Esas No: 2014/15313
Karar No: 2014/15313
Karar Tarihi: 22/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABA EKSPORT GİYİM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/15313) |
|
Karar Tarihi: 22/2/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
Aba Eksport Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti. |
Vekili |
: |
Av. Okay
ŞİMŞEK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge
kullanılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebiyle
açılan davada yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma
hakkının, yargılama esnasında ileri sürülen iddiaların Derece Mahkemeleri
tarafından verilen kararlarda değerlendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar
hakkının, Mahkemece hatalı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu aleyhine sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı
belge kullanılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini
talebiyle 26/11/2009 tarihinde dava açılmıştır. Dava, Bakırköy 6. Asliye
Ticaret Mahkemesinin E.2009/177 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Mahkemece
25/2/2010 tarihli karar ile E.2009/177 sayılı dava dosyasının Bakırköy 5.
Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2009/170 sayılı dosyası ile birleştirilmesine,
yargılamanın E.2009/170 sayılı dosya üzerinden devam etmesine karar
verilmiştir.
9. Başvurucu, zamanaşımı defi ile görev itirazında bulunmuş,
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince 13/4/2010 tarihli ara kararı ile
zamanaşımı definin tüm deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine karar
verilmiştir. Görev itirazı, her iki tarafın da tacir ve davanın ticari bir
alacağın tahsil edilememesinden kaynaklanan bir tazminat davası olduğu
gerekçesiyle reddedilmiştir.
10. Başvurucu vekili tarafından 20/12/2012 tarihli duruşmada
bilirkişi raporuna itiraz edilmiş, Mahkemece yeniden bilirkişi raporu alınması
gerekip gerekmeyeceğine ilişkin olarak dosyanın incelemeye alınmasına karar
verilmiştir. 21/3/2013 tarihli duruşmada başvurucu vekilinin sunduğu mazeret
dilekçesine ilişkin olarak Mahkemece başvurucu vekilinin son kez mazeretli
sayılmasına karar verilmiş ve mazeret nedeniyle duruşma 11/6/2013 tarihine
ertelenmiştir.
11. Mahkeme 11/6/2013 tarihli kararı ile asıl ve birleşen
davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Taraf delilleri toplanmış olup, toplanan delillerle davada ve
birleşen davada davacılar açmış bulundukları dava ile davalı Aba Eksport Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti"nin
sahte ve muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge kullanması nedeni ile vergi
dairesinden KDV iadesini alamadıklarını belirterek, KDV iadesini alamamaktan
kaynaklanan zarar, çalıştığı firmalarla ticaretin yitirilmesinden kaynaklanan kanazç kaybı ve davalıya ait işyerinde yapılan masraf ve
taşınma giderleri olmak üzere maddi ve şirket ad ve unvanının zedelenmesi
nedeni ile de manevi tazminat talebinde bulundukları, toplanan delillerle
davacıların vergi dairelerinden KDV iadesinin alınmamasından doğan zararlarının
mevcut olduğu, bunun da davalı şirketle olan ticari ilişkileri bulunması nedeni
ile davalı şirketin vergi dairesince sakıncalı listesine alınmasından
kaynaklandığı, davalı şirketle ticari ilişkilerinin bulunması nedeni ile kendi
KDV iadelerinin de yapılmadığı ve davacı M. Ambalaj San. ve Dış Tic. Ltd. Şti."nin talep edilen dönem itibari ile 44.162,08 TL, birleşen
davanın davacısı S. Ambalaj San. ve Tic. A.Ş."nin
29.526,10 TL tutarında KDV iadesinden dolayı davalıdan alacak talep
edebilecekleri, davacıların KDV iadelerinin ödenmeme nedeninin gelen cevabi
yazılarla davalının sahte belge kullanan konumunda olması nedeni ile bu durumun
oluştuğu toplanan delillerle sabit olmuş, Mahkememizce de; davacı davalarının
KDV iadesi alacağı yönünden taleple bağlı kalınarak kabulü cihetine
gidilmiştir. Her ne kadar davacılar mahrum kalınan kar ve ticaret yapılan
firmaların kendilerinden alış yapmamaları nedeni ile uğradıkları zararın da
tespiti ile bu yönde de tazminat talebinde bulunmuşsalar da ve ayrıca
şirketlerinin uğradığı itibar kaybı ile manevi tazminat talebinde bulunmuşsalar
da, kar kaybı ve diğer maddi kayıplarına yönelik taleplerinin dosyada mevcut
delillerle kanıtlanamamış olması karşısında, Mahkememizce diğer maddi zararlara
yönelik taleplerin reddi cihetine gidilmiştir. Her ne kadar davacılar şirket ad
ve unvanının zedelenmesi nedeni ile manevi tazminat talebinde bulunmuşsalar da,
şartları oluşmayan manevi tazminat taleplerinin de reddi cihetine gidilmiştir.
Ayrıca tahliye gideri de talep edilmişse de, kira aktinin
bitiminde kiralananın boşaltılması nedeni ile tahliye giderinin istenmesi söz konusu
olamayacağı gibi, erken tahliyede de davada oluşan şartlarda
değerlendirildiğinde davacıların bu yönde talepde
bulunmaları mümkün değildir, bu nedenle davacıların tahliye gideri yönündeki
taleplerinin de reddi cihetine gidilmiştir."
12. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 19/11/2013 tarihli ilamı ile dosya
kapsamını ve toplanan delilleri dikkate alarak, delillerin Mahkemece takdir
edilerek karar verildiği ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığı
gerekçeleriyle kararı onanmıştır. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 3/7/2014
tarihli ilamı ile reddedilmiştir. Anılan ilam başvurucuya 11/8/2014 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
17. Somut olayda, sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı
belge kullanılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini
talebiyle başvurucu aleyhine Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinde 26/11/2009
tarihinde açılan davanın 25/2/2010 tarihinde Bakırköy 5. Asliye Ticaret
Mahkemesinin E.2009/170 sayılı dosyası ile birleştirildiği ve yargılamaya bu
dosya üzerinden devam edildiği tespit edilmiştir. Mahkemece on dört duruşma
yapıldığı, bilirkişi raporu alındığı, ilgili vergi daireleri ile yazışmalar
yapıldığı, davacı tanıklarının dinlendiği ve 11/6/2013 tarihli karar ile
davanın kısmen kabulüne karar verildiği belirlenmiştir. Kararın Yargıtay 6.
Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamı ile onandığı, karar düzeltme
talebinin aynı Dairenin 3/7/2014 tarihli ilamı ile reddedildiği anlaşılmıştır.
18. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde davanın iki
dereceli bir yargılama sisteminde toplam 4 yıl 7 ay sürdüğü, başvurucu
vekilinin mazeret dilekçesi sunarak 21/3/2013 tarihli duruşmaya katılmadığı ve
bu sebeple Mahkeme kararının 11/6/2013 tarihinde açıklandığı, başvurucudan
kaynaklanan bu süre dikkate alındığında yargılama süresinin 4 yıl 4 ay olduğu,
yargılama sürecinin bütünü dikkate alındığında başvurucunun haklarını ihlal
edecek bir gecikmenin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
19. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
20. Başvurucu yargılama esnasında davanın usulü ile esasına
ilişkin ileri sürdüğü iddialarının Derece Mahkemeleri tarafından dikkate
alınmadığını, gerekçeli karar ile Yargıtay ilamında da bu iddialarının
değerlendirilmediğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
21. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz,
B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 57).
22. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir.
Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve
gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
24. Başvurucu; aleyhine açılan tazminat davasında Mahkemece
delillerin eksik ve hatalı değerlendirilerek yanlış karar verildiğini,
yargılama esnasında ileri sürdüğü zamanaşımı defi ile Mahkemenin görevsizliğine
ve bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarının Mahkeme tarafından dikkate
alınmadığını belirterek eşitlik ilkesi ile adil yargılanma ve etkili başvuru
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ihlal iddialarının sahte ve
muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılması nedeniyle uğranılan maddi
ve manevi zararın tazmini talebiyle aleyhine açılan davada verilen kararın adil
olmadığına yönelik olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun şikâyetleri bir bütün
olarak adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. Somut olayda Mahkemece 13/4/2010 tarihli ara kararı ile
zamanaşımı definin tüm deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine karar
verilmiştir. Görev itirazı, her iki tarafın da tacir ve davanın ticari bir
alacağın tahsil edilememesinden kaynaklanan bir tazminat davası olduğu
gerekçesiyle reddedilmiştir. 20/12/2012 tarihli duruşmada başvurucu vekili
tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilmiş, Mahkemece yeniden bilirkişi
raporu alınması gerekip gerekmeyeceğine ilişkin olarak dosyanın incelemeye
alınmasına karar verilmiştir. Mahkemece yeniden bilirkişi raporu alınmasına
gerek görülmemiş; iddiada bulunma, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya
kapsamı incelenerek ilgili kısmı yukarıda belirtilen (bkz. § 11) gerekçe ile
11/6/2013 tarihinde hüküm kurulmuştur. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından da
delillerin Mahkemece takdir edilerek karar verildiği ve takdirde de bir
isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar onanmıştır.
28. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, Derece
Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.