Esas No: 2014/15232
Karar No: 2014/15232
Karar Tarihi: 8/3/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SADEF SAFA ÖNAL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/15232) |
|
Karar Tarihi: 8/3/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Ayhan KILIÇ |
Başvurucu |
: |
Sadef Safa ÖNAL |
Vekili |
: |
Av. Halis
YILDIRIM |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, senaryo yazarı olunan sinema filmlerinin izinsiz
olarak televizyonda gösterilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; bu yolla fikrî
mülkiyet hakkına yapılan tecavüzün önlenmesi, ref"i ve telif ücretinin tahsili
amacıyla açılan davaya ilişkin yargılama sürecinin uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu Sadef Safa Önal 1931
doğumlu olup İstanbul ili Beyoğlu ilçesinde ikamet etmektedir.
8. Başvurucu, senaryo yazarı olduğu toplam 347 adet filmin
1/1/1995-31/5/2004 tarihleri arasında Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT)
televizyonlarında 1891 kez gösterildiği gerekçesiyle 5/12/1951 tarihli ve 5846
sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu"ndan doğan eser sahipliğinin tespiti,
eser sahipliğinden kaynaklanan mali ve manevi haklarına tecavüzün önlenmesi ve
ref"i ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000 TL telif
ücretinin yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödenmesi istemiyle 7/7/2004
tarihinde İstanbul (4) Numaralı Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinde (Mahkeme)
dava açmıştır.
9. 5846 sayılı Kanun"un 8. maddesinin ilk hâline göre bir sinema
eserinin sahibi onu imal ettirendir (yapımcı). 20/6/1995 tarihinde yürürlüğe
giren 7/6/1995 tarihli ve 4110 sayılı Kanun"un 4. maddesiyle anılan maddede
yapılan değişiklikle sinematografik eserlerde yönetmen, özgün müzik bestecisi
ve senaryo yazarının eserin birlikte sahibi oldukları hükme bağlanmıştır. Ancak
4110 sayılı Kanun"un 29. maddesiyle 5846 sayılı Kanun"a eklenen ek 2. maddeyle,
sinema eseri sahipliğiyle ilgili değişikliklerin "Kanun"un yürürlüğü
girdiği tarihten sonra yapımına başlanan" sinema eserlerinde uygulanması
öngörülmüştür.
10. 5846 sayılı Kanun"un 8. maddesinde 21/2/2001 tarihli ve 4630
sayılı Kanun"un 5. maddesiyle yapılan değişiklikle yönetmen, özgün müzik
bestecisi ve senaryo yazarına ek olarak diyalog yazarı ile animatör de eser
sahibi olarak kabul edilmiştir. 5846 sayılı Kanun"un ek 2. maddesi de 4630
sayılı Kanun"un 35. maddesiyle değiştirilmekle birlikte, dördüncü fıkrasında,
önceki düzenlemeye benzer bir biçimde 5846 sayılı Kanun"un sinema eseri
sahipliği ile ilgili hükümlerinin, 4110 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği
"12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan" sinema eserlerine
uygulanacağı ifade edilmiştir.
11. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen
bilirkişi raporlarında, başvurucunun üzerinde hak iddiasında bulunduğu 347
filmden "Firuze", "Fosforlu Cevriye" ve "Yalnız Güneş
Şahitti" isimli üçü dışındakilerin "yapımına başlanma tarihi"nin 12/6/1995 tarihinden önce olduğu tespit
edilmiştir.
12. Mahkemece 9/7/2010 tarihli ara kararıyla, 5846 sayılı
Kanun"un ek 2. maddesinin 4630 sayılı Kanun"un 35. maddesiyle değişik dördüncü
fıkrasında yer alan ve 5846 sayılı Kanun"un sinema eseri sahipliği ile ilgili
önceki hükümlerinin, 4110 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 12/6/1995
tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanacağını öngören
hükmün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Mahkeme; yönetmen,
özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı, diyalog yazarı ve animatörlerin fikrî
mülkiyet haklarının 12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema
eserlerine münhasır kılınmasının, bu tarihten önce yapılan veya yapımına
başlanan sinema eserleri yönünden mülkiyet haklarını zedelediği gerekçesine
dayanmıştır.
13. Mahkemece Anayasa"nın 152. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca başvurunun Anayasa Mahkemesine ulaştığı tarihten itibaren beş ay
içinde Anayasa Mahkemesince bir karar verilmemesi nedeniyle yürürlükte bulunan
hükümlere göre davanın esası incelenerek 27/4/2011 tarihinde davanın reddi
yolunda karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde 5846 sayılı Kanun"un ek 2.
maddesinin 4630 sayılı Kanun"un 35. maddesiyle değişik dördüncü fıkrası
uyarınca; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı, diyalog yazarı ve animatörlerin,
12/6/1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema filmlerine ilişkin olarak
bir mülkiyet haklarının bulunmadığı, bu tarihten önce yapımına başlanan sinema
filmlerinin fikrî mülkiyet hakkının sadece filmin yapımcısına ait olduğu ifade
edilmiştir. Somut olayda, ihtilaf konusu 347 fimden
"Firuze", "Fosforlu Cevriye" ve "Yalnız Güneş
Şahitti" isimli üçü dışındakilerin "yapımına başlanma tarihi"nin 12/6/1995"ten öncesi olduğunu hatırlatan
Mahkeme, başvurucunun bu filmlere ilişkin olarak eser sahipliği vasfının
bulunmadığını belirtmiştir. Mahkeme, "Firuze", "Fosforlu
Cevriye" ve "Yalnız Güneş Şahitti" isimli üç filmin ise
"yapımına başlanma" tarihlerinin başvurucu tarafından
ispatlanamadığını vurgulamıştır. Mahkeme ayrıca, bu üç filmin TRT televizyonlarında
gösterilmediğinin de altını çizmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi 29/12/2011 tarihli ve E.2010/73,
K.2011/176 sayılı kararıyla 5846 sayılı Kanun"un ek 2. maddesinin 4630 sayılı
Kanun"un 35. maddesiyle değişik dördüncü fıkrasını "diyalog yazarı ve
animatörler" yönünden iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi; yönetmen, özgün
müzik bestecisi ve senaryo yazarı yönünden iptal istemini reddettiği gibi
diyalog yazarı ve animatör yönünden hükmü iptal ederken de başvuran Mahkemece
ileri sürülenden farklı bir gerekçeye dayanmıştır. Anayasa Mahkemesi kararında,
diyalog yazarı ve animatörlerin 3/3/2001 tarihinde yürürlüğe giren 4630 sayılı
Kanun ile yapılan değişiklikle sinema eseri sahipleri arasına eklendiği hâlde,
itiraz konusu kuralla sinema eseri sahipliğine ilişkin hükümlerin bunlar
yönünden de 4110 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 12/6/1995 gününden sonra
yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanmasının öngörüldüğüne dikkat
çekilmiştir. Kararda, kuralın diyalog yazarı ve animatör yönünden 12/6/1995
tarihinden sonra yapımına başlanıp 3/3/2001 tarihine kadar meydana getirilerek
eser sahipliği ortaya çıkmış olan sinema eserlerinde eser sahipliğine ilişkin
hükümleri geriye yürüttüğü sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, itiraz
konusu kuralla daha önce sinema eseri sahibi olan yönetmen, özgün müzik
bestecisi ve senaryo yazarının eserin meydana getirilmesiyle birlikte kazanmış
oldukları mülkiyet hakkı kapsamında yer alan fikrî mülkiyetin zedelendiği
kanaatine varmıştır.
15. İlk derece mahkemesi kararını temyizen
inceleyen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 9/1/2014 tarihli ilamıyla temyiz istemini
reddederek kararı onamıştır. Daire, Anayasa Mahkemesinin iptal kararını da
değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesinin anılan hükmü, 12/6/1995-3/3/2001
tarihleri arasında diyalog yazarı ve animatöre yönelik olarak geriye etkili
sonuç doğurması nedeniyle ve sadece diyalog yazarı ve animatörler yönünden
iptal ettiğini hatırlatan Daire, Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün görülen
uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı sonucuna varmıştır.
16. Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 4/7/2014 tarihli
ilamıyla reddedilmiştir. Bu karar 13/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 10/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 5846 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ilk hâlinin üçüncü
fıkrası şöyledir:
“Bir sinema eserinin sahibi onu imâl
ettirendir.”
19. 5846 sayılı Kanun"un 8. maddesinin 4110 sayılı Kanun"un 4.
maddesiyle değiştikten sonraki hâlinin dördüncü ve beşinci fıkraları şu
şekildedir:
"Bir eserin yapımcısı veya yayımlayıcısı, ancak eserin sahibi ile
yapacağı sözleşmeye göre malî haklan kullanabilir.
Sinematografik eserlerde; yönetmen, özgün
müzik bestecisi ve senaryo yazan, eserin birlikte sahibidirler. Eserin birlikte
sahipleri, malî haklan, yapacaklan bir sözleşmeyle ve
uygun bir bedel karşılığında yapımcıya devredebilirler."
20. 5846 sayılı Kanun"un 8. maddesinin 4630 sayılı Kanun"un 5.
maddesiyle değiştikten sonraki hâlinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo
yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle
yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.
"
21. 4110 sayılı Kanun"un 29. maddesiyle 5846 sayılı Kanun"a eklenen
ek 2. maddenin ilk hâli şu şekildedir:
“Bu Kanundaki koruma süreleri komşu haklar, sinema eserleri, bilgisayar
programlan ve veri tabanları bakımından, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra alenileşen eserlere, işlenmelere ve mahsullere uygulanır. Bu Kanunun
sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır.”
22. 5846 sayılı Kanun"un ek 2. maddesinin 4630 sayılı Kanun"un
35. maddesiyle değiştirildikten sonraki hâlinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı
Kanunun yürürlüğe girdiği 12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema
eserlerine uygulanır. ”
23. Anayasa Mahkemesinin 29/12/2011 tarihli ve E.2010/73,
K.2011/176 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
“...
5846 sayılı Kanun"un 8. maddesinin ilk hâli
uyarınca "imal ettiren (yapımcı)" sinema eseri sahibiyken, anılan maddede 4110
sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle "yönetmen", "özgün müzik bestecisi" ve
"senaryo yazarı" sinema eseri sahibi olarak kabul edilmiş ve 4630 sayılı Kanun
ile yapılan değişiklikle bu eser sahiplerine "diyalog yazarı" ve canlandırma
(animasyon) tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde "animatör" eklenmiştir.
İtiraz konusu kuralla, sinema eseri
sahipliğine ilişkin hükümlerin 4110 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 12.6.1995
tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanacağı düzenlenerek,
değişiklikler nedeniyle doğacak ihtilafların önlenmesi ve imal ettirenin
(yapımcının) kazanılmış haklarının korunması amaçlanmıştır. Kuralın, başvuru
kararında belirtildiğinin aksine koruma sürelerine ilişkin hükümlerin zaman
bakımından uygulanmasıyla ilgisi olmayıp, bu husus 5846 sayılı Kanun"un Ek 2.
maddesinin kuraldan önceki fıkralarında düzenlenmektedir.
Anayasa"nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni
kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa"ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devletinin korumakla yükümlü olduğu
evrensel ilkelerden birisi hukuk güvenliği ilkesidir. Hukuk güvenliği ilkesi,
hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde
devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven
duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir.
Kural olarak hukuk güvenliği yasaların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar.
Kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca kamu yararı ve kamu düzeni,
kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı
durumlar dışında kanunlar, ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay,
işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar.
Anayasa"nın 35. maddesinde "Herkes, mülkiyet
ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
biçimindeki hükme yer verilerek, mülkiyet hakkı, miras hakkıyla birlikte bir
temel hak olarak güvence altına alınmıştır. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının
hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla,
sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf
olanağı veren bir haktır. Mülkiyet hakkının konusunu, maddi ve gayrimaddi mallar oluşturmaktadır. Taşınır ve taşınmaz mallar,
maddi mallar kapsamında iken, fikrî ve sınai mülkiyet hakları gayrimaddi mallar kapsamında yer almaktadır. Dolayısıyla,
sinema eserleri üzerindeki fikrî haklar da mülkiyet hakkı kapsamındadır.
Kuralla sinema eseri sahipliğine ilişkin
hükümlerin geriye yürütülüp yürütülmediğinin belirlenebilmesi için, öncelikle
sinema eseri sahipliğini doğuran olayın ne zaman gerçekleştiğinin tespit
edilmesi gerekir. Sinema eserlerinde eser sahipliği, herhangi bir hukuki işleme
gerek olmadan eserin meydana getirilmesiyle birlikte kendiliğinden doğar.
Kuralla, 4110 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 12.6.1995 gününden önce sinema
eseri sahibi olan imal ettiren (yapımcı) ile bu tarihten itibaren sinema eseri
sahibi olarak kabul edilen yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı
yönünden sinema eseri sahipliğine ilişkin hükümler geriye yürütülmemektedir.
Ancak diyalog yazarı ve animatör, 3.3.2001 gününde yürürlüğe giren 4630 sayılı
Kanun ile yapılan değişiklikle sinema eseri sahipleri arasına eklendiği hâlde,
kuralla bunlar yönünden de sinema eseri sahipliğine ilişkin hükümlerin 4110
sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 12.6.1995 gününden sonra yapımına başlanan
sinema eserlerine uygulanacağı düzenlenmektedir. Buna göre kural, 12.6.1995
gününden sonra yapımına başlanıp 3.3.2001 gününe kadar meydana getirilerek eser
sahipliği ortaya çıkmış olan sinema eserlerinde, "diyalog yazarı" ve "animatör"
yönünden eser sahipliğine ilişkin hükümleri geriye yürütmektedir.
Diğer taraftan, eser sahipliği sadece bir
hukuki statüden ibaret değildir. Eser sahipliği ile birlikte ve ona bağlı
olarak eser üzerindeki fikrî haklar da kendiliğinden kazanılır. 5846 sayılı
Kanun"un 8. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca sinema eseri sahipleri birlikte
eser sahibi olduklarından, eser üzerindeki haklara da birlikte sahip olurlar.
Anılan Kanun"un 10. maddesinin ikinci fıkrasının atfıyla uygulanması gereken
adi şirkete ilişkin hükümler uyarınca ise sinema eseri sahipleri, eser
üzerindeki haklardan elde edilen bütün kazançları aralarında eşit olarak paylaşmak
ve bunlara ilişkin kararları oybirliğiyle almakla yükümlüdürler. Buna göre,
kuralla diyalog yazarı ve animatör yönünden eser sahipliğine ilişkin hükümler
geriye yürütülerek 12.6.1995 gününden sonra yapımına başlanıp 3.3.2001 gününe
kadar meydana getirilmiş olan sinema eserlerinin üç kişiden oluşan eser
sahipleri beş kişiye çıkarılmakta ve daha önce sinema eseri sahibi olan
yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının eserin meydana
getirilmesiyle birlikte kazanmış oldukları mülkiyet hakkı kapsamında yer alan
fikrî hakları üzerindeki kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf
yetkileri azaltılmaktadır. Dolayısıyla kural, diyalog yazarı ve animatörler
yönünden sinema eseri sahipliğine ilişkin hükümleri geriye yürütüp, eser
sahipliği statüsünden doğan, kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş olan
fikrî haklar üzerindeki yetkileri azaltmak suretiyle kazanılmış hak ve hukuk
güvenliği ilkelerini ihlal etmekte ve mülkiyet hakkını zedelemektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, "diyalog yazarı ve
animatörler" yönünden Anayasa"nın 2. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali
gerekir.
...”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 8/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlaline İlişkin İddia
Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, senaryosunu yazdığı 347 adet filmin TRT
televizyonlarında izni alınmaksızın gösterilmesi nedeniyle fikrî mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 5846 sayılı Kanun"da 12/6/1995
tarihinde yapılan değişikliklerle senaristin eser sahipliğinin açıkça kabul
edildiğini ve Anayasa Mahkemesinin kararı ile de bu durumun tespit edildiğini
savunan başvurucu, Yargıtay"ın Anayasa Mahkemesi kararını dar ve hatalı
yorumlaması sonucu eser sahiplerinin mülkiyet hakkının zedelendiğini ifade
etmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa"nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35.
maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
27. Anayasa"nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu
bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve
fikrî hakların yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının
kapsamına dahildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60). Sinema filmi ile
sinema filmi senaryosu sanat eseri mahiyetinde olup fikrî mülkiyet
kapsamındadır.
28. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No:
2012/636, 15/4/2014, § 38).
29. Fikir ve sanat eserlerinden doğan mali ve manevi hakların
fikrî mülkiyet hakkı olarak mülk teşkil ettiği ve Anayasa"nın 35. maddesinde
düzenlenen mülkiyet hakkı güvencesinden yararlandığı hususunda bir tereddüt
bulunmamaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014). Ancak fikir ve sanat
eserlerinden doğan bu mali ve manevi hakların sahibinin kim olduğu meselesi,
konuyu düzenleyen ilgili hukuk metinlerine bakılarak tespit edilebilir.
30. Olayda başvurucu, yazdığı film senaryolarının izinsiz
kullanımından değil senaryoları kullanılarak yapılan 347 adet filmin izinsiz
olarak TRT televizyonlarında gösterildiğinden şikâyet etmektedir. Bu bakımdan
sinema filmleri üzerindeki fikrî mülkiyet hakkının kime ait olduğunun ve
senaryo yazarının sinema eserleri üzerinde malik sıfatının bulunup
bulunmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
31. Fikir ve sanat eserlerinin mülkiyetinin kime ait olduğu
hususu 5846 sayılı Kanun"da düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 8. maddesinin
1/1/1952 tarihinde yürürlüğe giren ilk hâlinin üçüncü fıkrasında, bir sinema
eserinin sahibinin onu imâl ettiren (yapımcı) olduğu
hükme bağlanmıştır. 20/6/1995 tarihinde yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun"un 4.
maddesiyle, 5846 sayılı Kanun"un 8. maddesi değiştirilerek sinema eserlerinde
yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarının eserin birlikte sahibi
oldukları düzenlenmiş, yapımcının sinema eseri üzerindeki hakkı ise bağlı hakka
dönüştürülmüştür.
32. Öte yandan 4110 sayılı Kanun"un 29. maddesiyle 5846 sayılı
Kanun"a eklenen ek 2. maddeyle, sinema eseri sahipliğiyle ilgili
değişikliklerin "Kanun"un yürürlüğü girdiği tarihten sonra yapımına
başlanan" sinema eserlerinde uygulanması öngörülmüştür. Anılan ek 2. madde
4630 sayılı Kanun"un 35. maddesiyle değiştirilmiş ise de Kanun"un sinema eseri
sahipliği ile ilgili hükümlerinin 12/6/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan
sinema eserlerine uygulanacağı yolundaki hüküm, maddenin dördüncü fıkrasında
varlığını sürdürmüştür.
33. Mahkemece ek 2. maddenin sözü edilen dördüncü fıkrasının
iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine itiraz başvurusunda bulunulmuştur. Anayasa
Mahkemesi bakılan davayla bir ilgisi bulunmayan "diyalog yazarı ile
animatör" yönünden, 3/3/2001 tarihinde yürürlüğe giren kuralın 12/6/1995
tarihine kadar geriye yürütüldüğü gerekçesiyle hükmü iptal etmiş ise de
"yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı" yönünden iptal
istemini reddetmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesince değinilen hüküm
"diyalog yazarı ile animatör" yönünden iptal edilirken başvuru
kararında ileri sürülen, sonradan yürürlüğe giren kanunla hak sahibi
kılınanların mülkiyet haklarının geçmişte yapımına başlanan filmlere de sari
kılınması gerektiği düşüncesine değil tam aksine önceki kanuna göre hak sahibi
olanlar yönünden kazanılmış hakka dönüşen geçmiş döneme ilişkin mülkiyet
haklarının korunması gerekçesine dayanılmıştır.
34. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde 12/6/1995
tarihinden önce yapımına başlanan sinema filmlerinin sahibinin filmin
yapımcısı; sözü edilen tarihten sonra yapımına başlananların sahibinin ise
yönetmen, özgün müzik yazarı ve senaryo yazarı olduğu söylenebilir. Bu durumda
12/6/1995 tarihinden önce yapımına başlanan sinema filmlerinin senaryo
yazarının anılan filmler üzerinde mülkiyet hakkının bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
35. Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi
raporunda başvurucunun senaryo yazarlığını üstlendiği filmlerden
"Firuze", "Fosforlu Cevriye" ve "Yalnız Güneş
Şahitti" isimli üçü dışındakilerin 12/6/1995 tarihinden önce yapımına
başlandığı kesin olarak saptanmıştır. Yürürlükte bulunan hukuk kurallarına göre
dava konusu 347 sinema filminden üçü dışındakilerin malikinin, filmleri imal
ettiren (yapımcı) olduğu anlaşılmıştır. Senaryo yazarı olan başvurucunun bu
sinema filmleri üzerinde herhangi bir mülkiyet hakkı bulunmamaktadır.
36. Mahkeme kararında, "Firuze", "Fosforlu
Cevriye" ve "Yalnız Güneş Şahitti" isimli üç filmin ise
"yapımına başlanma" tarihlerinin başvurucu tarafından ispatlanamadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Dava konusu yapılmış maddi olay ve olgular ile
delillerin değerlendirilmesi ilke olarak derece mahkemelerinin takdirindedir.
Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında derece mahkemelerinin maddi
olay ve olgular ile delillerin değerlendirilmesi hususundaki takdirini
denetlemesi kural olarak mümkün değildir. Ancak derece mahkemelerinin bu
husustaki değerlendirmelerinin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bunun hak ve özgürlüklere müdahale
teşkil etmesi hâlinde Anayasa Mahkemesinin denetim hakkı saklıdır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42). Başvurucu tarafından, Mahkemece ulaşılan bu kanaatin aksi sonuca varmayı
gerektirecek herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı gibi Mahkemenin bu
husustaki değerlendirmesinin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içerdiği de söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun, mülkün varlığını ispat
yükümlülüğünü yerine getiremediği sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle, somut olayda Anayasa"nın 35. maddesi
kapsamına giren "mülk"ün varlığından
bahsedilemeyeceğinden mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucu, yargılamanın on yıl sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 50, 52).
41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
42. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık on yıl
devam eden yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
45. Başvurucu makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının
ihlal edilmesi nedeniyle 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi olmak üzere toplam
200.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
46. Somut olayda başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
47. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
48. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilemez
olduğuna karar verildiğinden maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu yönünden yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa"nın 36. maddesinde güvenceye bağlanan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.