Esas No: 2014/3910
Karar No: 2014/3910
Karar Tarihi: 23/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÜLER DEMİR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/3910) |
|
Karar Tarihi: 23/2/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Leyla Nur
ODUNCU |
Başvurucu |
: |
Güler DEMİR |
Vekili |
: |
Av.
Necmettin POLAT |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, 1993 yılında düğün konvoyuna düzenlenen silahlı saldırıdayaralanma olayında makul sürede ve etkili
soruşturma yürütülmeyerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi
nedeniyle yaşam hakkının; anılan olaydan kaynaklanan zararlar için 17/7/2004
tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 5/12/1993 tarihinde, Diyarbakır ili Bismil ilçesi
Tepe beldesinden Üçtepe köyüne giden kendi düğününün
gelin konvoyuna İlçe Jandarma Komutanlığında er olan şahıs/şahıslarca silahlı
saldırı yapıldığını, bu saldırıda yaralandığını iddia etmiştir.
1. Ceza Soruşturmasına
İlişkin Süreç
9. Başvurucu yukarıdaki paragrafta belirtilen olay kapsamında
30/6/2005 tarihinde Bismil Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette
bulunduğunu beyan etmiştir.
10. 1/7/2005 tarihinde şikâyet konusu olay hakkında başvurucunun
ifadesi alınmıştır. Ayrıca muhtelif tarihlerde tanık ifadeleri alınmış; Bismil
İlçe Jandarma Komutanlığı, Tepe Jandarma Karakol Komutanlığı, Bismil Devlet
Hastanesi Baştabipliği ile birtakım yazışmalar yapılmıştır. Ayrıca başvurucunun
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen
teşhis ve tedavi evrakları da mevcuttur.
11. Ateş eden şahsın kimliği tespit edilemediğinden Başsavcılıkça
daimî arama kararı verilmiş, periyodik aralıklarla bu karar yenilenmiştir.
12. Başsavcılığın 6/5/2009 tarihli ve Soruşturma No. 2005/885,
Karar No. 2009/432 sayılı kararı ile yapılan soruşturmada olayın fail ya da
faillerinin belirlenemediği, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu"nun 448., 62. ve 102/2. maddeleri gereğince dava zamanaşımı süresi
dolana kadar daimî arama kararı alındığı, 765 sayılı Kanun"da öngörülen on beş
yıllık dava zamanaşımı süresinin 5/12/2008 tarihinde dolduğu, bu sebeple meçhul
şüpheliler hakkında kovuşturma yapılması imkânı kalmadığı gerekçesiylekovuşturmaya
yer olmadığı kararı verilmiştir.
13. Başvurucu tarafından Siverek Ağır Ceza Mahkemesinde
kovuşturmaya yer olmadığı kararınaitiraz edilmiştir.
14. Siverek Ağır Ceza Mahkemesinin 15/1/2013 tarihli ve 2013/65
Değişik İş sayılı kararı ile Başsavcılığın kararının usul ve yasaya uygun
olduğu gerekçesi ile itirazın reddine hükmedilmiştir. Ret kararı, başvurucuya
18/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
2. İdari Başvuru ve İdari
Yargılamaya İlişkin Süreç
15. Başvurucu, iddia edilen olay kapsamında (bkz. § 8) 27/7/2005
tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle
Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
16. Komisyon 11/8/2006 tarihli kararında başvurucunun tazminat
talebini reddetmiştir.
17. Başvurucu tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine
Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.
18. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 23/10/2007 tarihli ve
E.2007/221, K.2007/1318 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline
hükmedilmiştir.
19. Davalı idarenin temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 20/11/2014 tarihli ve E.2011/9774, K.2014/8604 sayılı ilamı ile
kararın onanmasına hükmedilmiştir.
20. Başvurucu, Danıştay karar tarihinden önce 20/3/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 765 sayılı Kanun"un 448. maddesinde yer alan hüküm şöyledir:
"Her kim bir kimseyi kasten öldürürse on
beş seneden on sekiz seneye kadar ağır hapis cezasına mahküm
olur."
22. 765 sayılı Kanun"un 62. maddesi şöyledir:
"Bir kimse işlemeği kast ettiği cürmün
icrasına taallük eden bütün fiilleri ikmal etmiş
fakat ihtiyarında olmayan bir sebepten dolayı o cürüm meydana gelmemiş ise kanunda
yazılı olmayan yerlerde fiil, idam ve müebbet ağır hapis Cezasını müstelzim
olduğu takdirde müteşebbis hakkında on seneden aşağı olmamak üzere muvakkat
ağır hapis ve müebbet sürgün cezasını müstelzim olursa beş sene ağır hapis
cezası hükmolunur. Sair hallerde o cürüm için verilecek cezanın altıda birinden
üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur."
23. 765 sayılı Kanun"un zamanaşımı sürelerini düzenleyen 102.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kanunda başka türlü yazılmış olan
ahvalin maadasında hukuku amme davası:
1- Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi
sene,
2- Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat
ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3- Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır
hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden
mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4- Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis
veya hapis yahud sürgün veya hidematı
ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim
cürümlerde beş sene,
5- Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz
liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6- Bundan evvelki bendlerde
beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde
altı ay geçmesile ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında
yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed
yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim
cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru
zamanı yoktur."
24. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., geçici 1., geçici 3.,
geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu
kararı eki kararın 1. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; kendi düğününün gerçekleştiği sırada Diyarbakır
ili Bismil ilçesi Tepe beldesinden Üçtepe köyüne
giden düğün konvoyuna 5/12/1993 tarihinde silahlı saldırı yapıldığını,
kendisinin bu saldırıda yaralandığını, anılan saldırının İlçe Jandarma
Komutanlığında er olan şahıs/şahıslarca yapıldığını düşündüğünü, olay hakkında
2005 yılında Savcılığa şikâyette bulunduğunu fakat adli makamlar tarafından
olayın soruşturulmasının makul sürede tamamlanmadığını, faillerin tespiti ve
cezalandırılmasında adli makamların etkisiz kaldığını, bu nedenlerle yaşam
hakkının ihlal edildiğini, silahlı saldırı konusunda 5233 sayılı Kanun
kapsamında yaptığı başvuruda ve açtığı davada makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Yaşam Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu 5/12/1993 tarihinde kendisinin gelin konvoyuna
silahlı saldırıda bulunulması hakkında yapmış olduğu şikâyette adli makamlar
tarafından olayın etkili soruşturulmasının makul sürede tamamlanmadığını,
silahlı saldırıyı gerçekleştiren kişilerin kolluk görevlileri olduğunu
düşündüğünü ve bu konuda faillerin tespiti ile cezalandırılmasında adli
makamların etkisiz kaldığını, bu nedenlerle yaşam hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun iddiaları ve başvuruya konu soruşturma
kapsamında sunulan bilgi ve belgeler, Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasının maddi boyutunun ihlal edilip edilmediği konusunda değerlendirme
yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte kanıt unsuru içermemektedir. Bu nedenle,
başvurucunun yaşam hakkının ihlali iddialarının sağlıklı bir şekilde
değerlendirilebilmesi ancak, devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği
gibi yerine getirip getirmediğinin tespiti ile mümkün olabileceğinden kabul
edilebilirlik incelemesinin de Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutu ile sınırlı olarak yapılması
gerekli ve yeterli görülmüştür.
29.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
30. Başvurucu, 5/12/1993 tarihinde düğün konvoyuna silahlı
saldırıda bulunulduğunu ve söz konusu saldırıda yaralandığını, uzun süre
hastanede tedavi gördüğünü ileri sürmektedir. Başvurucu, bu iddialarını
30/6/2005 tarihine kadar yetkili herhangi bir soruşturma mercii önüne
taşımaksızın beklemek suretiyle pasif bir tutum sergilemiştir. Kaldı ki
başvurucu, olay hakkında daha önceki bir tarihte davacı ya da şikâyetçi
olmadığını 1/7/2005 tarihli müşteki ifade tutanağında (bkz. § 10) da teyit
etmektedir. Başvurucu iddia edilen olayın meydana geldiği tarihten yaklaşık on
iki yıl geçtikten sonra etkili bir soruşturma yapılmasının mümkün olamayacağı
bir aşamada yaşam hakkının ihlali iddialarını soruşturma makamlarının bilgisine
sunmuştur. Başvurucunun şikâyeti üzerine soruşturmaya başlayan Bismil
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun ifadesi alınarak gerekli
yazışmalar yapıldıktan sonra "...765
Sayılı TCK.nın 448, 62 maddesine göre de, suç tarihi
olan 05.12.1993 tarihinden itibaren aynı kanunun 102/2 maddesin göre öngörülen
15 yıllık dava zamanaşımı süresinin 5/12/2008 tarihinde dolduğu, bu sebeple
meçhul şüpheli/ler hakkında kovuşturma yapılması
imkanının kalmadığı..." gerekçesine dayanılarak kovuşturmaya
yer olmadığına karar verilmiştir.
31.Başvurucu 1/7/2005 tarihli müşteki ifade tutanağında,
yaralanması olayı ile ilgili olarak olayın gerçekleştiği dönemdeki ortamın
karışıklığı nedeniyle olay hakkında herhangi bir başvuruda bulunmadığını beyan
etmiş ise de yaklaşık on iki yıl boyunca başvurucunun sorumlular hakkında
şikâyetçi olmasını ve konuyu soruşturma makamlarının önüne taşımasını
engelleyen bir durumun bulunmadığı, başvurucu tarafından ortaya konulan
argümanların ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından toplanan delillerin dava
zamanaşımını ortadan kaldıramayacağının kabulü gerekir (Mustafa Özbey, B. No: 2013/8705,
23/3/2016, § 31).
32.Bu çerçevede 30/6/2005 tarihli şikâyet üzerine yürütülen
soruşturma sonucunda kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu işlenerek yaşam
hakkının ihlal edildiği iddialarının gerçekliğinin tespitinin ve varsa
sorumluların belirlenerek etkili bir şekilde cezalandırılmalarının sağlanamamış
olmasında, iddia edilen olay tarihi ile başvurucunun şikâyeti üzerine
soruşturmanın başlatıldığı tarih arasında geçen on iki yıla yakın sürenin
etkili olduğu kuşkusuzdur. Anılan sürede başvurucunun yaşam hakkının ihlali
iddialarını, etkili soruşturma yürütülmesinin mümkün olduğu bir dönemde bu
konuda herhangi bir engelleyici durum söz konusu olmamasına rağmen soruşturma
makamlarının önüne taşımamış olmasından soruşturma makamlarının sorumlu
tutulması, dolayısıyla yaşam hakkının ihlali iddiası bağlamında devlet
tarafından etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğinin kabul edilmesi
mümkün değildir(Mustafa
Özbey, § 32).
33. Belirtilen nedenlerle Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal
edilmediği açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen
giderim talebinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürünün
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde
tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014,
§§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B.
No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet
Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 58-66). Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede
gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan
kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya,
B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).
37. Somut başvuru bakımından başvurucu tarafından 27/7/2005
tarihinde Komisyona yapılan müracaat sonrasında 11/8/2006 tarihinde talebin
reddedildiği, belirtilen karar aleyhine başlatılan yargılama sürecinde ise
20/11/2014 tarihli onama kararı ile İlk Derece Mahkemesinin işlemin iptali
yönündeki kararının kesinleştiği tespit edilmiştir.
38. Somut başvuruya bir bütün olarak bakıldığında başvurucu
açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve söz konusu
8 yıl 3 aylık yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
40. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
41. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
43. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine (E.2007/221,
K.2007/1318) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.