Esas No: 2014/2792
Karar No: 2014/2792
Karar Tarihi: 23/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
S. S. BATMAN KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ YAPI
KOOPERATİFİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2792) |
|
Karar Tarihi: 23/2/2017 |
R.G. Tarih ve Sayı: 24/3/2017 - 30017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
S. S. Batman
Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi |
Vekili |
: |
Av. Hüseyin
AKÇARA |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamulaştırmasız el atma gerekçesiyle açılan tazminat
davasında yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının,
lehe hükmedilen nispi vekâlet ücretinin karar düzeltme aşamasında maktu olarak
değiştirilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkı ile silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 16/9/2004 tarihinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle
tazminat davası açmıştır. Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 18/1/2008
tarihli kararı ile davanın kabulüne karar vermiştir. Karar, Yargıtay 5. Hukuk
Dairesince (Daire) 29/11/2011 tarihinde bozulmuştur. Karar düzeltme talebi,
Daire tarafından 9/4/2012 tarihinde reddedilmiştir. Bozma üzerine dava,
Mahkemenin E.2012/360 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Başvurucu 30/10/2012 tarihinde kamulaştırmasız el atma
nedeniyle tazminat davası açmış, dava Batman 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin
E.2012/485 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Anılan dava, Batman 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2012/360 sayılı dosyası ile birleştirilmiş ve yargılamaya bu
dosya üzerinden devam edilmiştir.
10. Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 13/2/2013 tarihli kararı
ile asıl dava yönünden davanın kabulü ile 2.000 TL tazminatın dava tarihinden
itibaren yasal faizi ile birlikte başvurucuya ödenmesine, başvurucu tarafından
yapılan yargılama giderleri ile karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) gereğince hesaplanan 440 TL vekâlet
ücretinin davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine karar vermiştir.
Mahkemece, birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulü ile 101.950 TL
tazminatın 16/9/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte
başvurucuya ödenmesine, başvurucu tarafından yapılan yargılama giderleri ile
AAÜT gereğince hesaplanan 10.206 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak
başvurucuya verilmesine karar verilmiştir. Davalı idarenin temyizi üzerine
karar, Daire tarafından 28/5/2013 tarihinde onanmıştır.
11. Davalı idare karar düzeltme talebinde bulunmuş, Dairenin
23/12/2013 tarihli ilamı ile "... 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan ve
11/6/2013tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun"un 21. maddesi ile
"kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat davalarında mahkeme ve icra
harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen
şekilde maktu olarak belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da
uygulanır." hükmünün getirilmiş olduğu gözetildiğinde, vekâlet ücretinin maktu
olarak hüküm altına alınması gerektiği" gerekçesiyle İlk Derece
Mahkemesi kararında 10.206 TL olarak belirlenen vekâlet ücreti 1.320 TL olarak
düzeltilmiş ve hükmün bu hâliyle onanmasına karar verilmiştir. Karar 6/2/2014
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
17. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 9 yıl 3 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkı
ile Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açtığı tazminat
davasında lehine hükmedilen nispi vekâlet ücretinin yargılama devam ederken
yapılan kanun değişikliği ile maktu olarak değiştirilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, 4/11/1983 tarihli
ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun geçici 6. maddesinin iptal edilmesi için
başvuru yapıldığını, iptal davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini
iddia etmiştir.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, lehine
hükmedilen nispi vekâlet ücretinin kanun değişikliğiyle maktuya çevrilmesi
nedeniyle mağdur olunduğuna ilişkin olup yargılama giderleri içinde yer alan
vekâlet ücretinin maktuya çevrilmesi ve devam eden davaya uygulanması konusu
adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı ve silahların eşitliği
ilkesi çerçevesinde değerlendirilecektir.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
22. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen
olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği
ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir. Devletin davanın taraflarından birini
diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler
yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete
uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bunun için yargısal süreci
etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı
şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme
arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan
başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir (Mürsel
Malkoç, B. No: 2013/9466, 27/10/2015, §§23, 24).
23. Somut başvuruya konu düzenleme ile yapılan değişiklik,
davanın esasını etkileyen veya bir tarafın başarı şansını değiştiren nitelikte
olmayıp bir yargılama gideri olan vekâlet ücretine ilişkindir. Vekâlet ücreti
ise usul hukukuna ilişkin olup yapılan yasal değişiklikler derhâl uygulanma
niteliğini haizdir. Ayrıca bahsedilen düzenleme davanın her iki tarafı için
vekâlet ücretini maktu hâle getirdiğinden ve davayı her iki tarafın da kazanma
imkânı bulunduğundan düzenlemenin silahların eşitliğine aykırı bir düzenleme
olduğundan bahsedilemez. Keza benzer davalarda, davayı kazanan davacıların kamu
kurumlarından alacakları vekâlet ücreti düşerken kaybeden davacıların ödemek
zorunda kaldıkları vekâlet ücretleri de düşmekte ve söz konusu düzenleme kamu
kurumları için bazen lehe bazen aleyhe sonuç doğurmaktadır (Mürsel Malkoç, § 25).
24. Diğer taraftan vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve
davası kabul edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin
lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü bir
usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§ 38). Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olduğundan kural olarak bu tür
giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz
başvurular önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin
gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi
amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin
kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen
yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede
zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Mürsel Malkoç, § 29).
25. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin vekâlet ücreti yönünden ilk
derece mahkemesi kararını değiştiren hükmünün 24/5/2013 tarihli ve 6487 sayılı
Kanun’la 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinde değişiklik yapan düzenlemeye
dayandığı, bahsedilen düzenleme usule ilişkin olduğundan derhâl uygulanma
niteliğini haiz olduğu, ayrıca bahsedilen geçici 6. maddenin onuncu fıkrasında
yapılan değişikliklerin henüz kesinleşmeyen davalara da uygulanacağı hükmünün
yer aldığı görülmektedir. Bu nedenle Yargıtay kararının kanuni olduğu açıktır (Mürsel Malkoç, § 33).
26. Kanun koyucu; süregelen mülkiyet ihlallerini gidermek,
idarenin bireylerin taşınmazlarına haksız el koymasından doğan uyuşmazlıkları
tasfiye etmek, uyuşmazlıkların çözülmesini kolaylaştırmak ve hızlandırmak
amacıyla 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesiyle çeşitli mekanizmalar
öngörmüştür. Bu kuralla, kanun koyucunun takdir yetkisini idarelerin vekâlet
ücreti yükünü hafifletmek yönünde kullanmasında kamu yararı ve hukuk devleti
ilkesine aykırılık görülmemektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
Ayrıca bahsedilen değişiklikle kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan
tazminat davalarında davayı kazanan tarafın vekâlet ücreti maktuya
dönüştürülürken davacılardan tahsil edilen harçlar da bedel tespiti davalarında
olduğu gibi nispiden maktuya çevrilerek davacı
üzerinde olan dava yükünü hafifletecek şekilde düzenleme yapılmıştır (Mürsel Malkoç, § 45).
27. Ayrıca, alınacak hukuki yardımın niteliği ve maliyetinin
vekil ile müvekkil arasındaki vekâlet sözleşmesine bağlı bir ilişki olduğu ve
alınan hukuki yardımın maliyetinin buna göre ciddi miktarda farklılıklar
göstereceği açıktır. Kanun koyucunun vekâlet ücretini karşı tarafa
yüklemesindeki amaç, haksız yere dava açılmasına neden olanlara yargılama
giderlerinin yükletilmesi olup davanın niteliğine göre makul ve kabul
edilebilir bir ücretin belirlenmesi hakkaniyete uygun bir yargılama ve mahkemeye
erişim sağlamak için yeterli kabul edilmelidir. Mahkemelerce hüküm verilenden
daha yüksek ücret öngören vekâlet sözleşmeleri vekil ile müvekkili
bağlayacağından hükmedilen ücret bireylerin mahkemeye erişim haklarını
engellemedikçe Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Mürsel Malkoç, § 47).
28. Sonuç olarak başvurucunun lehine hükmedilen tazminat miktarı
ve lehe hükmedilen yargılama giderleri gözönünde
bulundurulduğunda maktuya çevrilen vekâlet ücretinin başvurucunun vekille dava
açmasını imkânsız hâle getirmediği ya da aşırı derecede zorlaştırmadığı,
başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olmadığı ve başvurucunun mahkemeye
erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturmadığı kanaatine
ulaşılmıştır (Mürsel Malkoç, §
48).
29. Bu hâle göre 2942 sayılı Kanun"da yapılan değişiklik
uyarınca kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasının, vekâlet
ücreti yönünden nispi yerine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi ile
sonuçlandırılmasının mahkemeye erişim hakkı ile silahların eşitliği ilkesine
yönelik bir ihlal oluşturmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
31. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında dava konusu hukuki menfaatin miktarı da dikkate alınarak
başvurucuya net 6.700 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,
2. Mahkemeye erişim hakkı ile silahların eşitliği ilkesinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Celal Mümtaz AKINCI"nın
karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C. Başvurucuya net 6.700 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE, OYBİRLİĞİYLE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2012/360, K.2013/103) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/2/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1- Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat
davasında, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının
ve lehe hükmedilen nispi vekalet ücretinin karar düzeltme aşamasında maktu
olarak değiştirilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ve silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2- Başvurucunun Batman 2.
Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat
davası sonucunda kabul edilen miktara göre davacı/başvuruculehine
10.206.- TL vekalet ücretine hükmolunmuştur. Yargıtay tarafından kararın
onanmasından sonra davalı idarenin karar düzeltme talebi üzerine, Yargıtay
ilgili dairesi 23/12/2013 tarihli ilamı ile "... 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu"nun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan ve 11/6/2013tarihinde
yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun"un 21. maddesi ile "kamulaştırmasız el
atmadan kaynaklanan tazminat davalarında mahkeme ve icra harçları ile her türlü
vekâlet ücretleri bedel tespit davalarında öngörülen şekilde maktu olarak
belirlenir. ... açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır." hükmünün
getirilmiş olduğu gözetildiğinde, vekâlet ücretinin maktu olarak hüküm altına
alınması gerektiği" gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararında 10.206.-
TL olarak belirlenen vekâlet ücretini 1.320.- TL olarak düzeltmiş ve hükmün bu
hâliyle onanmasına karar vermiştir.
3- Vekâlet ücretinin
yargılama giderleri arasında yer aldığında ve yargılama giderlerinin mahkemeye
erişim hakkı kapsamında bulunduğunda tereddüt yoktur (Serkan Acar, 2013/1613). Öte yandan, AİHM,
başvuranların aleyhine hükmedilen yargılama giderlerinin yanı sıra, devletin
taraf olduğu davalarda başvuranların lehine hükmedilmeyen yargılama giderlerini
de mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirebilmektedir (Stankiewicz/Polonya,46917/2006).
4- Konunun, usul
kurallarının yargılama sırasında başvurucu aleyhine sonuçlar verecek şekilde
değiştirilmesi ile de ilgisi vardır. AİHM, National and Provincial Building Society/Birleşik
Krallık, 117/1996 davasında, devletin taraf olduğu yargılamanın
başlamasından sonra devlet lehine usuli değişiklikler
yapılabileceğini, ancak bunun erken bir safhada yapılıp yapılmadığının ve
başvurucu için davayı "kazanılamaz" hale getirip getirmediğinin,
mahkemeye erişim hakkı bakımından değerlendirilmesi gerektiğine karar
vermiştir. Usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın
düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek
yerine, kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi
bakımından bir çeşit engel haline gelmeleri durumunda, mahkemeye erişim hakkı
ihlal edilmiş olacaktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Efstathiou ve
Diğerleri/Yunanistan, B. No: 36998/02, 27/7/2006, § 24).
5- Yargılama
sonuçlanmadan gerçekleştirilen ve vekalet ücretini başvurucu aleyhine etkileyen
usul kurallarının Anayasaya aykırılığı konusunda, Anayasa Mahkemesinin 7.2.2008
tarihli ve Esas:2005/128, Karar:2008/54 sayılı kararı bulunmaktadır. Anayasa
Mahkemesi, itiraz yoluyla başvuran Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin, 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu"nun 5043 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 21. maddesinin "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kesin hükme
bağlanmamış bütün ihtilaflarda bu Kanunun değişik hükümleri uygulanır"
kuralının Anayasaya aykırılığına şu gerekçelerle hükmetmiştir:
"1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile bu
Kanunda değişiklikler yapan 4667 ve 5043 sayılı Kanunlarda, avukatlık ücreti ve
avukatlık ücretinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin farklı hükümler yer almakta
iken itiraz konusu kuralla, 5043 sayılı Yasa öncesinde ortaya çıkan ve kesin
hükme bağlanmamış uyuşmazlıkların 5043 sayılı Yasa hükümlerine göre
çözümleneceğinin öngörülmesi, anılan Yasanın geriye yürümesi sonucunu
doğurmaktadır.
5043 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanacağı
uyuşmazlıkların kapsamına, avukatlık ücretine ilişkin olarak taraflar arasında
akdedilen bir ücret sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar da girmektedir. Hukuk
devletinde hukuk güvenliğinin sağlanması, öncelikle hukuki işlemlerin
sonuçlarının öngörülebilir olmasına bağlı bulunduğundan, bir sözleşmenin
yapıldığı tarihte mevcut olmayan bir yasa hükmünün daha sonra geriye yürür
şekilde bu sözleşmeden doğan bir ihtilafta uygulanmasının öngörülmesi, hukuk
güvenliği ilkesine aykırıdır.
Bu durum, aynı zamanda, Anayasanın 48.
maddesinde düzenlenen sözleşme özgürlüğüne de aykırılık oluşturur.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural
Anayasa"nın 2. ve 48. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir."
6- Yargılama sonucunda,
yargılama giderlerinin haksız çıkan tarafa yüklenmesi yasa gereğidir. Bu
kuralın bir amacı da haksız olduğu halde dava açmak isteyenleri caydırmak,
haksız olduğunu bilerek dava açanları da cezalandırmaktır. Somut olayımızda, bu
genel ilkenin dışına çıkılarak, taşınmaza kamulaştırmasız el atan ve hukuka
aykırı davranan kamu gücü,daha
düşük harç ve vekalet ücreti ödemekle yükümlü kılınarak ve ayrıca bu hüküm
mevcut davalara da uygulanarak ödüllendirilmekte, taşınmazına el atılan kişi
ise bir anlamda cezalandırılmaktadır. Kamu gücü tarafından hukuka aykırı olarak
yapılan işlem ve eylemlere dolaylı olarak meşruiyet ve kolaylık sağlanırken,
devlet karşısında güçsüz olan kişi korunmak yerine mağdur edilmektedir.
7- Başvurucunun lehine
hükmedilen tazminat miktarı ve lehine hükmedilen yargılama giderleri göz önünde
bulundurulduğunda vekalet ücretinin maktuya çevrilmesinin, zaten açılmış
bulunan bir dava yönünden, vekille dava açılmasını imkânsız hâle getirmediği
söylenebilirse de, başvurucu üzerinde ağır bir yüke
sebep olmadığı, hukuki güvenlik hakkını ihlal etmediği ve başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturmadığı
söylenemeyecektir.
8- Sonuç olarak dava
açılırken bulunmayan ve öngörülemeyen bir kuralın davanın devamı sırasında
başvurucu aleyhine, kamu gücü lehine değiştirilerek, nispi olan vekalet
ücretinin maktu hale getirilmiş olmasını başvurucunun hukuki güvenlik ve
mahkemeye erişim haklarını ihlal eder mahiyette gördüğümden çoğunluk görüşüne
katılmadım.
|
|
|
|
Üye Celal Mümtaz AKINCI |