Esas No: 2014/8282
Karar No: 2014/8282
Karar Tarihi: 8/3/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEDİKAL KOZMETİK VE DIŞ TİCARET LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/8282) |
|
Karar Tarihi: 8/3/2017 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucu |
: |
Medikal
Kozmetik ve Dış Ticaret Ltd. Şti. |
Temsilcisi |
: |
Sadettin
KESKİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, temyiz itirazlarının Yargıtayca
incelenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Medikal Kozmetik ve Dış Ticaret Ltd. Şti. (Şirket),
24/8/2005 tarihinde iki ortaklı olarak kurulan ve kozmetik sektöründe faaliyet
gösteren bir firmadır.
9. Şirket ile İzmir"de aynı alanda faaliyet gösteren P... S...
Sağlıklı Zayıflama ve Estetik Merkezi Sanayi Ticaret Ltd. Şti. (Bayi) arasında
21/2/2007 tarihinde MBR & MSB Yetkili Bayi Sözleşmesi (sözleşme)
imzalanmıştır.
10. Başvurucu Şirket, Bayinin makul ve kabul edilebilir ölçüde
mal siparişinde bulunmadığını belirterek 8/1/2008 tarihinde sözleşmeyi
feshetmiştir.
11. Bayi; başvurucu Şirketin sözleşmeyi haksız olarak
feshettiğini, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle
zarara uğradığını belirterek İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme)
tazminat davası açmıştır.
12. Mahkeme 25/2/2010 tarihli kararla, davalı Şirketin
sözleşmeyi fesihte haksız olduğunu, edimin ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan
zararları tazmin etme yükümlülüğünün bulunduğunu tespit ederek davayı kabul
etmiştir.
13. Başvurucu, Mahkemenin davaya bakmakta yetkili olmadığını,
davacı Bayinin ticari defterlerlerinin lehe delil
niteliğinde olmadığını, bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu, bedelsiz ürün
teslimine ilişkin yemin teklif etme haklarının hatırlatılmadığını, zarar
miktarının tespitinde yanlışlık yapıldığını belirterek 13/5/2010 tarihli
dilekçeyle kararı temyiz etmiştir.
14. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20/12/2010 tarihli ilamında,
bilirkişilerin şahsına yapılan itirazlar da gözetilerek yeni bir bilirkişi
heyetinden denetime elverişli rapor aldırılması gerektiğini belirterek hükmü
bozmuş; bozma nedenine göre başvurucunun diğer temyiz iddialarının (bkz. § 13)
şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.
15. Mahkeme bozma ilamına uyarak yeniden seçilen bilirkişi
heyetine rapor düzenletmiş, 13/11/2012 tarihinde, önceki karardaki gerekçeyle
(bkz. § 12) davayı kabul etmiştir.
16. Başvurucu, bozmadan önceki temyiz iddialarını yineleyerek
20/2/2013 tarihli dilekçeyle kararı temyiz etmiş; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi
5/3/2014 tarihli ilamında, başvurucunun bozma kapsamı dışında kalan ve
kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz iddialarının (bkz. § 13)
incelenemeyeceğini belirterekhükmü onamıştır.
17. Onama kararı 21/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 27/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başvurucu bu arada karar düzeltme talebinde bulunmuş, Daire
17/11/2014 tarihli kararıyla talebi reddetmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19.22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 96.
maddesi şöyledir:
"Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen
istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir
kusurun isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bundan
mütevellit zararı tazmine mecburdur."
20.11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 112.
maddesi şöyledir:
"Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse
borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının
bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür."
21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve
yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki
dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
...
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak
değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir."
22. 4/2/1959 tarihli ve E.1959/13, K.1959/5 sayılı Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin
bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında
kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, dâvaların uzamasını önlemek maksadiyle kabul edilmiş çok önemli bir usulü hükümdür. Bir
cihetin bozma kararının şümulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o
cihet, açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz
reddedilmiştir, yahutta onu hedef tutan bir temyiz
itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Temyiz Dairesince incelendiği
sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün
bulunduğu halde o cihet Dairece bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki halde de o
konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına
mahkemece uyulmuş olması, taraflardan birisi lehine usuli
bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme,
ne de Temyiz Mahkemesi halele uğratabilir. Zira usulü müktesep hakkın tanınması
da âmme intizamı düşüncesiyle kabul edilmiş bir
esastır.
..."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini
isteme hakkına sahiptir...”
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim
hakkının, Sözleşme"nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir
parçası olduğunu, bu güvence kapsamında herkesin medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili iddialarını yetkili merciler önünde ileri sürme hakkının korunduğunu
(bkz. Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), Sözleşme"nin 6. maddesinde mahkeme kararlarına
karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkının güvence altına alınmadığını;
ancak, devletin kendi takdirine bağlı olarak taraflara kanun yoluna başvurma
hakkı tanıması durumunda, incelemeyi yapan mahkeme önünde uygulanan muhakeme
usulünün güvence ilkelerine uygun olması gerektiğini belirtmiştir (bkz. Delcourt/Belçika, B. No: 2689/65, 17/1/1970, §
25).
25. AİHM, mahkeme hakkının görünümlerinden biri olan etkili
karar hakkı ile ilgili Kutic/Hırvatistan ( B. No: 48778/99, 1/3/2002,
§ 25) davasında yaptığı değerlendirmede, Sözleşme"nin 6. maddesinin hukuki
uyuşmazlıkların tespiti için mahkemeye erişim hakkını güvence altına aldığını;
ancak, bu hakkın yalnızca dava açma hakkı ile sınırlı olmaksızın mahkeme
tarafından uyuşmazlığın nihai olarak karar altına alınması hakkını da
içerdiğini belirterek mal varlığının zarara uğraması nedeniyle Devlete karşı
açılan tazminat davasında yargılama devam ederken yürürlüğe giren kanun hükmüne
göre yeni düzenleme yapılıncaya kadar yargılamanın durdurulması ve davanın 6
yıl süreyle karara bağlanmamasının, Sözleşme"nin 6. maddesi kapsamında etkili
karar hakkının ihlali sonucunu doğurduğunu belirtmiştir.
26. AİHM, Cezayir"deki tıp fakültesinden mezun olan bir
başvurucunun diplomasının denkliğinin tanınmaması nedeniyle açtığı davada,
Fransa Danıştayı"nın başvurucu tarafından ileri
sürülen hukuki meseleler ile maddi olaylarıdeğerlendirmeden,
yalnızca idari makamların mütekabiliyet şartı ile ilgili görüşüne bağlı kalarak
karar vermesi nedeniyle, başvurucunun ileri sürdüğü iddialar çerçevesinde
uyuşmazlığın tespiti ile ilgili tüm olgusal ve hukuki konuları incelemek üzere
yeterli yargı yetkisine sahip olan bir mahkemeye eriştiğinin düşünülemeyeceğini
belirterek Sözleşme"nin 6. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir (bkz. Chevrol/Fransa, B. No: 49636/99, 13/2/2003, §§
76-84).
.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 8/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, başvuru konusu davada temyiz iddialarının (bkz. §
13) Yargıtayca incelenmediğini belirterek mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
30. Başvurucunun 13/5/2010 tarihli dilekçesinde dile getirdiği
ayrıntılı temyiz iddialarının 20/12/2010 tarihli bozma ilamı kapsamı dışında
kaldığı ve kesinleştiği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle ileri sürülen ihlal
iddialarının mahkemeden karar elde etme hakkı bağlamında mahkemeye erişim hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
31. Başvurucunun, Yargıtay onama ilamının tebliği üzerine
süresinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu, aynı zamanda
26/5/2014 tarihinde karar düzeltme yolunabaşvurduğu
anlaşılmış ise de Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin, 17/11/2014 tarihli ilamı ile
karar düzeltme talebini reddettiği, bu suretle bireysel başvuru
değerlendirilmeden önce karar düzeltme incelemesinin sonuçlanması nedeniyle
başvuru yollarının tüketildiği sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiştir.
34. Anayasa"nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle
eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme"nin 6.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvencelerinden birini de
mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.
35. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin zararını giderebilmesinin en etkili
yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM, E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
36. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52). Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece
mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz
gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma
hakkını da içerir (Ali Atlı, B.
No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).
37. Mahkemeye erişim hakkı bireylerin yalnızca dava açabilme
hakkını güvence altına almaz. Yargı mercilerince uyuşmazlığın içinde yer alan
maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması gerekir.
Bu açıdan mahkemeye erişim hakkı uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme
hakkını da içerir. Başka bir ifadeyle mahkemeye erişim hakkı, dava açma hakkı
ile sınırlı olmaksızın taraflara dava (temyiz) konusunu oluşturan tüm
taleplerin esasının incelenerek değerlendirilmesini isteme hakkı sağlar.
38. Özden Sayar ve Deren
Dilara Sayar (B. No: 2013/4022, 13/4/2016, §§ 59, 61, 75) başvurusunda,
başvurucuların terör eylemi nedeniyle meydana gelen patlamada yakınlarının
ölmesi üzerine idare hukukunun genel hükümlerine göre manevi zararların tazmini
için yapılan başvuru ve açılan davanın reddedilmesi meselesi mahkemeye erişim
hakkı yönünden incelenmiş; Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkının bir
uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebin mahkeme önüne taşınarak
bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
geldiğini, tazminat talebinde bulunan bir kimsenin bu istemi hakkında bir
mahkeme tarafından talebin yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar
verilmesini isteme hakkının bulunduğunu, somut olayda başvurucuların idare
hukuku genel hükümlerine göre yaptıkları başvurular ve açtıkları manevi
tazminat davasının 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında incelemeye
tabi tutularak anılan Kanun kapsamında başvurucuların manevi tazminat talep
etme imkânının bulunmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, tazminat hukukunun
genel prensiplerine göre yapılan başvuru ve açılan davada, başvurucuların
manevi tazminat talebi hakkında genel hükümlere göre inceleme yapılarak bir
karar verilmesi yoluyla başvurucuların mahkemeye erişimine olanak sağlanabileceğini;
bu açıdan, açtıkları davayı tazminat hukukunun genel hükümlerine göre inceletme
imkânından mahrum bırakılan başvurucuların, mahkemeye erişim hakkına müdahalede
bulunulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
vermiştir.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
39. Başvurucu; temyiz iddialarının Yargıtay tarafından temyize
konu edilmediğini,bu açıdan
temyiz hakkının bu itirazlara münhasıran engellendiğini iddia etmiştir.
40. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, başvurucunun temyiz
iddialarının inceleme konusu yapılmamasının, mahkemeye erişim hakkına müdahale
oluşturup oluşturmadığıdır.
41.Başvurucu 13/5/2010 tarihli dilekçesinde ayrıntılı bir
şekilde iddialarını (bkz. §13) dile getirerekkararı
temyiz etmiş; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, başvurucunun bilirkişilere yönelik
itirazını gözönüne alarak hükmü bozmuş ve diğer
temyiz iddialarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.
42. Bozmadan sonra mahkeme yeni bir bilirkişi heyetinden rapor
almış, 13/11/2012 tarihli kararla davayı kabul etmiş, başvurucunun bozmadan
önceki iddialarını yineleyerek kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay bozma
kapsamı dışında kalan ve kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz iddialarının
incelenemeyeceğini belirterek hükmü onamıştır.
43. Yargıtay tarafından bozulan bir mahkeme hükmünün bozma
kararı kapsamı dışında kalan kısımları kesinleşir. Kesinleşmeden bahsedebilmek
için bu hususun ilgili tarafça temyiz sebebi olarak ileri sürülmemiş olması
veya Yargıtay tarafından reddedilmesi gerekir. Bu durum usule ilişkin
kazanılmış hak olarak nitelendirilmiştir. Usule ilişkin kazanılmış hak
müessesesi 6100 sayılı Kanun"da düzenlenmemiş; ancak, Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu kararı ile hukuk dünyasında varlık kazanmıştır.
44.Yargıtayın 5/3/2014 tarihli ilamına göre başvurucu tarafından
13/5/2010 tarihli dilekçede ileri sürülen temyiz iddialarının aslında
yargılamada hiç ileri sürülmediği veya 20/12/2010 tarihli bozma ilamında
değerlendirilmiş gibi kabul edilerek bozmadan sonraki karara karşı20/2/2013
tarihli dilekçede ileri sürülen aynı iddiaların bu defa kesinleştiğinden
bahisle temyiz incelemesine konu yapılmamasının, başvurucunun usul kanunlarına
uygun olarak davanın esasını ilgilendiren hususlarda ileri sürdüğü ve her biri
başlı başına temyize konu olabilecek itirazları ile ilgili kanun yolunun fiilen
ve etkili bir şekilde kullandırılmaması sonucunu doğurduğu anlaşılmıştır.
45. Buna göre başvurucunun 13/5/2010 ve 20/2/2013 tarihli
dilekçelerinde ileri sürdüğü, bozma kapsamı dışında kalan temyiz iddialarının
kesinleştiğinden bahisle inceleme ve değerlendirmeye konu yapılmamasının kanun
yolunun etkili bir şekilde kullanılması imkânını ortadan kaldırdığı, bu açıdan
başvurucunun temyiz incelemesinde iddia ettiği hususlara yönelik karar elde
etme hakkından yoksun bırakılarak mahkemeye etkili erişim hakkına müdahalede
bulunulduğu anlaşılmıştır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
47. Başvurucu, Mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu,
hâkimin reddi talebinin kabul edilmediğini, temyiz incelemesinde ise duruşma
talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
48. Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği tespit edilerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması
için dava dosyasının ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verildiğinden,
başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü diğer şikâyetler
hakkında ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
49.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
50. Başvurucu yeniden yargılama ve 10.000 TL maddi, 50.000 TL
manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
51.Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
52. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak amacıyla Yargıtay ilgili
Dairesine gönderilmesi için İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesine
(E.2011/85, K.2012/326) GÖNDERİLMESİNE,
D. Yeniden yargılama kararı verilmekle başvurucunun tazminat
taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.