Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/17108
Karar No: 2014/17108
Karar Tarihi: 9/3/2017

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ZAİT KOZAT VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/17108)

 

Karar Tarihi: 9/3/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucular

:

1. Mehmet Zait KOZAT

 

 

2. Hanımşa UZUNKAYA

 

 

3. Gülşen ANAR

 

 

4. Necla KOZAT

 

 

5. Halim KOZAT

 

 

6. Mahmut KOZAT

 

 

7. Gülten YETKİN

Vekili

:

Av. Ramazan DEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, terör olayı nedeniyle köyü terk etmeye mecbur kalınması sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuru neticesinde yeterli tazminat verilmemesi, açılan davanın reddedilmesi ve makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/10/2014 tarihinde İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde, başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 30/1/2015 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 11/4/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular, murislerinin Diyarbakır ili Lice ilçesinde 18/7/1994 tarihinde meydana gelen terör örgütü üyeleri ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmada öldüğünü, güvenlik nedeniyle göç etmek zorunda kaldıklarını iddia etmişlerdir.

9. Başvurucular 22/12/2004 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararının karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.

10. 14/7/2006 tarihli ve 2006/4-448 sayılı Komisyon kararında, terör olayları sonucu oluşan zararın karşılanması talebiyle yapılan başvuruda başvuruculara toplam 14.666,67 TL ödenmesine karar verilmiştir.

11. Başvurucular tarafından sulhname imzlanmayarak tazminat miktarının yeterli olmadığı gerekçesiyle belirtilen işlem aleyhine Diyarbakır İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.

12. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 17/4/2008 tarihli ve E.2006/1861, K.2008/550 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“…Dava dosyasının incelenmesinden; 18.7.1999 günü saat 14.30 sıralarında PKK Terör Örgütü mensuplarınca Lice İlçe Merkezinde bulunan Jandarma Komando Bölük Komutanlığı hizmet binasına, çevre nöbetçilerine ve nizamiye nöbetçilerine kimlikleri ve sayıları tespit edilemeyen örgüt elemanlarınca roket ve uzun namlulu silahlarla ateş açıldığı, güvenlik güçleri tarafından karşılık verildiği, meydana gelen çatışma esnasında olay yeri yakınında bulunan evlerin, mermi ve sıcaklığın etkisiyle alev alarak yandığı, murisin olay sırasında evde bulunduğu evinin çatışmadan dolayı ateş alması nedeniyle yanarak öldüğü,5233 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi üzerine ölümden kaynaklanan zararların karşılanması için 22.12.2004 günlü ve 5567 sayılı başvuru dosyası ile davacılar tarafından komisyona başvurulduğu, Komisyonca 4.8.2006 gün ve 2006/4-6271 sayılı karar ile toplam 14.666,67-YTL ödenmesine karar verildiği, 14.7.2006 gün ve 448 sayılı sulhnameye davet yazısının davacıya gönderildiği bilahare 15.10.2006 tarihinde ise uyuşmazlık tutanağı düzenlendiği, bakılan davada ise 14.7.2006 gün ve 448 sayılı sulhnameye davet yazısının dava konusu edildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan kanun hükmü uyarınca; ölüm hallerinde 7000 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan miktarın, elli katı tutarında ilgililere nakdi ödeme yapılacağı hususu açıktır.

Davacı sulhnameye davet yazısının iptalini istediğine göre, aylık katsayı esas alınırken sulhnameye davet yazısının düzenlendiği tarihteki (işlem tarihi) memur aylık katsayısının esas alınması gerekmektedir.

Buna göre; davacıların maddi tazminat istemlerine ilişkin olarak; 7000 gösterge rakamının işlem tarihinde (2006 yılı Bütçe Kanununa göre 1.7.2006-31.12.2006 tarihleri arasında ) geçerli olan memur aylık katsayısı olan 0,04373 ile çarpımının elli katı olarak hesaplanan 15.305,50-YTL miktarın davacılara önerilmesi gerekirken, komisyon tarafından düşük katsayı esas alınarak bulunan 14.666,67-YTL" nin davacılara teklif edildiği görülmektedir.

Bu durumda, yanlış katsayı uygulanarak bulunan miktara ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Davacıların manevi tazminat istemine gelince; 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun ve Yönetmelikte manevi zarara uğrayan ilgililerin manevi tazminatlarının karşılanacağına ilişkin bir hüküm yer almadığından davacıların manevi tazminat talebinin karşılanmasına hukuken imkan bulunmamaktadır.

Davacılara ödeme yapılırken 5233 sayılı Kanunun 9. maddesinde yer alan; "Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdi ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır" hükmü gereğince, hükmedilen tazminatın, her bir davacıya miras hissesi nispetinde ödenmesi gerektiği de kuşkusuzdur...”

13. Kararın idarece temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 2/4/2015 tarihli ve E.2011/9599, K.2015/1881 sayılı kararı ile kısmen onama kısmen bozma kararı verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir;

"...Davacıların maddi tazminat istemlerine ilişkin olarak; yanlış katsayı uygulanarak komisyon tarafından düşük katsayı esas alınarak bulunan 14.666,67-TL" nin davacılara teklif edilen miktara karşılık Mahkeme tarafından 7000 gösterge rakamının işlem tarihinde (2006 yılı Bütçe Kanununa göre 1.7.2006-31.12.2006 tarihleri arasında ) geçerli olan memur aylık katsayısı olan 0,04373 ile çarpımının elli katı olarak hesaplanan 15.305,50-TL miktarın davacılara ödenmesi yolunda verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Temyize konu Mahkeme kararının, yasal faize ilişkin kısmına gelince;

Terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucunda salt toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının sosyal risk ilkesi gereğince sulhen karşılanması amacıyla çıkarılan 5233 sayılı Kanun, kapsamında bulunan maddi zararların sulhen karşılanması için 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinden ayrı, özel bir usul öngörmektedir. Bu prosedüre göre, Kanunda belirtilen süreler içinde ilgili valiliklere yapılan başvurular, valilikler nezdinde oluşturulan komisyonlarca değerlendirmeye tâbi tutulmakta ve başvuranın zarara uğradığı sonucuna varılması halinde, saptanan zararının ödenmesine karar verilerek, bu miktar üzerinden düzenlenen sulhname tasarısı davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilmektedir. Hak sahibinin, sulhname tasarısını 30 gün içinde imzalaması halinde uyuşmazlık sulhen çözümlenmiş olmakta; sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ise ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklı bulunmaktadır.

Bu çerçevede 5233 sayılı Kanunun 6. maddesinde, zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin, zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde ve herhalde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları halinde gerekli işlemlere başlanacağı, Zarar Tespit Komisyonunun her başvuru ile ilgili çalışmasını, başvuru tarihinden itibaren altı ay içinde tamamlamak zorunda olduğu, zorunlu hallerde bu sürenin vali tarafından üç ay daha uzatılabileceği kurala bağlanmıştır.

5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan başvuruların sonuçlandırılması için yasa koyucu tarafından belirli süreler öngörülmüştür.

Bu nedenle, belirli bir miktarın ödenmesini içeren zarar tespit komisyonu kararlarının iptali ve uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davalarda, idare mahkemesince belirli bir zararın tazminine hükmedilmesi durumunda, kural olarak zarar tespit komisyonu karar tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekmektedir.

Buna göre, davacıların da talebi olduğu için hükmedilen tazminata komisyonun karar tarihi olan 14.07.2006 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına hükmedilmesi gerekirken, ,tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmesinde mevzuata ve hukuka uyarlık görülmemiştir.

Temyize konu Mahkeme kararının, manevi tazminat talebinin reddine ilişkin kısmına gelince;

Görüldüğü üzere; 5233 sayılı Kanun, yargısal ve bilimsel içtihatlarla kabul edilen "sosyal risk" ilkesinin yasalaşmış halidir. Bu nedenle, "sosyal risk ilkesi" uyarınca tazmini gereken uyuşmazlıklarda adı geçen Kanunun uygulanması zorunlu bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle; 5233 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan davalarda, zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının bulunmadığı, fakat kişilerin salt toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri ve bu nedenle ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması gerektiği hallerde, idari yargı yerince 5233 sayılı Kanunun uygulanması suretiyle bir karar verilmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklandığı üzere, 5233 sayılı Kanunun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu uğranılan maddi zararların tazminini öngörmesi, diğer bir deyişle, manevi zararların tazminini kapsamaması karşısında; 5233 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi gereken uyuşmazlıkta, davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi yolunda verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile, Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi"nin 17/04/2008 tarih ve E:2006/1861; K:2008/550 sayılı kararının dava konusu işlemin iptali ve maddi tazminat isteminin kısmen kabul kısmen reddine ilişkin kısımlarının oybirliği ile, manevi tazminat talebinin reddine dair kısmının ise oyçokluğuyla ONANMASINA, kararın faize ilişkin kısmının ise oybirliği ile BOZULMASINA..."

14. Başvurucular tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş; aynı Dairenin 14/4/2016 tarihli ve E.2016/235, K.2016/2598 sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.

15. Bozma kararı üzerine Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 18/5/2016 tarihli ve E.2016/615, K.2016/534 sayılı kararı ile bozmaya uyma kararı verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Bu nedenle, belirli bir miktarın ödenmesini içeren zarar tespit komisyonu kararlarının iptali ve uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davalarda, idare mahkemesince belirli bir zararın tazminine hükmedilmesi durumunda, kural olarak zarar tespit komisyonu karar tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekmektedir.

Buna göre, davacıların da talebi olduğu için hükmedilen tazminata komisyonun karar tarihi olan 14.07.2006 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına hükmedilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle;

1 - Mahkememizin 17/04/2008 tarih ve E:2006/1861, K:2008/550 sayılı kararı ile davalı idare tarafından davacıya ödenmesine hükmedilen15.305,50-TL tazminata komisyon karar tarihi olan 15/07/2006 tarihinden işleyecek olan yasal faizin davalı idare tarafından davacılara ödenmesine,

2 - Mahkememizin 17/04/2008 tarih ve E:2006/1861, K:2008/550 sayılı kararının esasa ilişkin hükümleri yönünden kesinleşmiş olması nedeniyle söz konusu karar ile hüküm altına alınan yargılama giderleri yönünden yeniden hüküm kurulmamasına,

3 - Davacı tarafından yapılan 261,80-TL temyiz ve KD yargılama giderinin davanın sonucunda oluşan haklılık durumuna göre 1/3"ü olan 87,25-TL"nın davacıların üzerinde bırakılmasına, geri kalan 174,55-TL yargılama giderinin davalı idare tarafından davacılara ödenmesine..."

16. Başvurucular tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine, dosya Danıştayda karar verilmek üzere beklemektedir.

B. İlgili Hukuk

17. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu kararı eki kararın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).

18. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

 “Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;

 a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine göre,

 b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,

 c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,

d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,

 e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,

 Nakdî ödeme yapılır.

 

 Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 9/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

20. Başvurucular, miras bırakanlarının terör olayları nedeniyle 18/7/1994 tarihinde çıkan çatışmada yanarak hayatını kaybettiğini ve yerleşim yerlerini terk etmek zorunda bırakıldıklarını, söz konusu ölüm olayı nedeniyle uğradıkları zararların karşılanması talebiyle yaptıkları başvuruda zararlarına karşılık Komisyon tarafından çok düşük bir bedel teklif edildiğini, bu bedeli kabul etmeyerek açtıkları davada işlemin iptal edilerek maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiğini, temyiz edilen bu kararın karmaşık olmamasına rağmen altı yıldır karara bağlanmadığını, Komisyona başvuru tarihinden itibaren on yıl geçmesine rağmen zararlarının tazmin edilmediğini ve bu sürenin makul olmadığını belirterek Anayasa"nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat isteminde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

21. Başvurucuların ihlal iddiası aşağıdaki başlık altında incelenmiştir:

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

23. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdükleri giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürlerinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

24. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama sürecinde Komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).

25. Somut davaya bir bütün olarak bakıldığında Komisyona başvuru tarihi (22/12/2004)ile nihai kararın Danıştayca verilmemiş olması ve devam eden bir yargılama olduğu dikkate alınarak toplam on iki yıl olan yargılama süresinde, başvurucular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve söz konusu yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

26. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

27. 30/1/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

28. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğinin tespitini ve bu nedenle tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

29. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında -davaya konu miktarda dikkate alınarak- başvuruculara net 14.400 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.

30. Başvurucuların adli yardım talebi kabul edildiği ve ihlal kararı verildiği için yargılama giderlerinin Maliye Hazinesi üzerinde bırakılmasına ve 1.800 TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara ayrı ayrı net 14.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi