Esas No: 2014/5892
Karar No: 2014/5892
Karar Tarihi: 23/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÖMER ÇİFTÇİ VE BABİL ELEKTRONİK SAN. VE TİC.
LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/5892) |
|
Karar Tarihi: 23/2/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucular |
: |
1. Babil
Elektronik San. ve Tic. Ltd. Şti. |
|
|
2. Ömer
ÇİFTÇİ |
Vekili |
: |
Av. Şaziye
İrem TANDOĞAR |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Gümrük İdaresi aleyhine açılan tazminat davasında
yargılamanın uzun sürmesi ile emsal kararlara aykırı ve hatalı hüküm kurulması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Elektronik eşya ithalatı yapan başvurucu Babil Elektronik
San. ve Tic. Ltd. Şti. 11/3/2005 tarihinde telefon ithalatı talebiyle Gümrük
Müdürlüğüne başvurmuştur. Başvurucunun ithalat talebiyle ilgili olarak Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Başkontrolörlüğünün 6/6/2005 tarihli soruşturma raporuna
istinaden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
9. Başvurucu Babil Elektronik San. ve Tic. Ltd. Şti.nin sahibi, diğer başvurucu Ömer Çiftçi"nin
de aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında anılan ithalat işlemine ilişkin
olarak Telekomünikasyon Kurumundan izin almadan ve gerçek dışı belge ibraz
etmek suretiyle kaçakçılık suçunu işledikleri iddiasıyla 25/7/2005 tarihinde
kamu davası açılmıştır. Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesi 16/11/2005 tarihinde
başvurucunun beraatine karar vermiş ve karar
19/4/2006 tarihinde Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından onanmıştır.
Başvurucular onama kararı üzerine 13/7/2006 tarihinde bahsi geçen eşyanın
ithalat işlemini gerçekleştirmişlerdir.
10. Başvurucular ithalat talebinde bulundukları eşyanın gümrük
işlemlerinin, ceza davası nedeniyle Gümrük Müdürlüğüne başvuru tarihinden
itibaren on yedi ay geçtikten sonra tamamlanabildiğini ileri sürerek, ortaya
çıkan maddi ve kişilik haklarının zedelenmesi nedeniyle manevi zararlarının
tazmini talebiyle 17/11/2006 tarihinde dava açmışlardır.
11. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 30/1/2007 tarihli
kararı ile idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar
vermiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 30/4/2007 tarihli ilamı ile "Davaya konu uyuşmazlığın çözümü yine adli
yargı yerinde, ancak ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir."
gerekçesiyle kararı bozmuştur.
12. Bozma ilamına uyan Mahkeme 8/11/2007 tarihli kararı ile
Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli ve yetkili Ankara Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesinekarar vermiştir.
Görevsizlik kararı üzerine Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/29 sayılı
dosyasına kaydedilen davada, 14/1/2008 tarihli kararla Şanlıurfa Ağır Ceza
Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
13. Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi 24/7/2008 tarihli kararı
ile davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay 7. Ceza Dairesi 31/3/2009 tarihli
ilamı ile "... Yargıtay 4. Hukuk
Dairesince dava konusu olayda el koyma işleminin 1 Haziran 2005 tarihinden önce
olduğu ve dolayısıyla 5320 sayılı Kanun"un 6. maddesi hükmü gözden kaçırılmış
ise de ... görev hususu el koyma işleminin 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya
sonra olmasına göre değerlendirilip anılan tarihten önceki işlemler nedeniyle
davanın hukuk mahkemesinde, bu tarihten itibaren ki işlemlerde ise davanın ağır
ceza mahkemesinde görülmesi gerektiği ..." gerekçesiyle kararı
bozmuştur.
14. Bozma ilamına uyan Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi
27/10/2009 tarihli kararı ile görevsizliğine, dosyanın görevli ve yetkili
Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
15. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2010/204 sayılı
dosyasına kaydedilen davada Mahkemece 27/12/2011 tarihli kararı ile "... Davacıların ithal etmek istedikleri 161.978
adet çeşitli modeldeki telefonların gümrükte 11.03.2005 tarihi ile 17.11.2006
tarihleri arasındaki 642 günlük sürede alıkonulmuş olmasında kusurlarının
bulunmadığı, telefonların pazarlanmasındaki gecikme nedeniyle model
değişiklikleri olduğundan zarara uğradıkları, zararlarının değer kaybı, kâr
kaybı ve ardiye ücreti ile sınırlı olduğu, para cezası ödemelerinin kendi
kusurlarından kaynaklandığı, konaklama ücreti konusunda delil getiremedikleri,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Başkontrolörlüğünün 06.06.2005 tarih ve 28-275/07-63-201/16
sayılı soruşturma raporuna göre, davacı şirket ile davacı Ömer Çelik ve Gümrük
Müşavirleri hakkında kaçakçılık suçunu işlediklerinden bahisle dava aşamasında
davacı Ömer Çelik"in manevi tazminata hak kazandıracak nitelikte kusurun
bulunmadığı, davalı Gümrük Başkontrolörlüğünün suç
duyurusunda bulunmakla görevini yerine getirmiş olduğu, yargılama sonucu
davacıların delilyetersizliği nedeniyle beraatlerine karar verilmesinin davacılara manevi tazminata
hak kazandırmayacağı kanaatine varılarak, maddi tazminata yönelik davanın
kısmen kabulüne, 506.197,20 TL değer kaybı, 1.629.954,98 TL kar kaybı ve geri
dönüşüm zararı, 79.980 TL ardiye ücreti alacağının dava dilekçesi nazara
alınmak suretiyleel koyma (haksız fiil) tarihi olan
13/3/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan
alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine; manevi
tazminat davası ile ilgili olarakta yasal unsurları
oluşmadığından bu konuda red kararı vermek
gerektiği" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar
vermiştir. Karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 5/2/2013 tarihli ilamı ile "... Kural olarak, gerçek zarar hüküm altına
alınmalıdır. (BK m.42). Bu da, zararlandırıcı
eylemden önceki durum ile sonrası arasındaki farktan ibarettir. Dava konusu
olayda, haksız olarak elkonulan telefonlar davacıya
iade edilmiş bulunduğuna göre; yoksun kalınan kar nedeniyle hesaplanan zarar
miktarının içinde, telefonların yeni modellerinin piyasaya sunulmuş olmasından
dolayı talep edilen, değer kaybı biçimindeki zarar kalemi de mevcut
bulunmaktadır. Şu durumda, değer kaybı nedeniyle hesaplanan ve hükmedilen
506.197,20-TL tutarındaki istem reddedilmelidir." gerekçesiyle
bozulmuştur.
16. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece
20/6/2013 tarihli karar ile "Yargıtay
bozma ilamı Mahkememizce de benimsenmiş olmakla; bozma ilamında belirtilen
açıklamalar da nazara alınarak; davacıların 506.197,20 TL değer kaybına ilişkin
istemlerinin reddine, 1.629.954,98 TL kay kaybı ve geri dönüşüm zararı,
79.980,00 TL ardiye ücreti alacağının el koyma tarihi olan 13.03.2005
tarihinden itibaren davalıdan tahsiline,manevi
tazminat isteminin reddine ilişkin mahkememizden verilen 2010/204-2011/437
Esas-Karar sayılı kararla ilgili bozma hükmü bulunmadığından bu hususta yeniden
karar ittihazına yer olmadığı" gerekçesiyle davanın kısmen
kabulü ile 1.629.954,98 TL kâr kaybı ve geri dönüşüm zararı, 79.980,00 TL
ardiye ücreti alacağının el koyma tarihi olan 13/3/2005 tarihinden itibaren
yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak başvuruculara verilmesine karar
verilmiştir. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 4/11/2013 tarihli ilamı ile
onanmış; karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 24/3/2014 tarihli ilamı ile
reddedilmiştir. Anılan ilam başvuruculara 7/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında, somut olayda 7 yıl 4 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
24. Başvurucular, ithal talebinde bulundukları eşyanın gümrük
işlemlerinin ceza davası nedeniyle Gümrük Müdürlüğüne başvuru tarihinden
itibaren on yedi ay geçtikten sonra tamamlandığını ileri sürerek ortaya çıkan
maddi ve kişilik haklarının zedelendiği gerekçesiyle manevi zararların tazmini
talebiyle 17/11/2006 tarihinde açtıkları davada hatalı ve emsal kararlara
aykırı hüküm kurulduğunu, bu nedenle Anayasa"nın 5., 10., 12., 17., 35., 36.,
48. ve 49. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların ihlal iddialarının, tazminat
talebiyle açtıkları davada verilen kararın adil olmadığına yönelik olduğu
anlaşılmıştır. Başvurucuların şikâyetleri bir bütün olarak adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri
arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi, derece mahkemeleri veya temyiz
mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak, tarafların talepleri ve delilleri
arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemez (Miraş Mümessillik İnş. Taah.
Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, §
36). Başvuru konusu olayda, yerleşik içtihata aykırı
karar verildiği ileri sürülmüş ise de başvuru formunda konuya ilişkin herhangi
bir karara yer verilmediği gibi başvuru formunun eki belgeler arasında da emsal
nitelikte kararlara rastlanılamamıştır.
28. Somut olayda Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve
tüm dosya kapsamı incelenerek ilgili kısımları yukarıda belirtilen (§§ 15, 16)
gerekçe ile 11/6/2013 tarihinde hüküm kurulmuştur. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
tarafından da delillerin Mahkemece takdir edilerek karar verildiği ve takdirde
de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar onanmıştır.
29. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar, Derece
Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 7.200 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2013/285, K.2013/224) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.