Esas No: 2014/18838
Karar No: 2014/18838
Karar Tarihi: 8/3/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
METİN ÖZTÜRK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/18838) |
|
Karar Tarihi: 8/3/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucu |
: |
Metin ÖZTÜRK |
Vekili |
: |
Av. Gökçe
GARİPCAN OCAK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, feragat gerekçesiyle temyiz talebinin reddedilmesinden
dolayı mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. 1/11/2006 tarihli sözleşme ile İstanbul"daki N.M. İlköğretim
Okulu kantinini işletmekte olan başvurucu ile Okul Aile Birliği arasında
ihtilaf çıkmış, başvurucu hakkında tahliye işlemi başlatılması üzerine
başvurucu, tahliyenin durdurulması için İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesinden
ihtiyati tedbir talebinde bulunmuştur.
9. İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesi 11/4/2013 tarihli kararla
başvurucunun tahliye işlemini tedbiren durdurmuştur.
10. Başvurucu, okul kantinini kira sözleşmesi kapsamında
işlettiğini, sözleşmeye göre feshi gerektiren nedenler yoksa sözleşmenin beş
yıl süreye kadar uzatılabileceğini, bu noktada kazanılmış hakkı olduğunu,
sözleşmenin yenilenmesi gerektiği hâlde okul idaresince haksız olarak
feshedildiğini belirterek kiracılık sıfatının tespiti ile el atmanın önlenmesi
davası açmıştır.
11. İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin (Mahkeme) 12/3/2013
tarihli kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin en son 1/11/2011 tarihinde
yenilendiği ve 1/11/2012 tarihinde sona erdiği, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu"nun 75. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, başvurucunun
taşınmazda fuzuli şagil konumunda ve bu nedenle de
taşınmazı tahliye etmek zorunda olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında
da belirtildiği gibi, 2886 sayılı Kanun"a göre kira süresinin dolması ile
sözleşmenin sona ereceği, davada 18/5/1955 tarihli ve 6570 sayılı mülga
Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun"un 11. maddesinin davada uygulanma yerinin
olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
24/3/2014 tarihli ilamında, hükmün davacı vekiline 10/4/2013 tarihinde tebliğ
edildiğini, Mahkemece 18/4/2013 tarihli tutanakla davacı vekilinin 11/4/2013
tarihli temyizden feragat ettiğini bildirir dilekçesini mahallî mahkemeye
verdiğini ve kimlik tespitinin yapıldığını, temyizden feragat dilekçesinin
dosya içine konulduğunu, daha sonra davalı vekilinin 12/4/2013 tarihinde
Mahkemeye müracaatı sonucu yapılan incelemede davacı vekilinin temyizden
feragat dilekçesinin olmadığına dair mahkeme hâkimi, yazı işleri müdürü ve davalı
vekilinin imzası ile tutanak tutulduğunun anlaşıldığını, tutanağa göre davacı
vekili temyizden feragat ettiği hâlde 15/4/2013 tarihinde temyiz dilekçesi
verdiğinin görüldüğünü, Mahkemece tutulan tutanağa göre davacı vekilinin hükmün
tebliğinden sonra temyizinden vazgeçmesi ile hükmün kesinleştiğini, kesin hüküm
hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağını belirterek başvurucunun temyiz
dilekçesinin reddine karar vermiştir.
13. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 8/9/2014 tarihli ilamı
ile reddedilmiştir.
14. Ret kararı 3/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 1/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Hükümleri
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun geçici 3. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemelerinin,
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de
ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize
ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine
görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086
sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır."
16. 6100 sayılı Kanun"un 349. maddesi şöyledir:
"Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden
önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.
Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse,
dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun
reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz
karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur."
17. 6100 sayılı Kanun"un 445. maddesi şöyledir:
"Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP),
adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan
bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda
gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.
Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza
kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları
incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak
ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve
gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler
ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.
Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması
gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim
veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir.
Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün
sonunda biter.
Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz
yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın
kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
18. 3/4/2012 tarihli ve 28253 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği"nin
(Yönetmelik) 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(6) Tutanak, belge ve kararlar elektronik
ortamda düzenlenir ve gerekli olanlar ilgilileri tarafından güvenli elektronik
imza ile imzalanır...
(7) Teknik nedenlerle fizikî olarak düzenlenen
belge veya kararlar, engelin ortadan kalkmasından sonra derhal elektronik
ortama aktarılır...
..."
19. Temyiz hakkından vazgeçme hususunda 18/6/1927 tarihli ve
1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun genel sistematiği içinde
kıyasen uygulamaya esas alınan 535. maddesi şöyledir:
"İki tarafın iadei
muhakemeden ve 533 üncü maddede muayyen şeraitin tahakkuku halinde temyizden
feragatleri hakkında evelce akdedecekleri mukavele keenlemyekündur."
2. Yargıtay Kararları
20. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 5/4/2007 tarihli ve
E.2007/960, K.2007/3411 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Hükmü temyiz eden davacı vekili ile davalı H.Y.
mahkemeye sundukları27/3/2007 tarihli müşterek tanzim edilmiş dilekçelerinde
temyiz taleplerinden vazgeçtiklerini belirtmişlerdir.
Yazı İşleri Müdürü tarafından davalı H.Y.nin kimlik kontrolü yapılmasına karşın davacı vekilinin
kimlik tespiti yapılmadığı görülmüştür.
Bu nedenle temyizden vazgeçme dilekçesindeki imzanın
ve içeriğinin davacı vekiline ait olup olmadığının belirlenmesinden sonra
yeniden gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine, ÇEVRİLMESİNE, [5/4/2007
gününde oybirliğiyle karar verildi]"
21. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19/6/2006 tarihli ve
E.2006/10603, K.2006/13233 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Vekaletnamesinde temyizden vazgeçme yetkisi de
bulunan alacaklı vekilinin 9/3/2006 ve 4/5/2006 tarihli temyizden vazgeçme
dilekçesi gereği temyiz dilekçesinin REDDİNE, [19.06.2006 gününde
oybirliğiyle karar verildi.]"
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini
isteme hakkına sahiptir...”
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim
hakkının, Sözleşme"nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir
parçası olduğunu (bkz. Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), bu kapsamda herkesin kişisel hak ve
yükümlülükleriyle ile ilgili her türlü iddiasını bir mahkeme veya yargı önüne
getirme hakkının güvence altına alındığını (bkz. Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36),
Sözleşme"nin 6. maddesinde, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda
bulunma hakkının güvence altına alınmadığını; ancak, devletin kendi takdirine
bağlı olarak taraflara kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı tanıması durumunda
kanun yolu başvurusunu inceleyen mahkeme önünde uygulanan muhakeme usulünün bu
ilkelere uygun olması gerektiğini belirtmiştir (bkz. Delcourt/Belçika, B. No: 2689/65, 17/1/1970, § 25).
24. Bu değerlendirmeye benzer şekilde AİHM, bir hukuk davasında
bölge adliye mahkemesinin kararına yönelik itirazın reddedilmesi nedeniyle
yapılan başvuruyu mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirererek
kanun yolu incelenmesinde uygulanacak usulün Sözleşme"nin 6. maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir (bkz. Mushta/Ukrayna, B. No: 8863/06, 18/11/2010, § 39).
25. AİHM, mahkemeye erişim hakkına yönelik birtakım
sınırlandırmaların kabul edilebileceğini; ancak, yasa veya uygulamayla
getirilen sınırlamaların meşru bir amaca yönelik olmadığı veya kullanılan
yöntem ile ulaşılması hedeflenen amaç arasında makul bir orantısallık
ilişkisinin bulunmadığı durumlarda kısıtlamaların Sözleşme"nin 6. maddesinin
birinci fıkrasına uygun olmayacağını belirtmiştir (bkz. Ashıngdane/Birleşik Krallık,B. No: 8225/78, 28/5/1985,
§ 57).
26. AİHM, usul kurallarının katı bir biçimde uygulanması sonucu
uyuşmazlıklara ilişkin taleplerin yargı önünde ileri sürülememesi meselesini
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelemiş; bu tür kısıtlamaların bireylerin
mahkemeye erişiminin etkili ve pratik olmasının önünde engel oluşturduğunu
belirtmiştir. Walchli/Fransa davasında, ceza mahkemesi kararını
temyiz eden başvurucunun talebinin yasal prosedüre uygun olmadığı gerekçesiyle
reddedilmesi üzerine Sözleşme"nin 6. maddesi kapsamında şikâyette bulunulmuş;
AİHM, başvuruyu mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirerek mahkemelerin
usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek
aşırı şekilcilikten ve usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu
doğurabilecek aşırı esneklikten kaçınmaları gerektiğini belirtmiş; somut olayda
yerel mahkemelerin başvuru prosedürünü düzenleyen usule ilişkin şartlarla
ilgili aşırı şekilci yaklaşım sergilediğini belirterek Sözleşme"nin 6.
maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (B. No: 35787/03, 26/7/2007, §§ 29-30).
27. Yine Sotiris and
Nikos Koutras Attee/Yunanistan davasında başvurucu şirket otel inşaatı
için devletten sübvansiyon talebinde bulunmuş ancak talebi reddedilmiştir.
Başvurucu kararın iptali için başka bir resmî merci vasıtasıyla Yüksek İdare
Mahkemesine başvurmuş, dilekçedeki birtakım şekli eksiklikler gerekçe
gösterilerek itirazı reddedilmiştir. AİHM bu başvuruda, itiraz ve temyize
ilişkin kabul edilebilirlik koşullarında düzenleme yapmada devletlerin takdir
yetkisinin bulunduğunu, bu alandaki düzenlemelerin adalete uygun bir yönetimin
sağlanması için gerekli olduğunu; ancak, sınırlamaların hakkın özüne zarar
vermemesi gerektiğini belirterek somut olay açısından iç hukuktaki itiraz
usulünde başka bir resmî merci vasıtasıyla Yüksek İdare Mahkemesine başvurma
hakkının verildiğini, temyiz dilekçesindeki eksikliğin başvurucudan kaynaklanmadığını
ve sorumluluğun yetkili otoriteye ait olduğunu, bu açıdan yerel mahkemenin
aşırı şekilci yaklaşımla yaptığı değerlendirmede başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına orantısız bir müdahalede bulunulduğunu belirterek Sözleşme"nin 6.
maddesinin birinci fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir (B. No:
39442/98, 16/11/2000, §§ 19-23).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 8/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu 15/4/2013 tarihli dilekçe ile kararı temyiz ettiği
hâlde temyizden vazgeçme dilekçesi verdiğine ilişkin tutulan tutanağa itibar
edilerek temyiz incelemesinin yapılmadığını, benzer davalarda davanın kabul
edilmesi gerektiği yönünde Yargıtay içtihatları olduğunu, bu açıdan kararın
usul ve kanuna aykırı olarak verildiğini belirterek Anayasa"nın 10. maddesinde
düzenlenen eşitlik ilkesi ve 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılama ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
2. Değerlendirme
30. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özünün dosyada
mevcut olmayan bir vazgeçme dilekçesi esas alınarak temyiz talebinin
reddedilmesi nedeniyle kanun yoluna başvurma hakkından yoksun bırakılmasına
yönelik olmasından dolayı iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında
yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir.
34. Anayasa"nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle
eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"nin 6.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvencelerinden birini de
mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.
35. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin zararını giderebilmesinin en etkili
yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM,
E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
36. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52). Mahkemeye erişme hakkı sadece ilk derece
mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz
gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma
hakkını da içerir (Ali Atlı, B.
No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
37. Başvurucu, yasal süre içinde temyiz talebinde bulunmasına
rağmen temyiz hakkından vazgeçme dilekçesi verdiğine dair Mahkemece tutulan
tutanağa itibar edilerek talebinin reddedildiğini, bu suretle temyiz hakkının
engellendiğini iddia etmiştir.
38. Somut olayda tartışılması gereken mesele Yargıtayın
başvurucunun bilgisi dışında tutulan bir tutanağa dayanarak temyiz dilekçesini
reddetmesinin başvurucunun mahkemeye erişimine orantısız bir müdahale oluşturup
oluşturmadığının tespitidir.
39. Başvuruya konu davada Mahkemenin 12/3/2013 tarihinde davanın
reddine karar verdiği, kararın 10/4/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği,
başvurucunun 15/4/2013 tarihli dilekçesi ile kararı temyiz ettiği ve aynı tarihte
temyiz harcını yatırdığı; ancak, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 24/3/2014 tarihli
ilamı ile başvurucunun 11/4/2013 tarihinde temyizden vazgeçme dilekçesi
verdiğine dair tutulan tutanağa göre hükmün kesinleştiği, kesinleşmiş karara
karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı belirtilerek dilekçenin reddine karar
verildiği anlaşılmıştır.
40. Yargıtay kararına esas alınan Mahkeme hâkimi, yazı işleri
müdürü ve davalı vekili A.Ç. tarafından imzalanan 18/4/2013 tarihli tutanak
şöyledir:
"Yukarıda esas numarası yazılı mahkememiz
dosyasında davacı Metin Öztürk vekili Av. Gökçe Garipcan
Ocak mahkememiz tarafından verilen 12/3/2013 tarihli ve E.2013/50, K.2013/124
sayılı ilamı temyiz etmeyeceğine dair 11/4/2013 tarihli dilekçesini ibraz etmiş
olup temyizden feragat dilekçesine kimlik tespiti mahkememizce yapılmıştır.
Temyizden feragat dilekçesinin dosyaya konduğu mahkememiz yazı işleri müdürü ve
zabıt katiplerinin görgüsü ve bilgisi dahilindedir.
Ancak daha sonra davalı vekili Av. A. Ç.nin ibraz ettiği 12/4/2013 havale tarihli dilekçesi
üzerine dosyada yapılan inceleme sonucundan yukarıda belirtilen temyizden
feragat dilekçesinin dosya içerisinde olmadığının görüldüğüne dair iş bu
tutanak birlikte tanzim edilerek imzalanmıştır."
41. Başvuru konusu olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı
mülga Kanun"da mahkeme kararlarına yönelik kanun yollarından vazgeçmeyle ilgili
bir düzenleme bulunmadığı; ancak, 1086 sayılı mülga Kanun"un 535. maddesinde
tahkimle ilgili olarak temyiz haklarından feragat edecekleri hususunda
taraflarca daha önce yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunun belirtildiği, bu
açıdan tarafların iradelerine öncelik verilen tahkim usulünde yasaklanan bu
durumun evleviyetle mahkeme kararlarına karşı yapılacak temyiz başvurularında
da uygulanacağının yerleşik yargısal uygulamalarla benimsendiği anlaşılmıştır.
42. Başvurucu tutanakta belirtilen 11/4/2013 tarihli temyizden
vazgeçme dilekçesini dosyaya sunmadığını, dosyada mevcut olmayan bir dilekçenin
var olduğuna imzası bulunmayan bir tutanakla kanaat getirildiğini, bu suretle
temyiz hakkının elinden alındığını iddia etmiştir.
43. 6100 sayılı Kanun"un 445. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgelerin güvenli
elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabileceği belirtilmiştir.
44. Olay tarihinde yürürlükte olan mülga Yönetmelik"in 5.
maddesinin (6) ve (7) numaralı fıkralarında, yargılama sırasında dosyadaki
tutanak, belge ve kararların UYAP ortamında düzenleneceği, teknik nedenlerle
fizikî olarak düzenlenen belge veya kararların engelin ortadan kalkmasından
sonra derhal UYAP"a aktarılacağı belirtilmiştir.
45. Anayasa Mahkemesi mahkemeye erişim hakkı kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde bireysel başvuruda usul kurallarının uygulanması konusunda
derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin denetlenemeyeceğini, usule
ilişkin uygulamanın kişinin mahkemeye erişim hakkını Anayasa’ya aykırı olarak
kısıtlayıp kısıtlamadığının gözönüne alınacağını
belirtmiştir (Neriman Polat, B.
No: 2012/1223, 5/11/2014, § 33). Dolayısıyla yargısal süreçte başvurucunun
temyiz hakkının bulunmadığına yönelik olarak yapılan değerlendirme ve bu
kapsamda mahkemece uygulanan yöntemin, başka bir deyişle düzenlenen tutanağın
doğruluğu veya mevzuata uygunluğundan ziyade bunun etkilerinin başvurucunun
mahkemeye erişimini ne ölçüde etkilediğinin gözönüne
alınması gerekmektedir.
46. Başvuru konusu dava tarihinden önce süregelen yargısal
uygulamalardan, temyiz hakkından vazgeçen tarafın mahkeme kalemince kimlik
tespitinin yapılarak dilekçenin işleme konulduğu ve bu yöndeki uygulamalarda
şekli şartlara sıkı bir şekilde riayet edildiği (bkz. §§ 20-21)
anlaşılmaktadır.
47. Başvurucunun temyiz talebi Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin
24/3/2013 tarihli ilamı ile Mahkemece düzenlenen 18/4/2013 tarihli tutanağa göre
başvurucunun temyiz hakkından vazgeçtiği, bu suretle hükmün kesinleştiği
gerekçesi ile reddedilmiştir (bkz.§ 12).
48. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında 10/4/2013 tarihinde
İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin kararını tebellüğ eden başvurucunun 15/4/2013
tarihinde harcı yatırarak temyiz talebinde bulunmasına rağmen Mahkeme
yetkilileri ile davalı vekilince düzenlenen tutanağa göre temyizden vazgeçme
dilekçesi verdiği kabul edilerek talebinin reddedilmesinin öngörülebilirlik
sınırları içinde değerlendirilemeyeceği, fiziki olarak dosyada mevcut olmadığı
gibi elektronik ortama da aktarılmayan feragat dilekçesinin sonuçlarının
başvurucuya yükletilmesine neden olan Yargıtay yorumunun başvurucunun kanun
yolunu kullanması imkânını ortadan kaldırdığı, başvurucu üzerinde ağır bir yüke
sebep olduğu, bu açıdan adil yargılanma hakkına ilişkin bir güvence olan
Mahkemeye erişim hakkından vazgeçildiğinin bu şekilde tespit ve kabul
edilmesinin hakkın özüne dokunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
49. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
50. Başvurucu; başvuru konusu davada kararın usul ve kanuna aykırı
olarak verildiğini, delillerinin dikkate alınmadığını, emsal davalarda farklı
yönde verilen Yargıtay kararları olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği tespit edilerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için dava dosyasının ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verildiğinden
başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü diğer şikâyetler
hakkında ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortada kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
53. Başvurucu, yeniden yargılama ve zararlarının karşılanması
açısından tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
54. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
55. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmek üzere İstanbul 14.
Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesine
(E.2013/50, K.2013/124) GÖNDERİLMESİNE,
D. Yeniden yargılama kararı verilmekle başvurucunun tazminat
taleplerinin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.