Esas No: 2014/11491
Karar No: 2014/11491
Karar Tarihi: 8/3/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA KİŞİOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/11491) |
|
Karar Tarihi: 8/3/2017 |
R.G. Tarih ve Sayı: 6/4/2017 - 30030 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
Mustafa KİŞİOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Derya KİŞİOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
itirazın iptali talebiyle açılan davada yargılamanın uzun sürmesi ile tarafları
ve konusu aynı olan iki davada derece mahkemeleri tarafından farklı kararlar
verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru,
başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra
Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm
Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Alacaklı
Banka tarafından başvurucunun da aralarında bulunduğu borçlular aleyhine İzmir
5. İcra Müdürlüğünün E.1990/3105 ve E.1990/3107 sayılı dosyalarında icra takibi
başlatılmış, itiraz üzerine takip durdurulmuştur.
9. Alacaklı
Banka, bazı firmalara yapılan usulsüz ve haksız yem destekleme ödemelerinin bu
firmalardan tahsil edilememiş kısmından davalı personelin malen sorumlu
olduğunu ileri sürerek başvurucunun da aralarında bulunduğu davalılar aleyhine
İzmir 5. İcra Müdürlüğünün E.1990/3105 sayılı dosyasında başlatılan takibe
itirazın iptali talebiyle 5/7/1991 tarihinde dava
açmıştır. Dava, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.1991/579 sayılı
dosyasına kaydedilmiştir. Mahkemece 13/12/2002 tarihli
karar ile Bankanın davacı olma sıfatını taşımadığı gerekçesiyle dava husumet
yokluğundan reddedilmiştir. Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin (Daire) 12/11/2003 tarihli ilamı ile Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
(TOKİ) ile davacı Banka arasında yapılan protokol gereği kredinin
dağıtılmasında Bankanın sorumlu olacağının öngörüldüğü, davacı Banka çalışanlarının
özensiz davrandığı iddia edildiğinden buna göre inceleme yapılması gerektiği
gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma üzerine Mahkemece 10/4/2008
tarihli karar ile Bankanın davacı olma sıfatını taşımadığı gerekçesiyle dava,
husumet yokluğundan reddedilmiştir. Karar, Dairenin 12/11/2008
tarihli ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
10. Başvurucunun
da aralarında bulunduğu davalılar aleyhine İzmir 5. İcra Müdürlüğünün
E.1990/3107 sayılı dosyasında başlatılan takibe itirazın iptali talebiyle 28/6/1991 tarihinde dava açılmış; dava, İzmir 2. Asliye
Ticaret Mahkemesinin E.1991/568 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Mahkemece 30/5/2002 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir. Karar, Dairenin 27/3/2003 tarihli ilamı
ile bozulmuştur. Bozma üzerine Mahkemece 6/4/2006
tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Temyiz üzerine
karar, Dairenin 26/6/2008 tarihli ilamı ile başvurucu lehine reeskont
faizi yerine yasal faize hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma
üzerine Mahkemece 18/12/2012 tarihli karar ile davanın
kısmen kabulü ile başvurucu aleyhindeki takibin 62,09 TL işlemiş faiz üzerinden
devamına karar verilmiştir. Davacı Bankanın temyizi üzerine karar, Dairenin 30/4/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır. Onama ilamı
başvurucuya 30/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin
8/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
12. Başvurucu
28/6/1991 tarihinde itirazın iptali talebiyle İzmir 2.
Asliye Ticaret Mahkemesinde aleyhine açılan davada yargılamanın uzun sürdüğünü
belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
13. Açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
14. Medeni
hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit
edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde-
yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§§ 50, 52).
15. Medeni
hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul
olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli
olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve
başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği
gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve
diğerleri, §§ 41-45).
16. Anılan
ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar
dikkate alındığında somut olayda 22 yıl 10 aylık yargılama süresinin makul
olmadığı sonucuna varmak gerekir.
17. Açıklanan
gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Şikâyetler Yönünden
18. Başvurucu;
alacaklı Banka tarafından İzmir 5. İcra Müdürlüğünün E.1990/3105 ve E.1990/3107
sayılı dosyalarında aleyhine icra takibi başlatıldığını, itiraz üzerine takibin
durdurulduğunu, alacaklı Banka tarafından E.1990/3105 sayılı icra dosyasına
yapılan itirazın iptali talebiyle 5/7/1991 tarihinde
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde, E.1990/3107 sayılı icra dosyasına yapılan
itirazın iptali talebiyle de 28/6/1991 tarihinde İzmir 2. Asliye Ticaret
Mahkemesinde aleyhine dava açıldığını belirtmiştir. Başvurucu; İzmir 3. Asliye
Ticaret Mahkemesinde açılan davada 10/4/2008 tarihli karar ile davanın reddine
karar verildiğini ve bu kararın Dairenin 12/11/2008 tarihli ilamı ile onanarak
kesinleştiğini, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın ise18/12/2012
tarihli karar ile kısmen kabulüne karar verilerek bu kararın da onandığını,
tarafları ve konusu aynı olan iki davada derece mahkemeleri tarafından farklı
kararlar verildiğini belirterek Anayasa"nın 17., 35.
ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ihlal
iddiaları bir bütün olarak adil yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirilmiştir.
19. Bireysel
başvurunun ikincil olma niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında
ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan
bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013,
§ 20).
20. Somut
olayda başvurucunun da aralarında bulunduğu davalılar aleyhine İzmir 5. İcra
Müdürlüğünün E.1990/3107 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali talebiyle 28/6/1991 tarihinde dava açılmış, dava İzmir 2. Asliye
Ticaret Mahkemesinin E.1991/568 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Mahkemece 18/12/2012 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir. Anılan kararın davacı Banka tarafından temyiz edildiği,
başvurucunun temyiz talebinde bulunmadığı tespit edilmiş ve Dairece 30/4/2014 tarihinde kararın onandığı belirlenmiştir. Bu
itibarla başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiayı yargılama
sürecinde dile getirmediği, bu iddiasına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı ve
böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
21. Açıklanan
nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Serdar
ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
23. Başvurucu,
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin maddi veya manevi
tazminat talebinde bulunmamıştır.
24. Somut
olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
25. Dosyadaki
belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA, OYBİRLİĞİYLE,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin diğer şikâyetlerin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Serdar ÖZGÜLDÜR"ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C. 206,10
TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
E. Kararın
bir örneğinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2010/287, K.2012/327)
GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın
bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/3/2017
tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Davanın somutunda, alacaklı
banka tarafından, aynı banka çalışanı olan başvurucu hakkında haksız kredi
kullandırmadan malen sorumlu olduğu iddiasıyla, iki ayrı icra takibi yapılmış;
bunlardan ilki hakkında başvurucunun yaptığı itiraz üzerine takip durmuş, ancak
Banka’nın açtığı itirazın iptali davasında davanın kısmen kabulüne karar
verilmiş, başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince hüküm
bozulmuş, yeniden yapılan yargılamada davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,
başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince hüküm tekrar
bozulmuş, yeniden yapılan yargılamada tekrar davanın kısmen kabulüne karar
verilmiş, bu kararın davacı banka ve başvurucu tarafından temyiz edilmesi
üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince hüküm onanmıştır. Başvurucu hakkında aynı
hukuki nedenle yapılan ikinci icra takibinde ise başvurucunun takibe itirazı
nedeniyle takip durmuş, ancak Banka’nın açtığı itirazın iptali davasında, bir
başka mahkemece, davacı Banka’nın davacı olma taraf sıfatını taşımadığı
gerekçesiyle “davanın husumet yokluğundan reddine” karar verilmiş, Yargıtay 4.
Hukuk Dairesince hükmün bozulması sonrasında aynı mahkemece yapılan inceleme
sonunda yeniden davanın “husumet yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmiş,
vaki temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince bu kez anılan hüküm onanmıştır.
Görüldüğü üzere, aynı hukuki
nedene dayalı olarak Banka tarafından aynı kişiye (başvurucuya) karşı yapılan
icra takipleri sonunda, iki farklı mahkemeden ilki, ilgili Banka’nın davada
taraf ehliyeti olmadığını belirterek “husumet yokluğundan davanın reddine”
karar vermiş ve bu hüküm Yargıtay 4. Hukuk Dairesince sonuçta onanmış; ikinci
mahkemece ise işin esasına gidilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve
bu karar da Yargıtay 4. Hukuk Dairesince sonuçta onanmıştır. Dolayısiyle adaletin tecellisi bakımından kabulü mümkün
olmayan bir görünüm ortaya çıkmıştır. Başvurucunun husumet yönünden davanın
reddi sonucunu doğuran davada son kararı temyiz etmeyip, ilgili Banka’nın
temyizi sonucu hükmün aynı Yargıtay Dairesince onanmasının, bu kabulü mümkün
olmayan sonucu değiştirmeyeceği izahtan varestedir. Aynı temyiz merciinin, aynı
hukuki olaya ilişkin olarak aynı kişi (başvurucu) hakkında verdiği bu farklı
kararlar dolayısıyla çıkan sonucun “adil yargılama” ilkesine uygun düştüğü
söylenemeyeceği gibi, tesadüfe bağlı adalet tecellisinin yine bu kavramla
örtüşmeyeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, başvurucunun bu kararlardan birini
temyiz etmemesinin de bu sonucu değiştirir mahiyeti bulunmamaktadır. Çünkü, karşı tarafın (davacı Banka’nın) vaki temyizi ile dosya
yine temyiz incelemesine tâbi tutulmuş ve hüküm kesinleşmiş olduğundan;
başvurucunun bu yola başvurmaması hali, adil yargılanma hakkı yönünden “başvuru
yollarının tüketilmemesi” şeklinde değerlendirilemez.
Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma
ilkesinin ihlâl edildiği kanaatine vardığımdan, bu yönde bir karar verilmesi
gerektiği değerlendirilmesiyle, Sayın çoğunluğun başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna dair kararına
katılamıyorum.
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR |