Esas No: 2014/4054
Karar No: 2014/4054
Karar Tarihi: 23/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HÜSEYİN ALBAYRAK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/4054) |
|
Karar Tarihi: 23/2/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Ayhan KILIÇ |
Başvurucu |
: |
Hüseyin ALBAYRAK |
Vekili |
: |
Av. Ali KÜÇÜKÇOLAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Kamulaştırmasız
el atma sebebiyle açılan tazminat davası devam ederken yürürlüğe giren kanun
hükmünün uygulanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu Hüseyin Albayrak 1953 doğumlu olup İstanbul ili
Beykoz ilçesinde ikamet etmektedir.
8. Başvurucuya ait İstanbul ili Bakırköy ilçesi İkitelli
mevkiinde kain 3 pafta 3254 parsel numaralı taşınmaz 4/5/1979 yılında Arsa
Ofisi Genel Müdürlüğü (Arsa Ofisi) tarafından kamulaştırılmıştır. 29/4/1964
tarihli ve 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanunu ile kurulan Arsa Ofisi 8/12/2004
tarihli ve 5273 sayılı Kanun"la 1164 sayılı Kanun"da yapılan değişikliklerle
lağvedilmiş ve Arsa Ofisine verilen görevler Toplu Konut İdaresi Başkanlığına
(TOKİ) devredilmiştir.
9. Kamulaştırma kararı, başvurucunun tapu müdürlüğünden elde
edilen "M. Sokak No: 6-2 Bakırköy" adresinde tebligata çıkartılmış,
ancak 21/10/1979 tarihinde adresinde bulunamadığı notu düşülerek tebligat
mazbatası iade edilmiştir. Öte yandan idare tarafından Bakırköy İlçe Jandarma
Komutanlığı marifetiyle Halkalı kasabası çevresinde yapılan adres araştırması
sonucu düzenlenen 12/7/1979 tarihli yazıda gayrimenkul maliklerinin
bulunamadığı belirtilmiştir. Netice itibarıyla başvurucunun adresinin tespit
edilememesi nedeniyle kamulaştırma kararı ilanen tebliğ edilmiştir.
10. Söz konusu taşınmaz Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin
21/11/1984 tarihli kararıyla 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu"nun mülga 17. maddesi uyarınca Arsa Ofisi adına tescil edilmiştir.
11. Başvurucu tarafından, 18/6/2010 tarihinde Arsa Ofisinin
görevlerini üstlenen TOKİ"ye sunulan dilekçe ile 2942 sayılı Kanun"a, 18/6/2010
tarihli ve 5999 sayılı Kanun"un 1. maddesiyle eklenen geçici 6. madde uyarınca
taşınmaz bedelinin ödenmesi istemiyle uzlaşma başvurusunda bulunulmuştur.
12. 5999 sayılı Kanun"la 2942 sayılı Kanun"a eklenen geçici 6.
madde, 9/10/1956-4/11/1983 tarihleri arasında gerçekleşen kamulaştırmasız el
atmalara ilişkin ihtilafların tasfiyesi amacıyla ihdas edilmiştir. Bu
doğrultuda, anılan maddeyle 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasında
gerçekleşen fiili el atmalara uygulanmak üzere birtakım özel hükümler sevk
edilmiştir. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında, tazminat talep edilmesi
halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi öngörülmüş ve altı ay içinde uzlaşmaya
varılamazsa ya da idare tarafından uzlaşmaya davet olunmazsa ancak bundan sonra
dava açılabileceği belirtilmiştir.
13. Başvurucunun uzlaşma talebi TOKİ tarafından 20/1/2011
tarihli yazıyla reddedilmiştir. Anılan yazıda 2942 sayılı Kanun"un geçici 6.
maddesi uyarınca tazminat ödenebilmesi için kamulaştırma işlemlerinin
tamamlanmamış olması gerektiği ifade edilmiş ve başvurucunun taşınmazının
kamulaştırılmasına ilişkin işlemlerin tamamlanmış olması nedeniyle başvurucuya
tazminat ödenemeyeceği belirtilmiştir.
14.Başvurucu 14/3/2010 tarihinde Çekmece 3. Asliye Hukuk
Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası
açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, kamulaştırma tebligatının usulsüz
olduğunu ve dolayısıyla kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmadığını savunmuştur.
15.Mahkemece 20/7/2011 tarihli kararla hak düşürücü sürenin
aşıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, davalının
adresinin kamulaştırma tarihinde yürürlükte bulunan 31/8/1956 tarihli ve 6830
sayılı İstimlak Kanunu hükümleri uyarınca ilgili kuruluşlardan araştırıldığı
ancak tespit edilememesi üzerine kamulaştırma işlemlerinin ilanen tebliğ
edildiği ve bu şekilde yapılan tebligatın geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
16. Mahkeme kararı temyiz edildikten sonra 11/6/2013 tarihinde
yürürlüğe giren 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun"un 21. maddesiyle, 2942
sayılı Kanun"un geçici 6. maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmiştir. Ayrıca
anılan Kanun"un 22. maddesiyle 2942 sayılı Kanun"a geçici 7. madde eklenmiştir.
Sözü edilen geçici 7. maddeyle, mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. ve 17. maddeleri
ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare
adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma
işlemlerinin tamamlanmış sayılması öngörülmüş; bu kamulaştırma işlemleri
sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya
bedeline karşı itiraz davaları açılamayacağı belirtilmiş; açılmış ve devam eden
davaların bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılacağı ifade edilmiştir.
17. Mahkeme kararını temyizen
inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18/6/2013 tarihli kararıyla, kararın
dayandığı gerekçelere göre davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı
belirtilerek karar onanmış, karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 13/1/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Dairenin onama ve karar düzeltme kararlarında
6487 sayılı Kanun"la 2942 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddeye herhangi bir
atıf yapılmamıştır.
18. Nihai karar 18/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu 18/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
20. Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95,
K.2014/176 sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesi iptal
edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. Mülga 6830 sayılı Kanun"un 17. maddesi şöyledir:
“İstimlâk olunan gayrimenkulun takdir edilen
kıymetine, kanuni müddet içinde mahkemeye müracaat ile itiraz edilmediği ve
tapa dairesinde rıza ile ferağ muamelesi yaptırılmadığı hallerde takdir edilen
kıymetin tamını mîllî bankalardan birisine ve bulunmıyan yerlerde malsandığına
yatırılarak makbuzu alâkadar evrak suretleriyle birlikte mahkemeye tevdi
edilir. Mahkeme iki tarafı derhal davet ederek, gelmeseler dahi gıyaplarında o gayrimenkulun lehine istimlâk yapılan idare adına tescilini
tapu dairesine tezkere ile bildirir. ”
22. 2942 sayılı Kanun"un mülga 17. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
“Tebliğ edilen kamulaştırma işlemine karşı
idari ve adli yargıya başvurulmadığı veya bu konuda açılan davaların kesin
olarak sonuçlandığı ancak taşınmaz mal sahibinin ferağ vermediği hallerde,
takdir edilen ve artırılan bedelin tamamı milli bankalardan birine yatırılarak
makbuzu ilgili belge örnekleriyle birlikte mahkemeye verilir. Mahkeme iki
tarafı derhal davet ederek, gelmemeleri halinde gıyaplarında, belgeleri
inceleyerek; kamulaştırma usulüne uygun şekilde tamamlanmış ise, taşınmaz malın
kamulaştırma yapan idare adına tesciline karar verir ve tapu dairesine bildirir. ”
23. 6487 sayılı Kanun"un 22. maddesiyle 2942 sayılı Kanun"a
eklenen ve Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95, K.2014/176
sayılı kararı ile iptal edilen geçici 7. madde şöyledir:
“Mülga 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı
İstimlak Kanununun 16 ve 17 nci
maddeleri ile 2942 sayılı Kanunun mülga 16 ve 17 nci
maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen
kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemleri tamamlanmış
sayılır. Bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde
bulunulamaz; kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz;
açılmış ve devam eden davalar bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır."
24. Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95,
K.2014/176 sayılı kararının, 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesinin ilgili
bölümünün iptaline ilişkin bölümü şöyledir:
“1- Anlam ve Kapsam
Gerek mülga 6830 sayılı Kanun"a gerekse 2942
sayılı Kanun"un 4650 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerden önceki hâline
göre, kamulaştırılan taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği tarih,
kamulaştırmanın idari safhasının tamamlandığı gündür. Kamulaştırmanın idari
safhasının tamamlanması, kamulaştırma kararının kesinleşmesiyle
gerçekleşmektedir. Kamulaştırma kararının kesinleşmesi de işlemin davacıya
tebliğinden itibaren otuz gün içinde idari yargıda dava açılmaması veya dava
açılmış ise dava sonucu verilen davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesiyle
sağlanmaktadır.
2942 sayılı Kanun"un mülga 16. maddesi ile
mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. maddesi, kamulaştırma işlemine karşı dava
açıldığı hâllerde zorunluluk bulunması kaydıyla, idareye, karardan önce
taşınmaza el koyma olanağı sağlamaktadır. Buna göre, kamulaştırılan taşınmaz
mala hemen el konulmasına idarece zorunluluk görüldüğü hâllerde, kamulaştırma
işlemine karşı açılan davada mahkeme kararının sonucu beklenmeksizin,
taşınmazın idare adına tesciline karar verilmesi mahkemeden istenebilmektedir.
Bu amaçla kamulaştırmaya konu olan taşınmazın mahkemece idare adına tescil
edilebilmesi için, kamulaştırma işleminin davalı mal sahibine tebliğ edilmesi
ve taşınmaz mala kıymet takdir komisyonunca takdir edilen bedelin tamamının
malik adına bankaya yatırılması gerekmektedir.
Yine gerek mülga 6830 sayılı Kanun"un 17.
maddesi gerekse 2942 sayılı Kanun"un mülga 17. maddesiyle, kamulaştırma
işleminin idari safhasının tamamlanmasından sonra malik tarafından ferağ
verilmemesi durumunda idarenin mahkemeye başvurarak tescil davası açma olanağı
getirilmiştir. Mahkeme iki tarafı derhal davet etmekte ve taraflar gelmese dahi
gıyaplarında belgeleri incelemek suretiyle idare adına tescile karar
vermektedir. İlgili maddelere göre taşınmazın idare adına tescil edilebilmesi
için kamulaştırma işleminin usulüne uygun olarak tebliğ edilerek
kesinleştirilmiş olması ve kamulaştırma bedelinin mal sahibi adına bankaya
yatırılmış bulunması gerekmektedir.
Yargıtay, usulüne uygun olarak tebliğ
edilmemiş kamulaştırma işlemlerinde taşınmaz mülkiyetinin idareye geçmediğini,
bu durumda idarece taşınmaza el konulsa ve 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve
17. maddeleri ile mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkeme kararıyla idare adına tescil edilse dahi bunun kamulaştırmasız el atma
hükmünde olduğunu kabul etmekte ve kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan
tazminat davalarını süre sınırı olmaksızın incelemektedir.
Uygulamada, idarelerin tebligata ve
kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığına dair arşiv belgelerini imha etmiş
olmaları nedeniyle ispat sorunlarıyla karşılaşılabilmekte ve bu durum, ikinci
kez kamulaştırma bedeli ödenmesine yol açabilmektedir.
Kanun koyucu, mülga 6830 sayılı Kanun"un 16.
ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda, kamulaştırma
bedelinin peşin olarak hak sahiplerine ödendiği veya hak sahipleri adına
bankaya bloke edildiği hususunu dikkate alarak, idarelerin, ispat yükünden
kaynaklanan sorunlar nedeniyle ikinci kez kamulaştırma bedeli ödemelerini engellemek
amacıyla dava konusu kuralda yer alan düzenlemeyi ihdas etmiştir.
Bu amaçla, mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. ve
17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve
diğer kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayılması öngörülmüş; bu
kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde
bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları
açılamayacağı belirtilmiş; açılmış ve devam eden davaların bu madde hükmü
uygulanarak sonuçlandırılacağı ifade edilmiştir.
2- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu
...
Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki
işlemlerin, bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere
kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak
yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. Usulüne uygun işlemlerin kendilerine
bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir.
Usulüne uygun olarak yapılan tebligat, Anayasa"da güvence altına alınmış olan
iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan
hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir.
4650 sayılı Kanun"dan önceki kamulaştırma
mevzuatına göre tebligatın yapılıp yapılmaması, dava açma süreleri ve
dolayısıyla adalete erişim hakkının kullanılabilmesi için hayati bir öneme
sahiptir. Kural olarak kamulaştırma işlemi usulüne uygun olarak tebliğ
edilmeden dava açmak için zorunlu olan otuz günlük hak düşürücü sürenin malik
açısından işlemeye başlaması mümkün değildir.
Dava konusu maddenin birinci cümlesinde, mülga
6830 sayılı Kanun"un 16. ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve
17. maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen
kamulaştırmalarda, geçmişte usulüne aykırı olarak yapılmış olan tebligatlar
geçerli sayılarak kamulaştırma işlemleri tamamlanmış kabul edilmektedir.
Usulsüz olarak gerçekleştirilen kamulaştırma tebligatları geçerli kabul
edilerek kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayılmasının, kamulaştırma
işlemine ve bedele karşı açılacak davalar için öngörülen otuz günlük hak
düşürücü sürenin geçirilmesi sonucunu doğuracağı açıktır.
Yargıtayın yerleşik içtihadı, geçersiz tebligata istinaden idare adına yapılan
tescillerin yolsuz ve bu durumda idarenin taşınmaza el koymasının da fiili el
atma hükmünde olduğu yönünde olup bu içtihat uyarınca malikin kamulaştırmasız
el atma nedeniyle herhangi bir süre sınırlamasına tabi olmaksızın tazminat
davası açması mümkündür. Maddenin ikinci cümlesinde, bu kamulaştırma işlemleri
sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya
bedeline karşı itiraz davaları açılamayacağı açıkça belirtilmek suretiyle
birinci cümleyle oluşturulan hukuki durum teyit edilmenin yanında, kamulaştırmasız
el atma nedeniyle açılabilecek tazminat davalarının da önü kapatılmıştır.
Ayrıca ikinci cümlenin devamında, açılmış ve
devam eden davaların bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılacağı belirtilerek
geçici 7. madde hükmünün, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve
derdest olan davalara da uygulanması sağlanmıştır. Kuralın önceki bölümleriyle,
kamulaştırma işlemine karşı iptal davası, bedel için de bedel artırımı veya
tazminat davası açılamayacağı öngörüldüğünden bu bölümün kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte açılmış olan davalarda da uygulanması, bu davaların esasının
incelenmeksizin usulden reddedilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Kuralın gerekçesinde, 6830 sayılı Kanun"un 16.
ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda, kamulaştırma
bedelinin peşin olarak hak sahiplerine ödendiği veya hak sahipleri adına
bankaya bloke edildiği belirtilmiştir.
Sözü edilen kurallar uyarınca yapılan
kamulaştırma işlemlerinde kıymet takdir komisyonunca takdir edilen kamulaştırma
bedeli malik adına bankaya bloke edilmiş olsa da bazı durumlarda, malike
yapılan tebligatın usulsüz olması gibi malikten kaynaklanmayan ve malike kusur
izafe edilmesi de mümkün olmayan sebeplerle, malikin kamulaştırma işlemlerinden
ve kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığından haberdar olamaması mümkündür.
Bu durumda, geçmişte malikten kaynaklanmayan sebeplerle usulsüz olarak yapılan
tebligatlar geçerli kabul edilerek kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış
sayılması suretiyle malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan davaları açma
imkânının ortadan kaldırılması ve açılan davaların da esası incelenmeksizin
usulden reddedilmesinin öngörülmesi, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmadığı gibi
hukuk güvenliği ilkesini ve malikin mülkiyet hakkını zedelemektedir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural
Anayasa"nın 2., 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. ”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, 6830 sayılı Kanun uyarınca kamulaştırma yapan
idarenin tapu müdürlüğünden, vergi dairesinden ve zabıta marifetiyle adres
araştırması yaptıktan sonra ilanen tebligat yoluna gidebileceğini ifade etmiş
ve olayda zabıta marifetiyle yapılan araştırmanın usulüne uygun olmaması
nedeniyle ilanen tebligatın geçersiz olduğunu savunmuştur. Başvurucu, zabıta
araştırmasının, kamulaştırma tebligatının yapıldığı Cevizlik Mahallesi yerine,
ilgisiz bir bölge olan Halkalı mevkiinde yapılmasının, bazı mahkeme kararlarını
da örnek göstermek suretiyle usule aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
27. Başvurucu, kamulaştırma tebligatının geçersizliğine ilişkin
görüşlerini temyiz aşamasında ileri sürdüğünü ancak Yargıtay"ın, kararın temyiz
edilmesinden sonra yürürlüğe giren 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesini
uygulayarak temyiz istemini reddettiğini iddia etmiştir. Başvurucu söz konusu
hükmün, geçmişe yürütülerek derdest olan davasına da uygulanmasının kazanılmış
haklarını ve hukuk devleti ilkesini zedelediğini belirtmiş, sonuç olarak
mülkiyet hakkının ihlal edildiği şikâyetinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesine
yönelik şikâyetin mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
29. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı
36. maddesi şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki
davaya bakmaktan kaçınamaz.”
30. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız
hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren
sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
32. Olayda, başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasına ilişkin
4/5/1979 tarihli karar, başvurucunun adresinin tespit edilememesi nedeniyle ilanen
tebliğ edilmiştir. Söz konusu taşınmaz Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin
21/11/1984 tarihli kararıyla 2942 sayılı Kanun"un mülga 17. maddesi uyarınca
Arsa Ofisi adına tescil edilmiştir. Başvurucu tarafından, 18/6/2010 tarihinde
Arsa Ofisinin görevlerini üstlenen TOKİ"ye yapılan uzlaşma başvurusunun
sonuçsuz kalması üzerine Mahkemede kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat
davası açılmıştır. Mahkemece 20/7/2011 tarihli kararla hak düşürücü sürenin
aşıldığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Mahkeme kararını temyizen
inceleyen Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18/6/2013 tarihli kararıyla, kararın
dayandığı gerekçelere göre davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı
belirtilerek karar onanmıştır.
33. Mahkeme kararının temyiz edilmesinden sonra 11/6/2013
tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun"un 22. maddesiyle 2942 sayılı
Kanun"a eklenen geçici 7. maddeyle, mülga 6830 sayılı Kanun"un 16. ve 17.
maddeleri ile 2942 sayılı Kanun"un mülga 16. ve 17. maddeleri uyarınca
mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve
diğer kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmış sayılması öngörülmüş; bu
kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde
bulunulamayacağı, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamayacağı
belirtilmiş; açılmış ve devam eden davaların bu madde hükmü uygulanarak
sonuçlandırılacağı ifade edilmiştir.
34. Ancak temyiz istemi Yargıtay tarafından bu hükme dayanılarak
reddedilmemiş ve dolayısıyla bu hüküm olayda uygulanmamıştır. Yargıtay, Mahkeme
kararında açıklanan gerekçelerde isabetsizlik bulunmadığını belirtmiştir. Yargıtayın bu ifadesi, Mahkeme kararının gerekçesini
benimsediği anlamına gelmektedir. Mahkeme kararında, davalının adresinin
kamulaştırma tarihinde yürürlükte bulunan 6830 sayılı Kanun hükümleri uyarınca
ilgili kuruluşlardan araştırıldığı, ancak tespit edilememesi üzerine
kamulaştırma işlemlerinin ilanen tebliğ edildiği ve bu şekilde yapılan
tebligatın geçerli olduğu gerekçesine dayanılmıştır. Dolayısıyla başvurucu
tarafından açılan davanın ve temyiz isteminin, kamulaştırma kararının tebliğine
ilişkin olarak 1979 yılında yapılan işlemlerin geçerli olduğu gerekçesine
istinaden reddedildiği anlaşılmaktadır.
35. 6487 sayılı Kanun"la 2942 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7.
maddeyle idare tarafından yapılan tebligat işlemlerinin usulsüz olsa bile
geçerli sayılması öngörülmüş ve bu hükmün mevcut davalara da uygulanması
düzenlenmiş ise de somut davanın hiçbir aşamasında bu hüküm uygulanmamıştır.
Mahkeme, 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesinden bağımsız olarak tebligatın
geçerli olup olmadığını tartışmış ve neticede tebligatın geçerli olduğu
sonucuna ulaşarak davayı hak düşürücü sürenin aşıldığı gerekçesiyle reddetmiş,
Yargıtay da Mahkemenin ulaştığı sonucu aynen benimsemiştir. Bu itibarla
başvurucunun, 2942 sayılı Kanun"un geçici 7. maddesinin geçmişe yürütülerek
kendi davasına uygulandığı şikâyetinin maddi temelden yoksun olduğu
anlaşılmaktadır.
36. Öte yandan, dava konusu yapılmış maddi olay ve olgular ile
delillerin değerlendirilmesi ilke olarak derece mahkemelerinin takdirindedir.
Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında derece mahkemelerinin maddi
olay ve olgular ile delillerin değerlendirilmesi hususundaki takdirini
denetlemesi kural olarak mümkün değildir. Ancak derece mahkemelerinin bu
husustaki değerlendirmelerinin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bunun hak ve özgürlüklere müdahale
teşkil etmesi hâlinde Anayasa Mahkemesinin denetim hakkı saklıdır (Benzer
yönde: Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
37. Olayda Mahkemece, başvurucunun taşınmazının kamulaştırılması
kararına ilişkin tebligatın geçerli olup olmadığı tartışılmış ve neticede
tebligatın geçerli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi de
Mahkemenin ulaştığı kanaati usule ve hukuka uygun bulmuştur. Derece
mahkemelerinin ulaştığı bu sonucun aksini düşünmeyi gerektirecek bir neden de
bulunmamaktadır.
38. Sonuç olarak mahkemeye erişim yönelik açık bir ihlalin söz
konusu olmadığı anlaşılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
23/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.