Esas No: 2014/8279
Karar No: 2014/8279
Karar Tarihi: 23/2/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
ÜMRANİYE ŞİMŞEK VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2014/8279) |
Karar Tarihi: 23/2/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucular |
: |
1. Ümraniye
ŞİMŞEK |
|
|
2. Hayriye
ÖZMEN |
|
|
3. Fikret
TÜRKAL |
|
|
4. Emine
MORGÜN |
Vekili |
: |
Av. Abdullah
ÜNAL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tapu iptali ve tescil talebiyle açılan davanın
reddedilmesi, Yargıtay kararının gerekçesiz olması ve yargılamanın uzun sürmesi
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, Yozgat ili Boğazlıyan ilçesi Göğdecili köyünde 1990 yılında yapılan kadastro
çalışmalarında bir kısım taşınmazlarla ilgili olarak yapılan hatalı tespit
işlemine dayalı tapu kayıtlarının düzeltilmesi talebiyle 2/2/1999 tarihinde
tapu iptali ve tescil davası açmışlardır.
9. Boğazlıyan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 3/6/2003
tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne ve feragat nedeniyle de kısmen
reddine karar vermiştir. Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 19/2/2004 tarihli
ilamı ile bozulmuştur.
10. Bozma sonrası yeniden yapılan yargılamada Boğazlıyan 1.
Asliye Hukuk Mahkemesi 28/2/2008 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne
karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Yukarıda açıklanan ve
mahkememizce kabul edilen nedenlere göre geçerli bir hukuki sebebe ve nedene
dayalı olarak dava konusu taşınmazların evveliyatında muris R.S.ye ait olduğu,
taşınmazların mirasçılar arasında taksim edilmediği, murisin ölümü ile tüm
mirasçılara intikal ettiği ve bu taşınmazlarda davacıların miras payları
oranında mülkiyet hakkı sahibi oldukları anlaşılmakla bu parseller açısından
davanın kabulüne, her ne kadar dahili davalı N.S. davaya dahil edilmiş ise de;
dava konusu yerlerden bu davalı adına kayıtlı olan yerin bulunmadığı, dolayısıyla
davalının, davada husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmakla bu davalı
açısından davanın reddine, davacı vekilinin bozmadan önce feragat ettiği
taşınmaz açısından mahkememizin 03/06/2003 tarihli hükmünün kesinleşmiş olması
nedeniyle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıdaki
şekilde karar vermek gerekmiştir."
11. Anılan karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 11/6/2013 tarihli
ilamı ile onanmıştır. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Dosya muhtevasına, dava
evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında
açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu Dairesinde hüküm tesis edildiğine göre
yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine
uygun bulunan hükmün ONANMASINA"
12. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 1/4/2014 tarihli ilamı
ile reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar
münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde
olmayan ve HUMK"nun 440. maddesinde yazılı hallerden
hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,"
13. Anılan ilam başvuruculara 7/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
19. Anılan ilkeler doğrultusunda, Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 15 yıl 2 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucular, karar düzeltme talebinin reddine dair Yargıtay
kararının gerekçesiz olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
22. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz,
B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin,
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 57).
23. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
karar verildiği (bkz. § 10), Yargıtay tarafından da Mahkemece verilen karar ve
yargılama içeriğine atıf yapılarak hükmün onandığı (bkz. § 11) ve karar
düzeltme isteminin reddedildiği (bkz. § 12), dolayısıyla gerekçeli karar
hakkına yönelik bir müdahale olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
25. Başvurucular; ortak murisleri olan dedelerinden kalan
taşınmazların satış gibi gösterilerek dayıları adına tespit ve tescil
edildiğini, hakkaniyetli bir karar verilmediği için mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini, tapu kayıtlarındaki hatanın düzeltilmesi için açtıkları tapu iptali
ve tescil davasının reddedildiğini, tapu kayıtlarının resmî kurumlardan gereği
gibi gönderilmediğini, muvazaa iddiaları kabul edilerek tapu kaydının iptal
edilmesi gerektiği hâlde davanın reddine karar verildiğini belirterek adil
yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların ihlal iddialarının,
hakkaniyetli bir karar verilmediği için mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin olduğu anlaşılmış ve şikâyetleri bir bütün olarak adil yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilmiştir.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak, bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir
hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
28. Somut olayda Mahkemece tarafların tüm iddiaları
değerlendirilerek ve delilleri incelenerek karar verilmiş, Yargıtay 8. Hukuk
Dairesi tarafından da karar onanmıştır.
29. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar, Derece
Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucular; 80.000 TL maddi, 80.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında dava konusu hukuki menfaat ile dava dosyasındaki taraf sayısı da
dikkate alınarak başvuruculara ayrı ayrı net 12.600 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 12.600 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Boğazlıyan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2005/98, K.2008/50) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.