Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/17682
Karar No: 2014/17682
Karar Tarihi: 8/3/2017

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA OZGAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/17682)

 

Karar Tarihi: 8/3/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucular

:

1. Mustafa OZGAN

 

 

2. Sinan OZGAN

 

 

3. Meliha DİLBAZ

 

 

4. Solmaz OZGAN

Vekili

:

Av. Ertan GÜNDÜZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiği hâlde, görevlendirilen satış memuru tarafından taşınmazın satışa çıkarılmayarak mahkeme kararının uygulanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının; icra safhası da dahil yargılamanın yedi yıl sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/11/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvuruculardan Mustafa Ozgan 1966 doğumlu olup Hemmingen"de (Almanya); Sinan Ozgan, Meliha Dilbaz ve Solmaz Ozgan sırasıyla 1971, 1965 ve 1948 doğumlu olup Kayseri ili Melikgazi ilçesinde ikamet etmektedirler.

8. Başvurucular, Kayseri ili Melikgazi ilçesi Tacettin Veli Mahallesi"nde kain 5202 ada 6 parsel numaralı taşınmazın, murisleri adına kayıtlı bulunan 79/2400 hissesinin iştirak hâlinde malikidirler. Aynı taşınmazın 3/50 hissesi Melikgazi Belediyesine (Belediye) aittir.

A. Ortaklığın Giderilmesi Davası

9. Melikgazi Belediyesi tarafından 8/1/2008 tarihinde Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) toplam 47 hissedar aleyhine ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Davalılardan 15"inin adresi bilinmediğinden dava dilekçesinde gösterilmemiştir.

10. Mahkemece, tapu sicilinde soyadı yazılmadığı için açık kimlikleri tespit edilemeyen on bir davalıya kayyım atanmak üzere davacı vekiline süre verilmiş, adresi bilinmeyen davalıların adreslerinin araştırılması için müzekkereler yazılmış, vefat ettiği tespit edilen hisse sahiplerinin mirasçılarına davetiyeler gönderilmiş, taşınmazın üstünde bulunan yapı üzerinde hak iddia edenlerin müdahale talepleri için gerekli işlemler yapılmış, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden bir dosya incelenmek üzere istenmiş, Kayseri 3. Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde yapılan kayyım atanma talebinin sonuçlanması beklenmiş, kayyım vekilinin vekaletname eksikliklerinin giderilmesi için süre verilmiş, tebligat yapılamayan davalılar veya mirasçılarına yeniden tebligat yapılması için gereken işlemler yapılmıştır.

11. Mahkemece taraf teşkilinin sağlanmasından sonra 9/6/2010 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Teknik bilirkişi tarafından Mahkemeye sunulan 10/6/2010 tarihli raporda ortaklığın, taşınmazın satışı suretiyle giderilmesi gerektiği kanaati ifade edilmiştir. Mülk bilirkişisi ve inşaat mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 29/6/2010 tarihli raporda ise taşınmazın değeri 1.448.422,44 TL olarak tespit edilmiştir.

12.Mahkeme 13/7/2010 tarihli kararıyla davanın kabulü ile taşınmazın, üzerindeki yapı ile birlikte satılmak suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiştir. Mahkeme, satış memuru olarak Sulh Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürünü (satış memuru) görevlendirmiştir.

13. Anılan karar bazı davacılara, adreslerinin belli olmaması nedeniyle ilanen tebliğ edilmiştir. En son tebligatın 21/9/2012 tarihinde yapılmasından sonra yasal süresinde temyiz isteminde bulunulmadığından karar 2/10/2012 tarihinde kesinleşmiştir.

B. İcra Safhası

14. Davacı belediye vekili tarafından 17/10/2012 tarihinde Mahkemeden taşınmazın satılarak paraya çevrilmesi talep edilmiştir.

15. Söz konusu talep üzerine Mahkemece 18/10/2012 tarihinde satış işlemlerinin yapılması için dosya satış memuruna gönderilmiştir.

16. Satış memuru tarafından 14/11/2012 tarihinde Melikgazi Tapu Müdürlüğü ile Melikgazi Belediye Başkanlığından taşınmazın imar durumu ile tapu kayıtları istenmiştir. Satış memurunca 25/3/2013 tarihinde mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi tarafından düzenlenen aynı tarihli raporda taşınmazın bedeli 2.136.037,20 TL olarak belirlenmiştir.

17. Başvurucuların iddiasına göre satış henüz gerçekleşmemiştir.

18. Başvurucular 11/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 698. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir.”

20. 4721 sayılı Kanun’un 699. maddesi şöyledir:

 “Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir.

Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir.

Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.”

21. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Hakkında Kanun"un mülga 569. maddesi şöyledir:

 “İki taraf izalei şüyu için gerek haddi zatinde satış lazım gelip gelmediğinin ve gerek bunun şeklinde ihtilaf ederlerse dava sulh hakimi huzurunda ikame olunur.

Dava, alakadarlardan her birine ayrı ayrı tebliğ olunur.”

22. 1086 sayılı Kanun"un mülga 570. maddesi şöyledir:

 İzalei şüyu için satış yapmak üzere hakim aşağıdaki fasıl hükmüne tevfikan hareket etmek üzere bir memur tayin eder.”

23. 1086 sayılı Kanun"un mülga 571. maddesi şöyledir:

 “Menkul ve gayrimenkul malların müzayedesi icra Kanununa tevfikan yapılır.”

24. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 4. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın;

...

 b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,

...

görürler.”

25. 6100 sayılı Kanun’un 332. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “(2) Paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi için satış yapılması gereken hâllerde, hâkim satış için bir memur görevlendirir. Taşınır ve taşınmaz malların satışı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. ”

26. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi şöyledir:

 “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.

Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir.”

27. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:

 “Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.

Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası emrolunur.”

28. 2004 sayılı Kanun’un 123. maddesi şöyledir:

 “Taşınmazlar, satış talebinden nihayet üç ay içinde icra dairesi tarafından açık artırma ile satılır.”

29. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25/2/2008 tarihli ve E.2008/460, K.2008/3343 sayılı kararı şöyledir:

 HUMK’un 571. maddesine göre ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilen hallerde satış işlemleri sulh hakiminin atayacağı satış memuru tarafından yapılır.

Somut olayda sulh hukuk mahkemesince satışın Ankara Gayrimenkul İcra Müdürlüğünce yapılmasına karar verilmiş ve şikayete konu kıymet takdir işlemi Ankara Gayrimenkul satış 22. İcra Müdürlüğünce yapılmıştır.

Şikayetçi N. A. tarafından 17.7.2007 tarihli kıymet takdir raporuna karşı Ankara (2) İcra Mahkemesi nezdinde şikayette bulunulmuş, icra mahkemesince keşif yapılarak yazılı şekilde (şikayetin reddine) karar verildiği tespit edilmiştir.

Ancak, Sulh Hukuk Mahkemesinin şüyuun satış suretiyle giderilmesi kararı üzerine satışa ilişkin şikayetler (icra mahkemesi tarafından değil) şuyuun giderilmesine karar verilmiş olan sulh hukuk mahkemesi tarafından incelenir.

(HUMK’un 571. m. göre) sulh hukuk mahkemesi satışa ilişkin şikayetleri İİK’na göre ve icra mahkemesi sıfatıyla inceler. İcra mahkemesince re’sen görevsizlik karar verilmesi gerekirken işin esası incelenerek yazılı biçimde sonuca gidilmesi isabetsizdir.”

30. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26/9/2016 tarihli ve E.2016/15882, K.2016/19723 sayılı kararı şöyledir:

 İİK.nun 4/son maddesine göre; "İcra yetkisini haiz sulh mahkemelerinin muamelelerine karşı vuku bulacak şikayet ve itirazların icra mahkemesi, o mahkemenin hakimidir". Ayrıca 6100 sayılı HMK"nun 4/b maddesi uyarınca, ortaklığın giderilmesi davalarına sulh hukuk mahkemesince bakılır ve aynı Kanun"un 322/2. maddesi gereğince de, taşınır ve taşınmaz malların satışı, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. HMK"nun 322/2. maddesine göre satış memuru, davaya bakan sulh hukuk mahkemesince tayin edildiğinden, onun işlemlerine karşı şikayetlere ve açılacak ihalenin feshi davalarına da sulh hukuk mahkemesince bakılması gerekmektedir. Satışın icra müdürlüğünce yapılmış olması, ihalenin icrai takiple ilgili olmaması ve icra müdürünün satış memuru sıfatı ile işlem yapması nedeni ile sonuca etkili değildir.

31. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 11/1/2016 tarihli ve E.2015/31208, K.2016/210 sayılı kararı şöyledir:

 “6100 sayılı HMK"nun 322/2. maddesinde; paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi için satış yapılması halinde hakimin satış için bir memur görevlendireceği, satışın ise İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu maddeye göre, satış memuru davaya bakan sulh hukuk mahkemesince tayin edildiğinden, onun işlemlerine karşı şikayetleri inceleme görevi de sulh hukuk mahkemesine aittir. ”

32. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19/6/2007 tarihli ve E.2007/10389, K.2007/12534 sayılı kararı şöyledir:

 “H.U.M.K.’nun 569. maddesi uyarınca ortaklığın giderilmesi davasına Sulh Hukuk Mahkemesi bakar ve aynı Kanunun 571. maddesi gereğince de ihale işlemleri İ.İ.K.’nun hükümlerine göre yapılır. H.U.M.K.’nun 570. maddesine göre, satış memuru davaya bakan Sulh Hukuk Mahkemesince tayin edildiğinden onun işlemlerine karşı şikayetler ve açılacak ihalenin feshi davalarına da Sulh Hukuk Mahkemesince bakılır. İhalenin icra müdürlüğünce yapılması satışın icrai takiple ilgili olmaması ve icra müdürünün satış memuru sıfatı ile işlem yapması nedeni ile bu duruma etkili değildir. ”

33. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19/2/2007 tarihli ve E.2006/24887, K.2007/2591 sayılı kararı şöyledir:

 “HUMK’ nun 571. maddesi gereğince ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilen hallerde satış işlemleri İİK’nun hükümlerine göre yapılır. (Sulh hakiminin atayacağı satış memuru tarafından satış işlemleri yapılır.). Ne var ki, incelenen satış dosyasında, ortaklığın giderilmesi davası aşamasında, dava koşulları için gerekli ve geçerli olan 22.05.2003 tarihli kıymet takdirleri ile yetinilerek satış memurluğunca yeniden satışa esas olmak üzere kıymet takdiri yapılmadığı görülmüştür. İİK’ nun 128/2. maddesi gereğince ve satışa hazırlık işlemleri sırasında (icra dairesi) satış memuru taşınmazın kıymetini ehil bilirkişiler aracılığı ile tayin ve tespit ettirir. Zira bu kıymet takdiri sonucu İİK’nun 129. maddesinde öngörülen ve satışın en az hangi bedelle yapılacağını saptayan önemli bir işlemdir.

Dairemiz, süregelen içtihatlarında da benimsendiği üzere; satış dosyasında kıymet takdiri yapılmaksızın, ortaklığın giderilmesi davası sırasında yapılan kıymet takdiri ile satışa gidilmesi başlı başına ihalenin feshi nedenidir. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açıklanan gerekçe ile ihalenin feshine karar vermek gerekirken şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.”

34. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26/4/2007 tarihli ve E.2007/4870, K.2007/8299 sayılı kararı şöyledir:

 “Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

HUMK.’nun 571.maddesi gereğince, ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilen hallerde taşınmaz ihalelerinin İİK.’nun hükümlerine göre yapılması, İİK.’nun 128/2.maddesine göre de, taşınmaz kıymetinin bilirkişi aracılığıyla ve satış memurunca belirlenmesi, satış sırasında daha önce belirlenen ve kesinleşen kıymetin esas alınması gerekir. Satış memuru tarafından anılan husus yerine getirilmeden, yöntemince taşınmaza yeniden kıymet takdir edilmeden, Sulh Hukuk Mahkemesinde ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili yasal koşullarının araştırılmasına ait keşif sırasında saptanan kıymet üzerinden taşınmazın satışa çıkarılması Yasaya aykırıdır. Anılan konu tek başına ihalenin fesih nedeni olup, bu hususun şikayeti süreye bağlı olmadığı gibi, mahkemece re’sen göz önünde tutulmalıdır. ”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Mahkemenin 8/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

1.Başvurucuların İddiaları

36. Başvurucular, paydaşı bulundukları taşınmaza ilişkin olarak Belediye tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda Mahkemece 13/7/2010 tarihli kararla ortaklığın, taşınmazın satışı suretiyle giderilmesine karar verildiği hâlde, görevlendirilen satış memuru tarafından taşınmazın satışa çıkarılmadığını belirtmişlerdir. Başvurucular, davacı Belediye vekilince 17/10/2012 tarihinde Mahkemeye, taşınmazın satışı talebiyle yapılan başvuru üzerine satış memurunca 25/3/2013 tarihinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu taşınmazın bedelinin tayin edildiğini, ancak aradan geçen bir buçuk yıla rağmen henüz satışa çıkarılmadığını ifade etmişlerdir. Satış memuruna sözlü olarak satışın ne zaman gerçekleştirileceği sorulduğunda satış tarihinin belli olmadığı cevabının verildiğini ileri süren başvurucular, yedi yıl boyunca arsalarını kullanamadıkları gibi satış bedelini de elde edememekten dolayı mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden şikâyet etmişlerdir.

2. Değerlendirme

37. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).

38. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hukuk yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemelerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması çerçevesinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 16-20).

39. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun, iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi, hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan bir takım şekli koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).

40. Somut olayda, başvurucuların paydaşı olduğu taşınmaza ilişkin olarak Belediye tarafından 4721 sayılı Kanun"un 698. ve 699. maddeleri uyarınca açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda Mahkemece 13/7/2010 tarihli kararla ortaklığın, taşınmazın satışı suretiyle giderilmesine karar verilmiş, ancak satış memuru olarak görevlendirilen yazı işleri müdürü tarafından taşınmazın satışa çıkarılmadığından şikâyet edilmiştir.

41. 1086 sayılı Kanun"un mülga 569. maddesinin birinci fıkrası ile mer"i 6100 sayılı Kanun"un 4. maddesinde ortaklığın giderilmesine ilişkin davaların sulh hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır.

42. 1086 sayılı Kanun"un mülga 570. maddesi ile 6100 sayılı Kanun"un 332. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, ortaklığın giderilmesi için satış yapılması gereken hâllerde, hâkimin satış için bir memur görevlendireceği belirtilmiştir.

43. 1086 sayılı Kanun"un mülga 571. maddesi ile 6100 sayılı Kanun"un 332. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca, taşınır ve taşınmaz malların satışı 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır.

44. Gerek 1086 sayılı Kanun"un mülga hükümleri gerekse 6100 sayılı Kanun"un ilgili hükümleri dikkate alındığında, ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıkları çözümlemekle görevli olan sulh hukuk mahkemesince, ortaklığın, taşınmazın satılması suretiyle giderilmesine karar verilmesi durumunda, aynı zamanda satış işlemlerini gerçekleştirmek üzere bir satış memuru görevlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Kanun hükümleri ve Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında sulh hukuk mahkemesince, ortaklığın, taşınmazın satışı suretiyle giderilmesine karar verilmekle yargılama safhası sona ermekte, satış memurunca satış işlemlerinin gerçekleştirilmesine ilişkin işlemler ise anılan kararın infazına ilişkin görülmektedir. Dolayısıyla satış memurunca gerçekleştirilen satış işlemleri yargılama safhasından bağımsız olup kararın icrası aşamasına ilişkindir.

45. Sulh hukuk mahkemesi kararının icrasıyla görevli satış memuru, satış işlemlerini 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre tatbik edecektir. Yukarıda değinilen Yargıtay içtihadı dikkate alındığında (bkz. § 29-34), satış işlemlerine karşı 2004 sayılı Kanun"un 16. maddesi uyarınca şikâyet yoluna müracaat edilmesi mümkün olup bu şikâyetleri incelemekle görevli olan yargı yeri, icra hukuk mahkemesi değil, ortaklığın, taşınmazın satışı suretiyle giderilmesi kararını veren sulh hukuk mahkemesidir. Dolayısıyla satış memurunca gerçekleştirilen işlemlere karşı 2004 sayılı Kanun"un 16. maddesinde belirtilen sebeplere istinaden satış kararı veren sulh hukuk mahkemesine şikâyet yoluna gidilmesi mümkündür.

46. 2004 sayılı Kanun"un 16. maddesi uyarınca, İcra ve İflas dairelerinin (satış memurunun) yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı, şikâyet edilen muamelenin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde, bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı ise herhangi bir süre sınırı olmaksızın icra mahkemesine (satış kararı veren sulh hukuk mahkemesine) şikâyet yoluna başvurulabilir.

47. Başvuru konusu olayda başvurucular, satış memurunun taşınmazı satışa çıkarmamasından şikâyet etmektedirler. 2004 sayılı Kanun"un 16. maddesinde öngörülen şikâyet mekanizmasının, taşınmazın satışa çıkarılmamasından kaynaklanan şikâyetlerin giderilebileceği erişilebilir bir hukuk yolu olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucuların, satışın gerçekleştirilmemesinden dolayı herhangi bir süre sınırı olmaksızın, satış kararı veren sulh hukuk mahkemesinde şikâyet yoluna başvurmalarının mümkün olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

48. 2004 sayılı Kanun"un 17. maddesi uyarınca, şikâyetin icra mahkemesince (sulh hukuk mahkemesince) kabul edilmesi durumunda şikâyet olunan muamele bozulabileceği veya düzeltilebileceği gibi, memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin icrası da emredilebilir. Bu itibarla, şikâyet yolunun, başvurucuların istedikleri sonucu elde etmelerine elverişli olduğu anlaşılmaktadır.

49. Somut olayda, başvurucuların bireysel başvuruda bulunmadan önce 2004 sayılı Kanun"un 16. maddesinde öngörülen satış kararını veren sulh hukuk mahkemesine şikâyet yoluna başvurduklarına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge dosyada bulunmamaktadır.

50. Açıklanan nedenlerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

51. Başvurucular, yargılamanın yedi yıl sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

53. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken, sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

54. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

55. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda icra aşamasını da kapsayacak şekilde yaklaşık dokuz yıl iki ay süren yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

56. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

57. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

58. Başvurucular taşınmazın satılmaması nedeniyle 800.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talep etmektedirler.

59. Başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenle, taşınmazın satılmaması dolayısıyla uğranıldığı öne sürülen maddi zarara ilişkin tazminat isteminin reddi gerekmektedir.

60. Başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

61. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara ayrı ayrı net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2008/35) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi