Esas No: 2014/5951
Karar No: 2014/5951
Karar Tarihi: 8/3/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÜMİT BALABAN BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2014/5951) |
|
Karar Tarihi: 8/3/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe
GÜLTEKİN |
Başvurucu |
: |
Ümit BALABAN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; delillerin değerlendirilmesi ve takdirinde
hataya düşülmesi, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu 27/2/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve 28/2/2008
tarihinde tutuklanmıştır. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250.
madde ile görevli) 6/11/2008 tarihli iddianamesi ile suç işlemek amacıyla örgüt
kurma, nitelikli yağma, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun"a muhalefet suçlarından
cezalandırılması istemiyle başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
10. (Kapatılan) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/12/2010
tarihli kararı ile başvurucunun suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan beraatine, yağma ve 6136 sayılı Kanun"a muhalefet suçları
yönünden ise Mahkemenin görevsizliğine, dava dosyasının Akhisar Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince
11/3/2011 tarihinde Mahkemenin bazı suçlar yönünden yetkisizliğine ve dava
dosyasının yetkili İzmir Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmiştir.
11. Yargılamaya devam eden İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin
18/2/2013 tarihli kararı ile başvurucunun yağma suçundan 11 yıl 8 ay hapis
cezası ile iki kez cezalandırılmasına, tutukluluk hâlinin devamına, diğer
suçlar yönünden ise beraatine karar verilmiştir.
Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"İddia, mütalaa, mağdurların ifadeleri,
sanıklar ve sanıklar müdafiilerinin savunma ve ek savunmalarıtoplanan deliller ile birlikte
değerlendirilmiştir.
Delillerden olay nedeni ile tanzim olunan
tutanaklara, ekspertiz raporlarına, olay yeri inceleme raporlarına, tespit
tutanaklarına, incelemesi yapılan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi ve Manisa 2.Ağır
Ceza Mahkemesi dosyalarına, mağdurlar E., A. ve İ."nin
soruşturma aşamasında alınan samimi ifadelerine, (Ulusal Yargı Ağı Projesinden
(UYAP) alınan güneşin doğuş saatine ilişkin belgelerine, bilirkişi raporlarına,
Manisa Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları Hastanesi tarafından sanık Ümit hakkında
verilen heyet raporuna, sanıklar A. ve S."nin
soruşturma aşamasında müdafisi huzurunda, kollukta ve C.Savcılığında
alınan dolaylı ikrar içeren savunmalarına, bu deliller ile örtüşen ölçüde
iddiaya itibar olunarak olayın aşağıdaki şekilde oluştuğunun kabulü
gerekmiştir.
Sanıklar Ümit Balaban ve A.K."nın 5/2/2008 günü üzerlerinde koyu renkli elbiseler,
başlarında kar maskesi olduğu halde Torbalı İlçesi Kuşçuburun
mevkii Batınak Bp akaryakıt
istasyonuna geldikleri, istasyonun market bölümüne girdikleri, bu bölümde
müştekiler A.O. ve E.S"nin bulunduğu, sanıklar Ümit
ve A."ın market içine gece saat: 5.00 sıralarında
müşteri gibi girdikleri, müşteki E."nin uyanık
olduğu, bu sırada müşteki A."nın uyuduğu, sanıkların
ellerindeki silahlarla müşteki E."yi tehdit ederek
yere yüz üstü yatırdıkları, bu sırada uyanan müşteki A."yı
da yere yüz üstü yatırdıkları, müşteki A."nın
cebinden 185 TL, müşteki E."nin cebinden 260 TL ve
marketin kasasından 306.45 TL parayı aldıkları, müştekileri ayağa kalkmamaları
konusunda tehdit ederek marketten çıktıkları, bu şekilde sanıklar Ümit ve A."nın 5/2/2008 günü Atarlar petrol istasyonunda bulunan
markete gece vakti silahla ve kendilerini tanınmayacak hale koyarak girmek
suretiyle marketteki parayı ve yine markette çalışan müştekiler A. ve E."nin üzerindeki istasyona ait parayı yağmaladıkları anlaşılmıştır.
Tüm sanıkların fikir ve irade birliği içinde
12/2/2008 günü gece saat:05.00 sıralarında Kemalpaşa ilçesinde bulunan petrol
istasyonuna geldikleri, olaydan önce sanık S."nin bir
oto kiralama şirketinden bir araç kiraladığı, aracın plakasını söktükleri, olay
mahalline geldikleri, sanık S."nin araçta beklediği,
diğer sanıklar Ümit ve A."nın baş ve boyun
bölgelerini kapatacak şekilde kar maskesi takarak istasyonda bulunan markete
girdikleri, üzerlerinde taşıdıkları tabancaları çıkardıkları, markette çalışan
müşteki İ."yi silahı doğrultarak tehditle yere
yatmasını sağladıkları, İ."nin üzerini aradıkları,
bilahare marketin kasasında bulunan 563 TL para ile 10 paket sigarayı
aldıkları, hızla marketten çıktıkları, kendilerini bekleyen sanık S."nin yönetimindeki araca binerek olay mahallinden
kaçtıkları, bu şekilde sanıkların kendilerini tanınmayacak hale getirerek,
geceleyin silahla, birden çok kişiyle birlikte, iş yerinde yağma suçunu
işledikleri anlaşılmıştır."
12. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12/3/2014
tarihli kararıyla onanmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 8/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, hakkında yürütülen yargılamada kanuni tutukluluk
süresinin aşıldığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Bireysel başvuruların, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde, Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler ya da yurt
dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013,
§§ 18, 19).
16. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece
mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk
hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı
olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi
açısından tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı
fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan
suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte
ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına
hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir
tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan
mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 33).
17. "Bir suç isnadına bağlı olarak tutukluluk"ta
geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı
durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir.
Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece
mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
18. Bu kapsamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda, yapılacak bireysel başvurunun
ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her
aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma dışında,
nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi
içinde yapılması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de mahkûmiyet
kararından itibaren altı ay içinde yapılmayan “bir suç isnadına bağlı” tutma
kapsamındaki başvurunun süresinde olmadığını belirtmiştir (bkz. Atalay Öztürk/Türkiye (k.k.),
B. No: 54890/09, 7/1/2014, §§ 37-41).
19. Başvurucu hakkında yürütülen yargılamada İzmir 4. Ağır Ceza
Mahkemesinin 18/2/2013 tarihli kararı ile başvurucunun hapis cezası ile
cezalandırılmasına, tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; temyiz üzerine
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12/3/2014 tarihli kararıyla hüküm onanarak
kesinleşmiştir.
20. Buna göre ilk derece mahkemesinin 18/2/2013 tarihli
mahkûmiyet ve tutukluluğun devamı kararı ile başvurucunun tutukluluk hâli sona
ermiştir. Bu karar başvurucu ile vekiline aynı tarihte tefhim edilmiş olup
başvurucu, anılan karara karşı itiraz kanun yoluna başvurduğuna dair bilgi veya
belge de sunmamıştır. Bu belirlemeler karşısında tutuklulukla ilgili
şikâyetleri içeren bireysel başvurunun, ilk derece mahkemesinin nihai kararını
verdiği 18/2/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken
30/4/2014 tarihinde yapılması nedeniyle başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna
varılmıştır.
21. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
22. Başvurucu; atılı suçları işlemediğini, masum olduğunu,
aleyhine somut delil bulunmadığını, müştekilerin kendisini teşhis edemediğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
24. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle, başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
29. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
30. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 6 yıl 1 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
32. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
33. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin maddi veya manevi tazminat talebinde bulunmamıştır.
34. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır..
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2011/142, K.2013/34) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.