. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda 28/10/2010 tarihli ve E.2010/2462, K.2010/1760 sayılı karar ile 29/5/2007 tarihli ilk kararda belirtilen aynı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

23. Temyiz üzerine karar, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 16/4/2012 tarihli ve E.2011/12365, K.2012/2728 sayılı ilamıyla onanmıştır.

24. Karar düzeltme istemi ise Danıştay Ondördüncü Dairesinin 18/6/2014 tarihli ve E.2013/666, K.2014/6901 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

25. Karar, başvurucular vekiline 22/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

26. Başvurucular vekilince Necati Yıldız yönünden 22/9/2014, diğer başvurucular yönünden ise 11/11/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

B. İlgili Hukuk

27. 2863 sayılı Kanun"un 3. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"(1) (Değişik: 14/7/2004 – 5226/1 md.)"Kültür varlıkları"; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır."

28. 2863 sayılı Kanun"un 4. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını bulanlar, malik oldukları veya kullandıkları arazinin içinde kültür ve tabiat varlığı bulunduğunu bilenler veya yeni haberdar olan malik ve zilyetler, bunu en geç üç gün içinde, en yakın müze müdürlüğüne veya köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki idare amirlerine bildirmeye mecburdurlar.

...

 Böyle bir ihbarı alan muhtar, mülki amir veya bu gibi varlıklardan doğrudan doğruya haberdar olan ilgili makamlar, bunların muhafaza ve güvenlikleri için gerekli tedbirleri alırlar. Muhtar, aynı gün alınan tedbirlerle birlikte durumu en yakın mülki amire; mülki amir ve diğer makamlar ise on gün içinde, yazı ile Kültür ve Turizm Bakanlığına ve en yakın müze müdürlüğüne bildirir.

 İhbar alan Bakanlık ve müze müdürü bu Kanun hükümlerine göre, en kısa zamanda gerekli işlemleri yapar."

29. 2863 sayılı Kanun"un 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Devlete, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları Devlet malı niteliğindedir."

30. 2863 sayılı Kanun"un 6. maddesi şöyledir:

"Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları şunlardır:

 a) Korunması gerekli tabiat varlıkları ile 19 uncu yüzyıl sonuna kadar yapılmış taşınmazlar,

 b) Belirlenen tarihten sonra yapılmış olup önem ve özellikleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunmalarında gerek görülen taşınmazlar,

c) Sit alanı içinde bulunan taşınmaz kültür varlıkları,

 d) Milli tarihimizdeki önlemleri sebebiyle zaman kavramı ve tescil söz konusu olmaksızın Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük tarihi olaylara sahne olmuş binalar ve tesbit edilecek alanlar ile Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kullanılmış evler.

 Ancak, Koruma Kurullarınca mimari, tarihi, estetik, arkeolojik ve diğer önem ve özellikleri bakımından korunması gerekli bulunmadığı karar altına alınan taşınmazlar, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı sayılmazlar.

 Kaya mezarlıkları, yazılı, resimli ve kabartmalı kayalar, resimli mağaralar, höyükler, tümülüsler, ören yerleri, akropol ve nekropoller; kale, hisar, burç, sur, tarihi kışla, tabya ve isihkamlar ile bunlarda bulunan sabit silahlar; harabeler, kervansaraylar, han, hamam ve medreseler; kümbet, türbe ve kitabeler, köprüler, su kemerleri, su yolları, sarnıç ve kuyular; tarihi yol kalıntıları, mesafe taşları, eski sınırları belirten delikli taşlar, dikili taşlar; sunaklar, tersaneler, rıhtımlar; tarihi saraylar, köşkler, evler, yalılar ve konaklar; camiler, mescitler, musallalar, namazgahlar; çeşme ve sebiller; imarethane, darphane, şifahane, muvakkithane, simkeşhane, tekke ve zaviyeler; mezarlıklar, hazireler, arastalar, bedestenler, kapalı çarşılar, sandukalar, steller, sinagoklar, bazilikalar, kiliseler, manastırlar; külliyeler, eski anıt ve duvar kalıntıları; freskler, kabartmalar, mozaikler, peri bacaları ve benzeri taşınmazlar; taşınmaz kültür varlığı örneklerindendir.

 Tarihi mağaralar, kaya sığınakları; özellik gösteren ağaç ve ağaç toplulukları ile benzerleri; taşınmaz tabiat varlığı örneklerindendir."

31. 2863 sayılı Kanun"un 20. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz kültür varlıkları ve parçalarının, bulundukları yerlerde korunmaları esastır. Ancak, bu taşınmaz kültür varlıklarının başka bir yere nakli zorunluluğu varsa veya özellikleri itibariyle nakli gerekli ise, Koruma Bölge Kurullarının uygun görüşü ve gereken emniyet tedbirleri alınmak suretiyle Kültür ve Turizm Bakanlığınca istenilen yere nakledilebilir. Kültür varlığının nakli dolayısıyla taşınmazın maliki bir zarara maruz kalmışsa, Kültür ve Turizm Bakanlığınca oluşturulacak bir komisyonun tespit edeceği tazminat zarar görene ödenir."

32. 2863 sayılı Kanun"un 24. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Devlet malı niteliğini taşıyan korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklarının Devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve bunların korunup değerlendirilmeleri Devlete aittir. Bu gibi varlıklardan gerçek ve tüzelkişilerin ellerinde bulunanlar, değeri ödenerek Bakanlık tarafından satın alınabilir."

33. 2863 sayılı Kanun"un 25. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Dördüncü maddeye göre Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirilen taşınır kültür ve tabiat varlıkları ile 23 üncü maddede belirlenen korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıkları, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bilimsel esaslara göre tasnif ve tescile tabi tutulurlar. Bunlardan Devlet müzelerinde bulunması gerekli görülenler, usulüne uygun olarak müzelere alınırlar.

...

 Tasnif ve tescil dışı bırakılan ve müzelere alınması gerekli görülmeyenler, sahiplerine bir belge ile iade olunurlar. Belge ile iade olunan kültür varlıkları üzerinde, sahipleri her türlü tasarrufta bulunabilirler. Bir yıl içinde sahipleri tarafından alınmayanlar, müzelerde saklanabilir veya usulüne uygun olarak Devletçe satılabilir."

34. 2863 sayılı Kanun"un 64. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer üstünde, yer altında ve su altında bulunan taşınır kültür varlıklarını 4 üncü maddede yazılı makam ve mercilere, aynı maddede yazılı süreler içerisinde haber verenlere:

 a) Bulunan varlık, bunların mülkü içinde ise bu Kanunun 24 üncü ve 25 inci maddeleri uygulanır. Ayrıca ikramiye verilmez.

 b) Bulunan varlık başkasının mülkü içinde ise Kültür ve Turizm Bakanlığınca varlığın değeri dikkate alınarak, takdir olunacak bedelin % 80"i ikramiye olarak bulan ile mülk sahibi arasında yarı yarıya paylaştırılır.

 c) Kültür varlığı Devlete ait arazide bulunmuş ise, takdir olunacak bedelin % 40"ı bulana ikramiye olarak verilir.

...

 f) Yukarıdaki fıkralardan herhangi biri uyarınca kültür varlıklarını bulan, haber veren veya yakalayan kişiler birden fazla ise verilecek ikramiyeler bunlar arasında eşit olarak paylaştırılır.

..."

35. İkramiye ile ilgili Yönetmelik"in 3. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerüstünde, yeraltında ve sualtında taşınır kültür ve tabiat varlığı bulunduğunu bilenler veya varlığından yeni haberdar olan malik veya zilyetlerden; bunu en geç üç gün içinde en yakın müzeye, köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki idare amirlerine haber verenlere;

 a) Varlık, bulanın mülkü içinde ise; "Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıklarının Tasnifi, Tescili ve Müzelere Alınmaları Hakkında Yönetmelik" gereğince tespit edilecek değeri usulüne göre ödenerek müzelerce satın alınır. Ayrıca ikramiye verilmez.

 b) Varlık başkasının mülkü içinde ise ilgili Yönetmeliğine göre takdir edilecek bedelin % 80"i ikramiye olarak bulan ile mülk sahibi arasında eşit olarak paylaştırılır.

 c) Varlık Devlete ait arazide bulunmuş ise, ilgili Yönetmeliğine göre takdir olunacak bedelin % 40"ı bulana ikramiye olarak ödenir.

 d) Nerede bulunursa bulunsun haber verilen varlık, korunması gerekli nitelikte kültür ve tabiat varlığı olmadığı takdirde sahiplerine, müzelerce verilecek bir belge ile iade olunur. Bu belge iade olunan varlık ile sahibini açıkça tanımlayabilecek nitelikte düzenlenir.

 Belge ile iade olunan varlıklar üzerinde sahipleri her türlü tasarrufta bulunabilirler. Bir yıl içinde sahiplerince alınmayan varlıklar müzelerde saklanabilir veya usulüne uygun olarak Devletçe satılabilirler."

36. İkramiye ile ilgili Yönetmelik"in 5. maddesi şöyledir:

"Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile, nerede bulunursa bulunsun varlığı Bakanlıkça daha önceden bilinen taşınır kültür ve tabiat varlıkları için ihbar ikramiyesi ödenmez."

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

37. Mahkemenin 8/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

38. Başvuruculardan Necati Yıldız adına sunulan 22/9/2014 tarihli bireysel başvuru formunda, müştereken malik olunan taşınmazda bulunan steller için ikramiye ödenmesi talebiyle açılan davada verilen kararın hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı, yargılamanın yaklaşık on iki yılda tamamlanarak makul bir sürede sonuçlandırılmadığı, ikramiye ödenmemesi sebebiyle maddi zarara sebebiyet verildiği, temel hak ve hürriyetlerin korunmasında etkili bir başvuru yolunun sunulmadığı, aynı durumda olan bir kısım üçüncü kişilere ikramiye ödendiği belirtilerek mülkiyet, adil yargılanma, etkili başvuru hakları ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği ileri sürülmüş; yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, stellerin bilimsel ölçütler uyarınca değerlerinin belirlenerek ödenmesi, taşınmazda bulunan eserler için maddi tazminat ve uğranılan manevi zararlar nedeniyle manevi tazminat ödenmesi talep edilmiştir.

39. Başvuruculardan Necati Yıldız ve diğer başvurucular adına sunulan 11/11/2014 tarihli bireysel başvuru formunda ise başvurucuların müştereken maliki bulundukları taşınmazda bulunan steller için tasnif, nitelendirme, değer tespiti ve ikramiye tutarını belirleme usulüne karşı itirazların dile getirilebileceği etkili hukuk yolların bulunmaması sebebiyle etkili başvuru hakkının; ikramiye ödenmemesi, stellerin bulunduğu taşınmazın 1. derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi ve kamulaştırma kararı alınmasına rağmen herhangi bir kamulaştırma bedelinin ödenmemesi, taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkilerinin tamamen ortadan kalkmış olması sebebiyle mülkiyet hakkının; ikramiye ödenmesi talebiyle açılan davanın makul sürede sonuçlanmaması sebebiyle adil yargılanma hakkının; başvurucularla aynı durumda bulunan üçüncü kişilere ikramiye ödemeleri yapılmasına rağmen başvuruculara ikramiye ödenmemesi sebebiyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiği ileri sürülmüş; yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, stellerin bilimsel ölçütler uyarınca değerlerinin belirlenerek ödenmesi, taşınmazda bulunan eserler ile sit alanı ilan edilen taşınmaz için maddi tazminat, makul olmayan idari ve yargı süreci sebebiyle manevi tazminat ödenmesi talep edilmiştir.

B. Değerlendirme

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

41. Öncelikli olarak başvurucular vekilince 22/9/2014 tarihinde başvuruculardan yalnızca Necati Yıldız adına başvuru formu sunulduğu; diğer başvurucular yönünden ise bir kısım ihlal iddiaları da eklenmek suretiyle 11/11/2014 tarihinde ayrıca başvuru formu sunulmuş olduğu dikkate alınarak başvuru dilekçelerinin ayrı başlıklar altında incelenmesi uygun görülmüştür.

42. Başvurucu Necati Yıldız yönünden mülkiyet ve adil yargılanma haklarıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin de ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Ancak, başvurucuya eşitlik ilkesiyle ilgili olarak Anayasa’nın 10. maddesinin ilk fıkrasında sayılan hangi nedene dayalı olarak ayrı muamele yapıldığından bahsedilmediği, hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kalındığına dair somut bir bilgi veya belge sunulmadığı görülmektedir. Bu durumda başvurucunun şikâyetlerinin özü itibarıyla müştereken malik olunan taşınmazda bulunan steller için ikramiye ödenmesi talebiyle açılan davanın hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak reddedilmesi, ikramiye ödenmemesinin maddi olarak zarara sebebiyet verdiği, yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılmadığı hususlarına ilişkin olduğu ve bahsedilen şikâyetlerin mülkiyet ve adil yargılanma haklarına yönelik bulunduğu anlaşılmıştır. Bu bakımdan ikramiye ödenmesi talebiyle açılan davanın hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak reddedildiği iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden, yargılamanın uzun sürdüğü yönündeki iddianın yine adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkı yönünden, ikramiye ödenmemesinin maddi olarak zarara sebebiyet verdiği iddiasının ise mülkiyet hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüş; eşitlik ilkesi yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

43. Öte yandan kültür varlıklarının tasnif, nitelendirme ve değer biçme aşamalarına itirazlar bakımından etkili hukuk yollarının bulunmadığı iddia edilmiş ise de anılan ihlal iddiası yönünden takdir edilen ikramiye bedeline itiraz edilmesi üzerine oluşturulan komisyonca yeniden inceleme yapılarak yeni bir bedel belirlenmesi (bkz. § 14, 15), ikramiye ödenmesine imkân bulunmadığının bildirilmesi üzerine yeniden inceleme yapılması hususundaki başvurular (bkz. § 17) ve konuya ilişkin olarak tamamlanan idari yargı mercilerindeki süreç (bkz. § 18 vd.) değerlendirilmek suretiyle başvurulabilecek iç hukuk yolları dikkate alındığında etkili başvuru yolları yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. 11/11/2014 Tarihinde Sunulan Başvuru Formu Yönünden İnceleme

44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılması gerekir.

45. Kabul edilebilirlik şartlarından biri olan otuz günlük süre kuralı başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür.

46. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 11. maddesinde yer alan kural uyarınca vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır ve tebliğ edilen evrakın içeriğine göre bir kanun yoluna başvurulması söz konusu ise kanunda öngörülen süreler bu tarih itibarıyla işlemeye başlar (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 24).

47. Somut olayda başvurucularca Van İdare Mahkemesinde açılan dava sonunda nihai olarak 28/10/2010 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz üzerine Danıştay Ondördüncü Dairesince hükmün onandığı, karar düzeltme isteminin ise 18/6/2014 tarihinde reddedildiği anlaşılmaktadır. Başvuru formu ve eklerine göre karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararın 22/8/2014 tarihinde başvurucuların vekiline tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

48. Bu aşamadan sonra başvurucular vekilince 22/9/2014 tarihinde yalnızca başvuruculardan Necati Yıldız adına başvuru formu düzenlenerek bireysel başvuruda bulunulduğu, diğer başvuruculardan bahsedilmediği anlaşılmaktadır. 11/11/2014 tarihinde Mahkememize gönderilen başvurucular listesi ve başvuru dilekçesinde ise başvurucu Necati Yıldız ile birlikte diğer başvurucuların isimlerine yer verildiği ayrıca taşınmazın 1. derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi, kamulaştırma bedeli ödenmemesi ve taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkilerinin tamamen ortadan kaldırılmış olmasına bağlı olarak bir kısım yeni ihlal iddialarının ileri sürüldüğü görülmüştür.

49. Bu durumda, başvuru formu ve eklerinden anlaşıldığı üzere karar düzeltme talebinin reddine ilişkin nihai kararın 22/8/2014 tarihinde öğrenilmesinden sonra otuz günlük başvuru süresi içinde 22/9/2014 tarihinde bireysel başvuru hakkının kullanılmasında süre yönünden sorun görülmemekle birlikte, Necati Yıldız dışında kalan diğer başvurucular yönünden ve bir kısım yeni ihlal iddiaları ilk kez dile getirilmek suretiyle otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 11/11/2014 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı bulunduğu değerlendirilmiştir.

50. Açıklanan nedenlerle, Necati Yıldız dışında kalan diğer başvurucular yönünden ve taşınmazın 1. derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi, kamulaştırma bedeli ödenmemesi ve taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkilerinin tamamen ortadan kaldırılmış olmasına bağlı olarak ilk kez ileri sürülen ihlal iddialarına ilişkin olarak yapılan 11/11/2014 tarihli başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. 22/9/2014 Tarihinde Başvurucu Necati Yıldız Adına Sunulan Başvuru Formu Yönünden İnceleme

i. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

51. Başvurucu, müşterek malik olunan taşınmazda bulunan steller için ikramiye ödenmemesinin maddi olarak zarara sebebiyet verdiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

52. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bir anayasal hak ihlali iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi için başvurucu tarafından dayanılan hakkın Anayasa"da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olması ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında yer alması, ayrıca başvurucunun ihlal iddiasına temel alınan hakkın kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerekir (Ahmet Sağlam, § 31).

53. Anayasa"nın 35. maddesi ile Sözleşme"ye ek 1 No.lu Protokol"ün 1. maddesi kapsamında Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı, kapsam itibarıyla 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nda yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa"nın 35. maddesindeki güvence kapsamına girdiğine kuşku yoktur. Buna göre somut olayda, Anayasa"nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun, Anayasa"nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, §§ 30, 31).

54. Nitekim, bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).

55. Öte yandan "sahip olunan şey" kavramı, Sözleşme ve Anayasa"daki düzenlenmeler açısından özerk bir kavram olarak ele alınıp değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu konudaki değerlendirmeler gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve gerekse Anayasa Mahkemesi tarafından mevzuattan bağımsız olarak değerlendirilmektedir (Selçuk Emiroğlu,§ 27).

56.Belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti", Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkının güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).

57. Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme"nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tanıma mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılabilecektir (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37).

58. Somut olayda başvurucu müşterek maliki olduğu taşınmazda bulunan ve "Hakkâri Stelleri" olarak adlandırılan tarihi eser niteliğindeki yapılar sebebiyle kendisine ikramiye ödenmesi gerektiğini belirterek idari makamlara yapılan başvurudan sonuç alınamaması üzerine İdare Mahkemesinden talepte bulunmuştur. Bu durumda, ikramiye ödenmemesi sebebiyle maddi yönden zarara uğradığı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden başvurucunun öncelikle böyle bir hakkının var olduğunu veya en azından meşru bir beklenti kapsamında mülkiyet hakkının bulunduğunu kanıtlaması gerekmektedir.

59. Başvurucu tarafından ikramiye ödemesine dayanak olarak gösterilen tarihi eser niteliğindeki yapıların başvuru ve diğer müşterek maliklerin mülkiyetinde bulunduğuanlaşılan özel hukuk hükümlerine tabi taşınmazda ortaya çıktığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. 2863 sayılı Kanun"un 5. maddesinde, özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının Devlet malı niteliğinde bulunduğu düzenlenmiştir. Bu bakımdan, mevzuat hükümleri uyarınca başvurucunun müşterek mülkiyetinde bulunduğu anlaşılan taşınmazda bulunan tarihi eser niteliğindeki yapıların taşınır veya taşınmaz kültür varlığı olmasına bağlı bulunmaksızın mülkiyetinin Devlete ait olduğu tartışmasız olup esasen başvurucunun uyuşmazlığa konu yapıların kendisi ve müşterek maliklere ait olduğu yönünde bir iddiası da bulunmamaktadır.

60. Öte yandan başvurucu, müşterek mülkiyetinde bulunan taşınmazda bulunan tarihi eser niteliğindeki yapılar sebebiyle kendisine ikramiye ödenmesi gerektiğini belirterek bu"alacağı" elde edilememiş olması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Bu bakımdan, bu aşamada başvurucunun alacağa yönelik beklentisinin mevzuat hükümleri ve yargısal içtihatlar kapsamında desteklenip desteklenmediği hususu irdelenerek iddiaların Anayasa"nın 35. maddesi kapsamında güvence sağlayabilecek yeterlilikte meşru beklenti oluşturup oluşturmadığının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

61. Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunması halinde izlenecek yöntem ve yapılması mümkün ödemelere ilişkin düzenlemeler 2863 sayılı Kanun ve bu Kanun kapsamında çıkartılan ikramiye ile ilgili Yönetmelik hükümleri kapsamında düzenlenmiştir. 2863 sayılı Kanun"da korunması gereken kültür ve tabiat varlıkları taşınır ve taşınmaz varlıklar olmalarına göre farklı düzenlemelere tabi tutularak korunması gereken taşınmaz kültür varlıklarının hangileri olduğu Kanun"un 6. maddesinde, korunması gereken taşınır kültür ve tabiat varlıklarının hangileri olduğu ise Kanun"un 23. maddesinde belirtilmiştir. Somut olayda, başvurucunun müşterek maliki olduğu taşınmazda bulunan tarihi eser niteliğindeki yapıların niteliği itibarıyla "stel" olduğu ve "Hakkâri Stelleri" olarak isimlendirildiği görülmektedir. 2863 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (d) bendinde "stellerin" korunması gereken taşınmaz kültür varlığı örnekleri arasında sayıldığı görülmüştür.

62. 2863 sayılı Kanun"un 20. maddesinde taşınmaz kültür varlığı ve parçalarının bulundukları yerde korunmalarının esas olduğu belirtilmiş, zorunluluk bulunması veya özelliği itibarıyla nakli gerekli ise başka bir yere naklin mümkün olduğu, bu durumda nakil sebebiyle taşınmazın malikinin bir zarara uğraması söz konusu ise bu zararın tazmini yönündentazminat ödeneceği belirtilmiştir. 2863 sayılı Kanun kapsamında taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunması hâlinde buna bağlı olarak ikramiye veya tazminat ödenmesine ilişkin başka bir yasal düzenlemenin bulunmadığı değerlendirilmiştir.

63. Öte yandan aynı Kanun"un 24. maddesinde korunması gereken taşınır kültür ve tabiat varlıklarının Devlet elinde ve müzelerde bulundurulmasının korunup değerlendirilmesinin Devlete ait olduğu, bu varlıklardan gerçek kişilerin ellerinde bulunanların değeri ödenerek satın alınabileceği düzenlenmiş; Kanun"un 64. maddesinde ise taşınır kültür varlıklarını bulanlara verilecek ikramiyeye ilişkin ayrıca düzenleme yapılmıştır. Buna göre taşınır kültür varlığının bulan kişinin kendi mülkiyetinde olan yerde bulunması hâlinde taşınır kültür ve tabiat varlığının değeri ödenerek satın alınmasına ilişkin Kanun"un 24. maddesinin ve taşınır kültür ve tabiat varlığının müzelere alınmasına ilişkin Kanun"un 25. maddesinin uygulama alanı bulacağı, bunun dışında ikramiye ödenmeyeceği açıkça belirtilmiş; bulunan varlığın Devlete veya bulan dışındaki üçüncü kişilere ait bir arazide bulunması hâlinde ise ikramiye ödenebileceği belirtilerek ödemenin yöntemine ilişkin düzenlemelere ayrıca yer verilmiştir.

64. 2863 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan ikramiye ile ilgili Yönetmelik"in 1. maddesinde Yönetmelik"in amacının ülke sınırları içinde bulunan taşınır kültür ve tabiat varlıklarını bulanlara, haber verenlere ve bunları yakalayan kamu görevlilerine ödenecek ikramiyenin tahakkuk ve tediyesine ilişkin işlemleri belirlemek olduğu vurgulanmış; taşınır kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin olarak ödenecek ikramiyeye ilişkin esaslar Yönetmelik"in 3. maddesinde düzenlenmiş ve aynı Yönetmelik"in 5. maddesinde ise "İkramiye Ödenmeyecek Haller" kenar başlığı altında taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları için ikramiye ödenmeyeceğinin ayrıca düzenlendiği görülmüştür.

65. Bu durumda, ilgili mevzuat hükümleri kapsamında, bulunan kültür ve tabiat varlıklarından yalnızca taşınır vasfı bulunanlar için ikramiye ödenmesine ilişkin düzenlemelere yer verildiği, 2863 sayılı Kanun"da taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunması halinde bu durum sebebiyle ikramiye ödenmesine yönelik bir düzenleme bulunmadığı gibi ikramiye ile ilgili Yönetmelik"te taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları için ikramiye ödenmeyeceğinin ayrıca ve açıkça düzenlendiği görülmüştür. Diğer yandan, taşınır kültür ve tabiat varlıkları yönünden ise ayrım yapıldığı, taşınır kültür ve tabiat varlığının bulanın kendi mülkiyetinde olan bir taşınmazda bulunması hâlinde 2863 sayılı Kanun"un 24. maddesi kapsamında taşınır kültür ve tabiat varlığının değeri ödenerek satın alınması usulünün öngörüldüğü, bunun dışında ikramiye ödenmeyeceğininaçıkça belirtildiği; bulunan varlığın Devlete veya bulan dışındaki üçüncü kişilere ait bir arazide bulunması halinde ise ikramiye ödenebileceği belirtilmiştir.

66. Somut olayda, 2863 sayılı Kanun"un 6. maddesinin (d) bendi kapsamında "steller" korunması gereken taşınmaz kültür varlığı örnekleri arasında sayılmış ise de İlk Derece Mahkemesince, bulunan kültür varlıklarının in-sitü (özgün konum) durumunda olup olmadığının ve buradan hareketle taşınır veya taşınmaz kültür varlığı niteliğinde sayılıp sayılamayacağı hususunun ayrıca tartışma konusu olduğu ifade edilerek bu kapsamda ayrıca değerlendirme yapılmış ve bulunan kültür varlıklarının in-sitü (özgün konum) durumda olduğu ve bu yön itibarıyla da kültür varlıklarının taşınmaz kültür varlığı niteliğinde kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yine, bulunan kültür varlıklarının başvurucunun müşterek mülkiyetinde olan taşınmazda bulunduğu hususunun da taraflar arasında tartışmalı olmadığı değerlendirilmiştir.

67. Öte yandan başvurucu tarafından müşterek mülkiyetinde olan taşınmazda bulunan taşınmaz kültür varlıklarının bulunması sebebiyle ikramiye ödenmesi hususuna ilişkin olarak yerleşik bir yargı içtihadına dayanılmadığı gibi bu yönde bir yargısal içtihat da ortaya konulmamıştır. Bulunan kültür ve tabiat varlıkları sebebiyle ikramiye ödenmesi istemiyle idare mahkemelerinde açılan pek çok davanın temyiz incelemesinde 2863 sayılı Kanun kapsamında taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları örneklerinin neler olduğunun ayrı ayrı sayıldığı, ikramiye ödenmesine ilişkin mevzuat hükümlerinin taşınır kültür ve tabiat varlıkları için öngörülmüş olup taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları yönünden ikramiye ödenmemesine ilişkin işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir (bkz. Danıştay Ondördüncü Dairesinin 20/2/2014 tarihli ve E.2013/9390, K.2014/2440; Danıştay Altıncı Dairesinin 19/4/2006 tarihli ve E.2004/1132, K.2006/2113; 28/6/2010 tarihli ve E.2008/9622, K.2010/6767 sayılı kararları).

68. Sonuç olarak müşterek malik olunan taşınmazda bulunan ve taşınmaz vasfında olduğu belirlenen kültür varlıkları sebebiyle ikramiye ödenmesi yönündeki beklentinin ilgili mevzuat hükümleri yönünden yeterli bir temele dayanmadığı, ikramiye ödemesi yapılmasının şartları bulunduğu, şartların oluşup oluşmadığının derece mahkemelerince değerlendirileceği, başvurucunun iddia ettiği alacağın başvurucuyu meşru bir beklentiye sevkedecek mevzuat hükümleri veya yargı içtihatları tarafından desteklenmediği, dolayısıyla başvurucunun Anayasa"nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

69. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddialar

70. Başvurucu, müştereken malik olunan taşınmazda bulunan steller için ikramiye ödenmesi talebiyle açılan davada verilen kararın hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

71. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

72. Başvuru konusu olayda, müşterek malik olunan taşınmazda bulunan steller sebebiyle ikramiye ödenmesinin mümkün olup olmadığı ve ödenecek ikramiye tutarının belirlenmesine ilişkin idari süreç ve Kültür Bakanlığınca nihai olarak ikramiye ödenmesinin mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine, başvurucular tarafından ikramiye ödenmesi istemiyle Van İdare Mahkemesinde dava açılmıştır. Mahkemece tarafların iddia ve delilleri değerlendirilerek bulunan eserlerin stel olduğu, ilgili mevzuatta stellerin taşınmaz kültür varlığı olarak nitelendirildiği, ayrıca mevcut deliller dikkate alındığında eserlerin in-sitü (özgün konum) durumda olduğunun da anlaşıldığı, bu durumda eserlerin 2863 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gereken taşınmaz kültür varlığı olduğunun tartışmasız hâle geldiği, 2863 sayılı Kanun ve ikramiye ile ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca başvuruculara ikramiye ödenmesinin mümkün olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir (bkz. §§ 20, 22). Temyiz üzerine hüküm, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 16/4/2012 tarihli ilamı ile onanmış, karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 18/6/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

73. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet bulunmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmakta olup Derece Mahkemesi kararında bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

74. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

iii. Makul Sürede Yargılanma Hakkına İlişkin İddia

75. Başvurucunun, yargılamanın uzun sürdüğü ve makul sürede sonuçlanmadığı iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

76. Başvurucu, ikramiye ödenmesi talebiyle idari yargıda açılan davanın yaklaşık on iki yılda sonuçlandığını ve bu sürenin makul olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

77. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalar ile hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince kamu hukuku alanına dâhil olan ancak sonucu itibarıyla medeni haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34–64; Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).

78. Başvuruya konu davanın, müşterek malik olunan taşınmazda bulunan kültür varlıkları sebebiyle ikramiye ödenmesi talebine ilişkin olarak açıldığı anlaşılmaktadır. Medeni hak ve yükümlülükleri konu alan davalarda yargılama faaliyetinin makul süre değerlendirmesi için başlangıcı, kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 50). Ancak idari yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari makamlara başvurulmasının zorunlu olduğu durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılmasını sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan başvurular üzerine açılan davalar bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru tarihi olup somut başvuru açısından bu tarih 5/6/2002 tarihidir.

79. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Somut başvuruda sürenin bitiş tarihi, başvurucunun karar düzeltme talebinin Danıştay Ondördüncü Dairesince reddedildiği 18/6/2014 tarihidir.

80. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, ilk olarak 5/6/2002tarihinde ikramiye ödenmesi istemiyle ve ikramiyenin tutarına ilişkin olarak Kültür Bakanlığına başvurulduğu; istemin reddi üzerine Van İdare Mahkemesinde 19/9/2002 tarihinde dava açıldığı; Mahkemenin 21/10/2003 ve 19/3/2004 tarihli kararlarıyla dava dilekçesi ve eklerindeki bir kısım eksiklikler sebebiyle 2577 sayılı Kanun"un 15. maddesinin 1/d bendine dayalı olarak dava dilekçelerinin reddedildiği; eksiklikler tamamlanmak suretiyle yeniden verilen dava dilekçesi üzerine yapılan yargılama sonunda Mahkemece 29/5/2007 tarihinde davanın reddedildiği; temyiz üzerine başvurucu vekilinin gerekçeli kararda gösterilmemesi ve kendisine gerekçeli kararın tebliğ edilmemiş olması sebebiyle hükmün 10/2/2010 tarihinde bozulduğu; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 28/10/2010 tarihinde davanın reddine karar verildiği, temyiz üzerine 16/4/2012 tarihinde hükmün onanmasına karar verildiği ve karar düzeltme isteminin de 18/6/2014 tarihinde reddedildiği anlaşılmıştır.

81. Başvuru konusu yargılama süreci incelendiğinde, başvuruya konu uyuşmazlığın niteliği ve taraf sayısının çokluğu dikkate alındığında başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğu değerlendirilebilir ve dava dilekçesi ile eklerinde davacı taraftan kaynaklı sebeplerle eksiklikler bulunduğu kabul edilebilir ise de 19/9/2002 tarihinde açılan davada 1 yıl sonra ilk inceleme aşamasından itibaren davanın her aşamasında gözetilmesi gereken dava dilekçesinin reddine ilişkin kararların verilmesi noktasında, usule ilişkin bu karar sonucu davanın esastan görüşülmeye geçilmesinde gecikmelerin yaşandığı, eksikliklerin tamamlanmasından sonra İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamanın yaklaşık 3 yıl sürdüğü, İlk Derece Mahkemesince yazılan gerekçeli kararda bir kısım eksiklikler bulunması sebebiyle tebligat işlemlerinin yapılmasında gecikmelerin yaşandığı, yine bu eksiklikler sebebiyle İlk Derece Mahkemesince 29/5/2007 tarihinde verilen kararın yaklaşık 3 yıl sonra 10/2/2010 tarihinde usule ilişkin sebeplerle temyiz incelemesinde bozulduğu, bozma ilamına uyularak verilen 28/10/2010 tarihli kararın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçmek suretiyle yaklaşık 4 yıl sonra 18/6/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, bu tespitler ışığında özellikle yargı sisteminin yapısından kaynaklanan iş yükü ve organizasyon eksikliğinin somut başvuruya ilişkin yargılama süresinin uzaması üzerinde baskın bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, başvurucunun tutum ve davranışlarının ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasının yargılamanın önemli ölçüde uzamasına sebep olduğunun söylenemeyeceği, somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında dikkate alınması gereken toplam 12 yıllık sürede makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

82. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

83.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

84. Başvurucu tüm başvuru kapsamında, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, stellerin bilimsel ölçütler uyarınca değerlerinin belirlenerek ödenmesi, taşınmazda bulunan eserler için 5.000.000 TL maddi ve uğranılan manevi zararlar nedeniyle 2.000.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

85. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

86. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 10.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

87. İhlal kararı nedeniyle maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

88. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.1. 11/11/2014 tarihli başvuru formu kapsamında, başvurucu Necati Yıldız dışında kalan diğer başvurucular yönünden ileri sürülen iddialar ile taşınmazın 1. derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi, kamulaştırma bedeli ödenmemesi ve taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkilerinin tamamen ortadan kaldırılmış olmasına bağlı olarak ileri sürülen iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Başvurucu Necati Yıldız yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyleKABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Başvurucu Necati Yıldız yönünden yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Başvurucu Necati Yıldız yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucu Necati Yıldız"a 10.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucu Necati Yıldız"a ÖDENMESİNE, diğer başvurucular yönünden yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi