Esas No: 2014/13502
Karar No: 2014/13502
Karar Tarihi: 14/12/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET KAYA VE REMZİ ÇEKEN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/13502) |
|
Karar Tarihi: 14/12/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe
GÜLTEKİN |
Başvurucular |
: |
1. Mehmet
KAYA |
|
|
2. Remzi
ÇEKEN |
Vekili |
: |
Av. Ali
AYDEMİR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilir olduğuna, esas
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. 8/7/2004 tarihinde resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık
suçlarını işledikleri iddiasıyla Derik Cumhuriyet Başsavcılığınca 4/3/2005
tarihli iddianameyle Derik Asliye Ceza Mahkemesinde başvurucular hakkında kamu
davası açılmıştır. Mahkemece 6/2/2008 tarihinde yetkisizlik kararı verilmiş,
dava dosyası Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Mahkemenin
29/3/2013 tarihli kararıyla dolandırıcılık suçundan başvurucular hakkındaki
davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, resmî belgede sahtecilik suçundan
ise başvurucuların mahkûmiyetine karar verilmiştir. Karar temyiz edilmiş olup
inceleme devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
8. Mahkemenin 14/12/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
9. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
A. Esas Yönünden
10. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını
verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
11. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
12. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 11 yıl 9 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
15. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
16. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
17. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında -yargılamadaki taraf sayısı da dikkate alınarak- başvuruculara
ayrı ayrı net 10.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların
uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında
illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış
olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
18. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harcın
başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine ve 1.800 TL vekâlet ücretinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvuruculara ayrı ayrı net 10.500 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
C. 206,10 TL harcın BAŞVURUCULARA AYRI AYRI ÖDENMESİNE ve 1.800
TL vekâlet ücretinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtay 11. Ceza Dairesine
(E.2015/1858) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
14/12/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.