Esas No: 2014/20179
Karar No: 2014/20179
Karar Tarihi: 23/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MURAT YILMAZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/20179) |
|
Karar Tarihi: 23/2/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
Murat YILMAZ |
Vekili |
: |
Av. İsmail
ÇATAL |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; trafik kazası nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi
zararın tazmini talebiyle açılan davada yargılamanın uzun süredir devam etmesi
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, ihtiyati tedbir talebinin kabul
edilmemesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu trafik kazası nedeniyle ortaya çıkan maddi ve
manevi zararının tazmini istemiyle 26/8/2005 tarihinde dava açmış, davalıya ait
olduğunu ileri sürdüğü Arpaçsakarlar, 2996 ada, 1
parsel sayılı taşınmaz üzerine, ekonomik durumunun iyi olmadığını gerekçe
göstererek teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulması talebinde bulunmuştur.
9. Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) E.2005/479
sayılı dosyasına kaydedilen davada Mahkemece 26/8/2005 tarihli tensip zaptı ile
tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
10. Başvurucu 1/9/2005 tarihli dilekçe ile tekrar ihtiyati
tedbir talebinde bulunmuş, Mahkemece 24/10/2005 tarihli duruşmada bahsi geçen
taşınmazın tapu kaydının celbi için yazı yazılmasına, tapu kaydı davalıya ait
olduğu takdirde %15 teminat yatırıldığında taşınmazın tapu kaydı üzerine tedbir
konulmasına karar verilmiştir.
11. Mersin Valiliği 5. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü 1/12/2005
tarihli yazı ile anılan taşınmazın 2/11/2005 tarihinde davalı tarafından E.İ.
isimli şahsa satışının yapıldığını bildirmiştir.
12. Mahkemece, 15/10/2014 tarihli karar ile maddi tazminat
talebinin kısmen kabulü ile 425.746,70 TL"nin dava tarihinden itibaren
işleyecek yasal faizi ile birlikte, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile
15.000 TL manevi tazminatın 10/9/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi
ile birlikte davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir.
13. Davalı tarafından temyiz talebinde bulunulmuş olup temyiz
incelemesi devam etmektedir.
14. Başvurucu, Mahkemece hükmedilen alacağına ilişkin olarak
28/11/2014 tarihinde Mersin 5. İcra Müdürlüğünün 2014/11450 sayılı dosyasında
davalıya karşı icra takibi başlatmıştır. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) üzerinden yapılan incelemede davalının vefat eden babasından intikal
eden Mersin ili Akdeniz ilçesi Nusratiye Mahallesi
920 ada, 8 parsel, 5. Kat, 13 numaralı bağımsız bölümde kayıtlı taşınmaz
üzerine haciz konulduğu, icra takip dosyasının takipsiz bırakılması nedeniyle
6/12/2016 tarihinde işlemden kaldırıldığı anlaşılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
20. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, somut olayda 11 yıl 6 aydır
devam eden yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; trafik kazası nedeniyle ortaya çıkan maddi ve
manevi zararının tazmini talebiyle açtığı davada, Mersin 3. Asliye Hukuk
Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, yargılama esnasında
davalının mal varlığına ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin taleplerinin
reddedilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle alacağına kavuşma imkânının
kalmadığını belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ihlal iddialarının, Mahkemece
hükmedilen alacağın davalıdan tahsil edilememesine yönelik olduğu
anlaşılmıştır. Başvurucunun bu şikâyeti mülkiyet hakkı kapsamında
değerlendirilmiştir.
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
25. Somut olayda, başvurucunun trafik kazası nedeniyle ortaya
çıkan maddi ve manevi zararlarının tazmini talebiyle açtığı davada Mersin 3.
Asliye Hukuk Mahkemesince 15/10/2014 tarihli karar ile maddi tazminat talebinin
kısmen kabulü ile 425.746,70 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal
faizi ile birlikte, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000 TL
manevi tazminatın 10/9/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile
birlikte davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir.
Başvurucu, 28/11/2014 tarihinde, Mahkemece hükmedilen alacağa ilişkin olarak
Mersin 5. İcra Müdürlüğünün 2014/11450 sayılı dosyasında davalıya karşı icra
takibi başlatmıştır. UYAP üzerinden yapılan incelemede icra takibi sonucu,
davalının vefat eden babasından intikal eden taşınmazlara haciz konulduğu, icra
takip dosyasının, takipsiz bırakılması nedeniyle 6/12/2016 tarihinde işlemden
kaldırıldığı anlaşılmıştır.
26. Başvurucu tarafından yapılan icra takibi, özel hukuk
kişileri arasındaki bir takip olup devletin taraf sıfatı bulunmamaktadır.
Başvuru konusu olayda, icra takibinin devam etmesinde İcra Müdürlüğüne
yüklenebilecek herhangi bir kusur da isnat edilmemiştir. Kaldı ki icra
takibinin, takipte bulunan alacaklı tarafından yürütülmesi esas olup İcra
Müdürlüğünün kendiliğinden hareket etmesi de mümkün değildir (Feridun Köylü, B. No: 2013/4454,
15/10/2014, § 49). Başvuru konusu olayda, icra takibine rağmen alacağın tahsil
edilememesi hususunda kamu makamlarından kaynaklanan bir gecikme olmadığı gibi
İcra Müdürlüğüne yüklenebilecek herhangi bir kusur da isnat edilmemiştir.
Dolayısıyla icra süreci nedeniyle mülkiyet hakkına yönelik bir ihlal
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
27. Başvurucu ayrıca yargılamanın başında ilk derece
mahkemesince davalıya ait taşınmaza ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmemesi
nedeniyle alacağına kavuşamadığını ileri sürmüştür. Başvurucu 26/8/2005
tarihinde açtığı tazminat davasında, davalıya ait olduğunu ileri sürdüğü
taşınmaz üzerine, ekonomik durumunun iyi olmadığını gerekçe göstererek
teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulması talebinde bulunmuştur. Yargılamaya
başlayan Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesince 26/8/2005 tarihli tensip zaptı ile
tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
28. Başvurucu 1/9/2005 tarihli dilekçe ile tekrar ihtiyati
tedbir talebinde bulunmuş, Mahkemece 24/10/2005 tarihli duruşmada %15 teminat
yatırıldığında taşınmazın tapu kaydı üzerine tedbir konulmasına karar
verilmiştir. Tapu Sicil Müdürlüğü 1/12/2005 tarihli yazı ile taşınmazın
2/11/2005 tarihinde davalı tarafından E.İ. isimli şahsa satışının yapıldığını
bildirmiştir.
29. Davanın açıldığı ve ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu
tarihte yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu"nun 101. ve 103. maddelerine göre ihtiyati tedbir kararına,
talep üzerine veya mahkemece resen karar verilebilir. Yine aynı Kanun"un 110.
maddesinde, ihtiyati tedbir talep edenin teminat gösterme yükümlülüğünün
bulunduğu; ancak, mahkemece bu yükümlülüğün kaldırılabileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda başvurucu açmış olduğu tazminat davası sonucunda hükmedilebilecek
tazminatın tahsilini sağlamak amacıyla ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş,
Mahkemece bu talep değerlendirilerek %15 teminat yatırıldığında taşınmazın tapu
kaydı üzerine tedbir konulmasına karar verilmiştir. Mahkemece yapılan bu
değerlendirmenin hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, Mahkeme kararında
açıkça bir keyfîlik veya bariz takdir hatası
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan icra takip dosyasının takipsiz
bırakılması nedeniyle 6/12/2016 tarihinde işlemden kaldırıldığı, dolayısıyla
ihtiyati tedbir kararı verilmemesi nedeniyle başvurucunun mülkiyet hakkına
yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
31. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucu, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net
16.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 16.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Yargıtay 17. Hukuk Dairesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.