Esas No: 2014/18688
Karar No: 2014/18688
Karar Tarihi: 9/3/2017
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALİ BACACI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/18688) |
|
Karar Tarihi: 9/3/2017 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucu |
: |
Ali BACACI |
Vekili |
: |
Av. Asım
OKAT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Tüketici Sorunları İl Hakem Heyeti kararının iptali
talebiyle açılan davada yargılamanın duruşma yapılarak sözlü beyanda bulunma
hakkı tanınmadan sonuçlandırılması nedeniyle aleni yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; T.G. Bankası A.Ş. (Banka) tarafından verilen kredi
kartını kullanmaktayken kendisinden 2013 yılına ait kart aidat bedeli olarak
586,71 TL tahsil edilmiş, paranın iadesi için Kütahya Tüketici Sorunları İl
Hakem Heyetine (Hakem Heyeti) başvurmuştur.
9. Hakem Heyeti 13/1/2014 tarihli kararında 23/2/1995 tarihli ve
4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 6. maddesinde
satıcının tüketici ile müzakere etmeden tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu
ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kurallarına
aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme
koşullarının haksız şart niteliğinde olduğunun belirtildiğini, aynı maddede
sözleşme hükümlerinin en az on iki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenmesi
gerektiğinin belirtildiğini, Kanun"a uygun olarak düzenlenmeyen sözleşme
nedeniyle tüketiciden kart ücreti adı altında bir meblağın istenemeyeceğini
belirterek başvurucunun talebini kabul etmiştir.
10. Banka, Hakem Heyeti kararının iptali için Kütahya 1. Asliye
Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) nezdinde itirazda bulunmuştur.
11. Mahkemenin 30/1/2014 tarihli duruşmaya hazırlık tensip
tutanağı gereği dava dilekçesi ve ekleri 14/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
12. Mahkemenin 3/3/2014 tarihli ön inceleme tensip tutanağında
dosyanın 18/6/2014 tarihinde ele alınmasına karar verilmiş, 18/6/2014 tarihli
ön inceleme duruşmasında ise tebligatın usulsüz olduğu belirtilerek dilekçeler
aşamasının tamamlanması için cevap ve delillerini bildirmek üzere başvurucuya
süre verilmiş, başvurucuya 4/7/2014 tarihinde bununla ilgili tebligatta bulunulmuştur.
13. Mahkeme 18/6/2014 tarihli duruşmada dilekçeler aşaması
tamamlandıktan sonra duruşma açılıp açılmayacağı hususunun değerlendirilmesine
karar vermiş, başvurucu 18/7/2014 tarihli cevap dilekçesini dosyaya sunmuş,
28/8/2014 tarihli kesin nitelikteki kararla Bankanın itirazını kabul etmiştir.
14. Mahkeme gerekçesinde; uyuşmazlığın davalıdan tahsil edilen
kredi kartı aidat bedellerinin tüketici olan davalıya iade edilip edilmeyeceği
noktasından kaynaklandığı, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin son içtihatları ile
kredi kartlarından üyelik aidat bedeli alınmasının uygun olduğunun karara
bağlandığı, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 5/4/2011, 22/3/2011 ve 16/2/2012
tarihli kararlarında da açıklandığı üzere kart hamili davalının, davacı Bankaya
ait kredi kartını kullanması nedeniyle Banka tarafından bildirilen ücreti
sözleşmede hüküm olsun ya da olmasın ödemekle yükümlü olduğu, bir başka deyişle
davacı Bankanın üyelik ücreti ödenmeden kart verme yükümlülüğünde olmayıp
sözleşmede buna dair kararlaştırmanın haksız şart niteliğinde olduğunun
değerlendirilmeyeceği, taraflar arasında mevcut sözleşme hükümlerine göre
davacı Bankanın davalıdan üyelik ücreti istemesinin davalı tüketici tarafından
kabul edilmemesi nedeniyle sözleşme özgürlüğü çerçevesinde aralarındaki
sözleşmeyi feshetmesi ve kredi kartını kullanıma kapatmasına engel bir hüküm
bulunmadığı, 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanunu uyarınca kredi kartı üyelik bedelinin davalıya bildirildiği ve davalının
bu bedele itirazda bulunmayarak bu hususu kabul etmiş sayılacağı, son Yargıtay
kararlarına göre Kütahya İl Tüketici Hakem Heyetinin vermiş olduğu kararın usul
ve yasaya, yerleşik uygulamalara aykırı bulunduğu, bu nedenle Hakem Heyeti
kararının iptal edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
15. Karar 6/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
24/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 5464 sayılı Kanun’un 11. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
"Kredi kartı ile yapılan işlemlere, son ödeme tarihinden itibaren
on gün içinde, kart çıkaran kuruluşa başvurmak suretiyle itiraz edilebilir.
Kredi kartı hamili, yapacağı başvuruda, hesap özetinin hangi unsurlarına itiraz
ettiğini gerekçesiyle belirtmek zorundadır. Süresi içerisinde itiraz edilmeyen
hesap özeti kesinleşir. Hesap özetinin kesinleşmesi genel hükümlere göre dava
hakkını ortadan kaldırmaz."
17. 5464 sayılı Kanun"un 24. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kart çıkaran kuruluşlar ile kart
hamilleri arasındaki ilişkiler, bu Kanun ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde
en az oniki punto ve koyu siyah harflerle
hazırlanacak yazılı sözleşme ile düzenlenir. Sözleşmenin bir örneği, kart
hamiline ve varsa kefile verilir. Sözleşme hükümleri ve kartın kullanımı
hakkında kart hamiline ayrıntılı bilgi verilmesi zorunludur.
...
Kart hamilinin yaptığı işlemler nedeniyle,
sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir
şekil ve surette ödeme talep edilemez ve kart hamilinin hesabından kesinti
yapılamaz. Sözleşmede kart hamilinin haklarını zedeleyici ve kart çıkaran
kuruluş lehine tek taraflı haksız şartlar sağlayan hükümlere yer
verilemez."
18. 5464 sayılı Kanun"un 25. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Sözleşmede yapılacak değişiklikler kart
hamiline bildirilir. Bu değişiklikler bildirimin yapıldığı döneme ilişkin son
ödeme tarihinden itibaren hüküm ifade eder. Bildirimin ait olduğu döneme
ilişkin son ödeme tarihinden sonra kartın kullanılmaya devam olunması halinde,
sözleşmede meydana gelen değişikliklerin kabul edildiği addolunur..."
19. 10/3/2007 tarihli ve 26458 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanarak yürürlüğe giren Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında
Yönetmelik"in 18. maddesi şöyledir:
"(1) Kredi kartı sözleşmelerinde
yapılacak değişiklikler kart hamiline hesap özeti ile bildirilir. Bu
değişiklikler bildirimin yapıldığı döneme ilişkin son ödeme tarihinden itibaren
hüküm ifade eder. Bildirimin ait olduğu döneme ilişkin son ödeme tarihinden
sonra kartın kullanılmaya devam olunması halinde, sözleşmede meydana gelen
değişikliklerin kabul edildiği addolunur. Faiz oranlarının artırılması
durumunda ise bu değişikliğin hüküm ifade edebilmesi için otuz gün önceden kart
hamiline bildirilmesi zorunludur. Değişiklikler, hesap özetinde en az oniki punto harfler kullanılarak belirtilir. Kart hamili
faiz artırımına ilişkin bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde
tüm borcunu ödeyip kredi kartını kullanmaya son verdiği takdirde faiz
artışından etkilenmez.
(2) Kart hamili, talep etmek suretiyle kartı
iptal ettirmek ve sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir. Kartın iptal
edilmesine ve sözleşmenin feshine ilişkin kart hamilince yapılan talebin en geç
yedi gün içinde kart çıkaran kuruluşça yerine getirilmesi zorunludur. (Ek
cümle:17/12/2010-27788) Şubeler kanalıyla yapılan kart iptaline ilişkin
taleplerde, bu talebin hangi tarihte alındığına dair şube yetkililerince
imzalanmış bir belgenin veya doldurulan iptal talep formunun bir örneğinin kart
hamiline verilmesi zorunludur"
20. 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun"un 70. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(3)Taraflar,
tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş
gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine
itiraz edebilir...
...
(4)İtiraz olunan kararın, esas yönünden kanuna
uygun olup da, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı
itirazın kabul edilmesi gerektiği veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı
gerektirmediği takdirde tüketici mahkemesi evrak üzerinde, kararı değiştirerek
veya düzelterek onama kararı verebilir. Tarafların kimliklerine, ticari
unvanlarına ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları
hakkında da bu hüküm uygulanır. Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen
gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek veya düzeltilerek
onanır."
21. 6502 sayılı Kanun"un 73. maddesinin (4) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(4) Tüketici mahkemelerinde görülecek
davalar 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı
Kısım hükümlerine göre yürütülür."
22. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 320. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1)Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları
duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.
(2)Daha önce karar verilemeyen hâllerde
mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve
zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları
çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe
veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh
olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa
yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak
esas alınmak suretiyle yürütülür."
B. Uluslararası Hukuk
23. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme/AİHS) 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleri
ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların
esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini
isteme hakkına sahiptir...”
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) duruşmalı yargılanma
hakkı ile ilgili yaptığı tespitlerde; Sözleşme"nin 6. maddesinin birinci
fıkrasında kamuya açık duruşma hakkının sözlü yargılama hakkını içerdiğini,
yargılamada duruşma yapma yükümlülüğünün mutlak olmadığını, ilgili tarafın bu
hakkından feragat etmesi veya kamu yararının gerektirdiği durumlarda duruşma
yapılmayabileceğini (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Elo/Finlandiya,
B.No: 30742/02, 26/9/2006, § 34; Lundevall/İsveç, B.No: 38629/97,
12/11/2002, § 34), ilk derece mahkemesi önündeki davalarda esasen bir duruşma
hakkının var olduğunu ancak ikinci ve üçüncü derecedeki yargılamalarda duruşma
yapılmamasının ilk derece yargılamasında duruşma yapılması koşuluyla haklı
görülebileceğini, duruşma yapılmamasını haklı kılan istisnai koşullar olmadığı
sürece Sözleşme"nin 6. maddesinin birinci fıkrasının en azından ilk derece
mahkemesi huzurundaki davalarda bir kez duruşma yapılması hakkını sağlayacağını
belirtmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Döry/İsveç, B.No:28394/95, 12/11/2002, § 39; Salomonsson/İsveç, B.No:
38978/97, 12/11/2002, § 39).
25. AİHM, bir yargılamada duruşma yapılmamasını haklı
kılabilecek istisnai nedenleri tespit ederken ulusal mahkemeler önündeki
davanın niteliğinin gözönüne alınması gerektiğini
belirtmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Miller/İsveç, B.No: 55853/00,
8/2/2005, § 29; Elo/Finlandiya, § 29). Bu bağlamda davanın
yazılı beyan ve belgelere dayalı olarak çözülebilecek nitelikte olması, başka
bir deyişle dosya üzerinden çözülemeyecek herhangi bir maddi ya da hukuki
uyuşmazlığın bulunmaması ya da uyuşmazlığın sınırlı konular içermesi veya
karmaşık olmaması durumlarında duruşmanın gerekli olmayabileceğini belirtmiştir
(Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Jussila/Finlandiya, B.No: 73053/01,
23/11/2006, § 29; Salomosson/İsveç,
§ 34; Allan Jacopsson/İsveç
(no:2), B.No:16970/90, 19/1998, § 49; Varela Assalino/Portekiz (k.k.), B. No: 64336/01, 25/42002). Yine AİHM kararlarında,
başvurucunun iddiasının davanın çözümü için sözlü bir duruşmaya ihtiyaç duyacak
nitelikte bir olgu içeriyorsa veya kişisel durumunu duruşmada açıklama hakkı
verilmesi davanın çözümüne, adaletin doğru tecelli etmesine etki edeceği
anlaşılıyorsa duruşma yapılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Miller/İsveç,
§§ 34,35; Apaydın/Türkiye, B.No: 502/03, 12/2/2008, § 37; Fredin/İsveç (no:2), B.No: 18928/91,
23/2/1994,§ 22).
26. Schuler-Zgraggen/İsviçre (B. No: 14518/89, 24/6/1993, §
58) davasında başvurucu sosyal güvenlik hakkından yararlandırılmaması nedeniyle
açtığı davada, Federal Sigorta Mahkemesinin duruşma yapmaksızın yargılamayı
sonuçlandırdığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir. AİHM, bu tür davalarda yargılamaların genellikle duruşmasız
yapıldığını, davanın teknik nitelikte ve yazılı belgelere göre
yürütülebildiğini ve çözümünün tıbbi delillere dayandığını belirterek duruşma
yapılmamasının adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağını
belirtmiştir.
27. Göç/Türkiye (
[BD]B.No: 36590/97, 11/72002, § 51)davasında
başvurucu bir ceza soruşturması kapsamında Cumhuriyet savcılığı tarafından
gözaltına alınmış, iki gün sonra serbest bırakılmıştır. Savcılık bir süre sonra
takipsizlik kararı vermiştir. Başvurucu haksız yere gözaltına alındığını
belirterek devlet aleyhine Ağır Ceza Mahkemesine tazminat davası açmıştır.
Mahkeme üyelerden birini naip hâkim olarak atamış; naip hâkim, başvurucu ile
ilgili kişisel bilgileri toplayarak raporunu Mahkemeye sunmuştur. Mahkeme
duruşma yapmadan başvurucu lehine tazminata hükmetmiştir. Karar, Yargıtay
tarafından onanarak kesinleşmiştir. Başvurucu; yargılamanın hiçbir aşamasında
duruşma yapılmadığını, dava ile ilgili beyanlarını sözlü olarak açıklama
fırsatının verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir. AİHM somut davanın her ne kadar yargılama ceza mahkemesince
yürütülüyor ise de niteliği itibarıyla hukuk davası olduğunu belirterek
yukarıda açıklanan ilkeleri tekrarlamış, başvuruyu özellikle İlk Derece
Mahkemesi önündeki yargılama açısından sözlü duruşma yapılmamasını haklı
kılabilecek istisnai koşulların bulunup bulunmadığı hususu ile ilgili olarak
incelemiştir. AİHM, başvuru konusu davada tazminat miktarının belirlenmesinde
başvurucunun yaşadığı olay nedeniyle çektiği sıkıntı, endişe ve manevi
zararlarını sözlü olarak Mahkemeye ifade etmesi hususunda fırsat tanınması
gerektiğini, uyuşmazlığın teknik nitelikte olmadığı ve yalnızca dava
dosyasındaki yazılı belgelere dayanılarak soruçlandırılamayacağını
belirterek adilyargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna uluşmıştır.
28. Speil/Avusturya ( (k.k.)
B. No: 42057/98, 5/9/2002) davasında,
kendi mülkünde içki fabrikası işleten başvurucunun fabrikaya ait atık su
sisteminin şehir kanalizasyonuna bağlanmasına ilişkin idari işlemin iptali
talebiyle açtığı davada, duruşma yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddia edilmiştir. AİHM, ilke olarak somut davadaki gibi
durumlarda başvurucunun idare mahkemesi nezdinde duruşma hakkının olduğunu
ancak yalnızca hukuki veya teknik konularla ilgili olan davalarda sözlü duruşma
yapılmaması durumunda bile Sözleşme"nin 6. maddesinin gerekliliklerinin yerine
getirilebileceğini, idare mahkemesinin başvurucunun davasının esasını inceleyen
ilk ve tek mahkeme olduğunu ve başvurucunun yargılama sırasında duruşma
yapılmasını açıkca talep ettiğini ancak olguların
tartışılmadığı ve karmaşık nitelikte olmayan uyuşmazlıklarda sözlü duruşmaya
gerek olmayabileceğini başvuru konusu davanın bu özellikte olduğunu belirterek
başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 9/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu Hakem Heyeti kararına yapılan itirazda Kanun hükmü
gereği duruşma yapılması gerektiği hâlde Mahkemenin ön inceleme ve tahkikata
dair duruşma yapmadan dosya üzerinden karar verdiğini, duruşma yapılmaması
nedeniyle davaya ilişkin beyan ve delillerini sözlü olarak dile getiremediğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Başvurucunun iddiasının, usul kurallarına aykırı olarak
duruşmaya katılmayarak sözlü beyanda bulunma hakkından yoksun bırakılmasına
yönelik olması nedeniyle başvuru aleni yargılanma hakkı kapsamında
incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aleni
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
34. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir.
35. Anayasa"nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle
eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bu sözleşmelerden AİHS"in 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının
güvencelerinden birini de aleni yargılanma hakkı oluşturmaktadır. Aleni
yargılanma hakkı doğası gereği davanın açık duruşma ile görülmesini yani sözlü
yargılama yapılmasını da içerir.
36. Anayasa Mahkemesi, Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birinin de Anayasa’nın 141.
maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesi olduğunu,
yargılamanın açıklığı ilkesinin amacının adli mekanizmanın işleyişini kamu
denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve
yargılamada keyfîliği önlemek olduğunu ancak her
türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğunun bulunmadığını,
adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün
azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve
duruşma yapılmaksızın karara bağlanmasının anayasal hakların ihlalini
oluşturmayacağını belirtmiştir (Nevruz
Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/92013, § 32).
37. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında verdiği
kararlarda AİHM tarafından kabul edilen ilkelerle aynı doğrultuda tespitlere
yer vermiş, gerek hukuk gerekse ceza yargılamalarında duruşma yapılmaması
nedeniyle ileri sürülen ihlal iddialarını, başvuruya konu uyuşmazlığın
niteliğini dikkate alarak değerlendirmiştir. Bu kapsamda yapılan incelemelerde;
duruşma yapılması usul kurallarına göre zorunlu olsun ya da olmasın bunlardan
bağımsız olarak davanın açıklığa kavuşturulmasında dosya kapsamındaki bilgi ve
belgelerin yeterli olup olmadığı, davada başvurucuların kişisel özellikleri,
davranışları gibi sözlü yargılamayı zorunlu kılan olguların bulunup bulunmadığı
veya şekli, sınırlı ve teknik nitelikte bir incelemenin çözüm için yeterli olup
olmadığı hususları çerçevesinde değerlendirmeler yapmış, nihai olarak duruşma
yapılmamasının yargılamanın bütünü dikkate alındığında adilliğine zarar verip
vermediğini gözönüne aldığı anlaşılmıştır(Adnan Altın, B.No:
2013/9748, 7/1/2016; Mustafa Doğan,
B. No: 2014/1836, 28/9/2016; Peyote Müzik Film Org. Tur. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B.No: 2013/9345, 7/7/2015; Fatih Birol ve Remziye Birol, B.No:
2013/19, 7/3/2014).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
38. Başvurucu, Hakem Heyeti kararının iptali istemiyle açılan
davada, Mahkemenin duruşma yaparak itiraz ve delillerini sözlü olarak ileri
sürme imkânından mahrum bıraktığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
39. Somut olayda, kullandığı kredi kartı nedeniyle başvurucudan
tahsil edilen aidat bedelinin iadesine yönelik Hakem Heyetinin verdiği karara
yapılan itirazda dava dilekçesi ve eklerinin 14/2/2014 tarihinde başvurucuya
tebliğ edildiği, Mahkemenin 3/3/2014 tarihli ön inceleme tensip tutanağında
dosyanın 18/6/2014 tarihinde ele alınmasına karar verildiği, 18/6/2014 tarihli
ön inceleme duruşmasına davacı vekilinin katıldığı ancak başvurucuyu
yargılamada dezavantajlı duruma sokacak herhangi bir işlem yapılmadan
tebligatın usulsüz olduğu belirtilerek dilekçeler aşamasının tamamlanması için
cevap ve delillerini bildirmek üzere başvurucuya süre verildiği ve bununla
ilgili tebligatın 4/7/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
40. Mahkemenin 18/6/2014 tarihli duruşmada dilekçeler aşaması
tamamlandıktan sonra duruşma açılıp açılmayacağı hususunun değerlendirilmesine
karar verildiği başvurucunun 18/7/2014 tarihli cevap dilekçesi ve delillerini
dosyaya sunduğu, taraflar arasında düzenlenen kredi kartı üyelik sözleşmesi ve
hesap ekstrelerinin dosya arasına alındığı anlaşılmıştır.
41. 6502 sayılı Kanun"un 70. maddesinde tarafların Tüketici
Hakem Heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde
Tüketici Hakem Heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz
edebileceği, itiraz olunan kararın esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun
olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı itirazın kabul edilmesi
gerektiği veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı gerektirmediği
takdirde tüketici mahkemesi evrak üzerinde kararı değiştirerek veya düzelterek
onama kararı verebileceği, tarafların kimliklerine, ticari unvanlarına ait
yanlışlıklarla birlikte yazı, hesap, diğer ifade yanlışlıkları hakkında da bu
hükmün uygulanacağı aynı zamanda kararın, usule ve kanuna uygun olup da
gösterilen gerekçe doğru bulunmaması hâlinde gerekçe değiştirilerek veya
düzeltilerek onama kararı verileceği belirtilmiştir.
42. Yine Kanun"un 73. maddesinin (4) numaralı fıkrasında
tüketici mahkemelerinde görülecek davalarda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Kanun"un Altıncı Kısım hükümlerinde yer alan basit yargılama usulünün
uygulanacağı belirtilmiştir.
43. 6100 sayılı Kanun"un 320. maddesinde ise basit yargılama
usulüne tabi davalarda mahkemenin mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya
davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği, daha önce karar verilemeyen
hâllerde mahkemenin ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü
süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinleyeceği; daha sonra tarafların iddia
ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek
tespit edeceği, uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkimin, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği, tarafların sulh
olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden
ibaret olduğunun tutanağa yazılacağı, tutanağın hazır bulunan taraflarca
imzalanacağı, tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütüleceği
belirtilmiştir.
44. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki işlevi, yargılama
sürecindeki işlemlerin Kanun"a uygun olup olmadığını incelemekten ziyade
başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içerisinde adil olup olmadığını
denetlemektir. Bu açıdan duruşma yapılmaması nedeniyle başvurucuya sözlü
beyanda bulunma ve delil sunma hakkı verilmemesi yönündeki uygulamanın
yargılamanın adilliğini ne ölçüde etkilediğinin dikkate alınması gerekmektedir.
45. Başvuru konusu davada başvurucunun 18/7/2014 tarihli cevap
dilekçesinde itirazlarını dile getirdiği, dilekçesinde belirtilen delillerin
dosya kapsamına alındığı, Mahkemece başvurucudan tahsil edilen kredi kartı
aidat alacağı ile ilgili araştırmalar yapıldığı, Bankadan gerekli bilgi ve
belgelerin toplandığı ve bu çerçevede değerlendirme yapılarak yargılamanın
sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.
46. Mahkemenin gerekçeli kararı incelendiğinde, Yargıtay
içtihatları dikkate alınarak başvurucunun Bankaya ait kredi kartını kullanması
nedeniyle Banka tarafından bildirilen ücreti sözleşmede hüküm olsun ya da
olmasın ödemekle yükümlü olduğu, sözleşmede bu yönde yer alan hükümlerin haksız
şart niteliğinde değerlendirilmeyeceği, 5464 sayılı Kanun gereği kredi kartı
üyelik bedelinin davalıya bildirildiği ve davalının bu bedele itirazda
bulunmayarak bu hususu kabul etmiş sayılacağının belirtildiği, bu açıdan
Mahkemenin tamamen dosyada yer alan belgelere göre değerlendirmelerde bulunduğu
anlaşılmıştır.
47. Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirildirildiğinde Hakem Heyeti kararına yapılan
itirazda İlk Derece Mahkemesinin başvurucuya itirazla ilgili sözlü beyanda
bulunma imkânı tanımadan dosya üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle karar
verdiği anlaşılmış ise de Mahkemenin tamamen şekli, sınırlı ve teknik nitelikte
bir inceleme yaparak itirazı değerlendirdiği, uyuşmazlığın niteliği gözönüne alındığında başvurucunun kişisel özellikleri,
davranışları gibi sözlü yargılamayı zorunlu kılan olguların Mahkemenin kararını
doğrudan etkileme potansiyeline sahip olmadığı, Mahkemenin yazılı belge ve
beyanlara istinaden uyuşmazlığı hakkaniyete uygun bir şekilde sonlandırma
imkânına sahip olduğu, başka bir ifadeyle davanın yazılı sunumlar temelinde hüküm
vermeye elverişli bir yapıda olduğu anlaşılmıştır.
48. Bunun yanında, tarafların dinlenmemesinin yargılamayı her
durumda adil olmaktan uzaklaştırmayacağı, başvurucunun, sözlü yargılama
yapılması hâlinde daha önce sunduğu belge ve delillerin dışında yargılamanın
sonucunu etkileyecek nitelikte esasa yönelik hangi beyan ve delilleri
sunacağına ilişkin kabul edilebilir bir açıklamada bulunmadığı da
anlaşılmıştır.
49. Buna göre başvuru konusu davada duruşma yapılmamasını haklı
gösteren istisnai koşulların bulunduğu, yargılamanın bütünü gözönüne
alındığında başvurucuya sözlü beyanda bulunma hakkının kullandırılmamasının
yargılamayı adillik ölçütünden uzaklaştırmadığı, bu suretle adil yargılanma
hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmalı yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
9/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.