Esas No: 2014/4821
Karar No: 2014/4821
Karar Tarihi: 8/12/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
F. A. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/4821) |
|
Karar Tarihi: 8/12/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe
GÜLTEKİN |
Başvurucu |
: |
F. A. |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; delillerin değerlendirilmesi ve takdirinde
hataya düşülmesi, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 21/6/2005 tarihinde tasarlayarak -eşe karşı- insan
öldürme suçunu işlediği iddiasıyla 9/9/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve
sonra serbest bırakılmıştır. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığının 24/12/2009
tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. Başvurucu
14/9/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
9. Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/11/2012 tarihli kararıyla
başvurucunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Mahkeme kararının ilgili
kısımları şöyledir:
"... yine İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstütüsü raporunda maktülenin
avuçlarında bulunan kıl örneklerinin kahverengi renginde olduğu, sanığın da saç
renginin kahverengi olduğu ve bu konuda benzerlik gösterdiği,sanığın
olay sonrasında maktülün parmağındaki yüzüğü niçin aldığına
da mantıklı bir cevap veremediği, yine sanığın maktülün
boynundaki kesi izlerini görmesine rağmen maktülün
sandalyeden düşerek öldüğünü söylediği, sanık savunmasında olay esnasında ve
zamanında markette olduğunu söylese dahi iş yerinin o saatte kapalı olduğunun
yukarıda da izah edildiği gibi tanık beyanlarından tespit edildiği, maktülün almış olduğu bıçak darbesine rağmen olay yerinde
kan izlerinin görülmemesinin sanık tarafından delil ve emarelerin yok
edildiğine bir delalet teşkil ettiği, olay yerinin bu şekilde temizlenmesinin
de uzun bir süreçdevam etmesi dikkate alındığında
sanığın işyerinin saat 12:00 ve 13:45 e kadar kapalı olarak görülmesi sanığın
bu delilleri bu sürede temizlediğine delil teşkil ettiği, sanığın başka
kadınlarla ilişkisinin olması ve bu kadınlara eşinde kanser hastalığının
bulunması nedeni ile yakında öleceğine dair beyanlarda bulunduğu, nitekim
olaydan bir sene sonra başka bir kadınla da evlendiği, ölmesini istediği ve
beklediği eşini öldürenlerin bulunması için suçlu psikolojisinin gereği olarak
bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, bakanlıklara, özel yayıncı kuruluşlara
başvurarak, faili bulunduğu eylemi gizlemek, dikkatleri başka yöne çevirmek ve
hedef şaşırtmak, bu bağlamda başkalarının gerçekleştirldiği
izlenimini uyandırmak için ısrarla dilekçe gönderdiği, soruşturma ve kovuşturma
yapan yargı mensuplarını şikayet ve ihbarlar ile tazyik altına almaya çalışması
da suçlu psikolojisinin bir gereği olarak kabul görmüş ve sanığın bu şekilde gündüzleyin işletmiş olduğu marketin üst katında oturan
resmi nikahlı eşi F. A."yı 46 yerinden bıçaklayarak
öldürdüğü yolunda mahkememizde hiçbir teredddüt ve
şüpheye yer verilmeksizin tam bir vicdani kanaat hasıl olmuş...
...
Bu açıklamalar ışığında sanığın pusu kurduğu
ve/veya sanığın öldürme konusunda bir karar verip daha sonra sanığın bu
kararını fiili işlemeden önce sakince ve soğukkanlı bir biçimde vicdani bir
muhakeme sonucunda alıp, ayrıca mağduru öldürme konusundaki bu düşüncesinde
ısrar ve sebat gösterdiği nihayet öldürmek kararı ile kararın icrası arasında
sanığın soğukkanlılığını kararında ısrar ettiğini gösteren bir zaman diliminin
bulunduğu, öldürmeye ne zaman karar verdiği ve bu karardan ne kadar süre sonra
gerçekleştirdiği yani karar zamanı belli değildir,sadece
eylemin gerçekleşme zamanı bellidir, bu itbarla
sanığın eşi olan maktüle F. A."yı
46 bıçak darbesi ile öldürmesi tek başına taamüdde
kanıt olmayacağı düşüncesi ile taammüdd hükümleri
uygulanmamış, sanığın sübut bulan resmi nakahlı eşini
kasten öldürme suçundan TCK"nun 82/1d maddesi
gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda duruşma
sürecinde tam bir vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak
gerekmiştir."
10. Temyiz üzerine Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 29/4/2014 tarihli
kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 8/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, hakkında yürütülen yargılamada kanuni tutukluluk
süresinin aşıldığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Bireysel başvuruların 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013,
§§ 18, 19).
14. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece
mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk
hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı
olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi
açısından tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı
fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan
suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte
ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına
hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir
tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan
mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Nitekim gerek Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gerekse Yargıtay mahkûmiyet kararı sonrası
tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece
mahkemesi kararıyla mahkûm olan bir sanığın söz konusu mahkûmiyet kararından
sonraki tutulmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 5.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca "mahkûmiyet sonrası tutma" olarak değerlendirmekte ve tutukluluk
süresinin hesabında dikkate almamaktadır (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 33).
15. "Bir suç isnadına bağlı olarak tutukluluk"ta
geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı
durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir.
Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece
mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
16. Bu kapsamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda, yapılacak bireysel başvurunun
ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her
aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma dışında;
nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi
içinde yapılması gerekir. AİHM de mahkûmiyet kararından itibaren altı ay içinde
yapılmayan “bir suç isnadına bağlı” tutma kapsamındaki başvurunun süresinde
olmadığını belirtmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Atalay Öztürk / Türkiye (k.k.), B. No: 54890/09, 7/1/2014, §§ 37-41).
17. Başvurucu hakkında yürütülen yargılamada Çorlu 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 9/11/2012 tarihli kararı ile başvurucunun mahkûmiyetine karar
verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29/4/2014 tarihli ilamı
ile karar onanarak kesinleşmiştir.
18. Buna göre İlk Derece Mahkemesinin 9/11/2012 tarihli
mahkûmiyet ve tutukluluğun devamı kararı ile başvurucunun tutukluluk hâli sona
ermiştir. Bu karar başvurucu ile vekiline aynı tarihte tefhim edilmiş olup
başvurucu, anılan karara karşı itiraz kanun yoluna başvurduğuna dair bilgi veya
belge de sunmamıştır. Bu belirlemeler karşısında tutuklulukla ilgili
şikâyetleri içeren bireysel başvurunun İlk Derece Mahkemesinin nihai kararını
verdiği 9/11/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken
4/4/2014 tarihinde yapılması nedeniyle başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna
varılmıştır.
19. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
20. Başvurucu; eşini öldürmediğini, masum olduğunu, gerçek
failin bulunması amacıyla birçok kuruma dilekçe sunduğunu, aleyhine somut delil
bulunmadığını, haksızlığın giderilmesini talep etmiştir.
21. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
22. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
27. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
28. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 4 yıl 7 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
30. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
31. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmamıştır.
32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte başvuruya konu olan yargılama sürecinin
kesinleşerek sona erdiği dikkate alındığında başvurucunun da tazminat talebi
bulunmaması nedeniyle ihlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yapılması gereken bir husus bulunmadığı anlaşılmaktadır.
33. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. 206,10 TL harç oluşan toplam yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2010/7, K.2012/330) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.